Miyase İlknur

Korktuğu için korkutuyorlar

12 Kasım 2022 Cumartesi

Korku, ister insan ister hayvan olsun doğuştan bu hisse sahiptir. Türlü türlü korku var.

Hayvanların korkusu daha anlaşılabilir ve daha sınırlıdır. Yaşamına kastedilme ve eğer evcil hayvan ise sahibi tarafından terk edilme dışında korkusu yoktur sanırım.

İnsanların korkuları envai çeşit. Eşi ya da sevgilisi tarafından terk edilme korkusu; ölüm korkusu; mahpus yatma korkusu, servetini yitirme korkusu, işsiz kalma korkusu, hayvan korkusu, karanlık korkusu...

Say say bitmez.

Demokrasiyi içselleştirmemiş yöneticilerin de korkuları vardır. Bir gün oturduğu koltuğu kaybetme korkusu. Yaptığı gıllıgışlı işlerin ortaya serilme korkusu, yaptığı hukuksuzluklar nedeniyle iktidardan düşünce hesap sorulma korkusu bu tür yöneticilerin uykusunu kaçırır.

Korkan yöneticinin korkusu sıradan insanların korkusuna benzemez. Sürekli vehim içindedir. Çevresindeki herkesten kuşkulanır. O nedenle sık sık alt kademe yöneticilerini değiştirir. Koltuktan kalkmamak için kuralları, yönetmelikleri de...

Ama yine de içine düştüğü korkudan yakasını kurtaramaz.

Otoriter yöneticiler liyakat sahibi olanlarla çalışmak da istemez. Korkarlar çünkü. O nedenle her dediğine yanlış bile olsa “Emriniz başüstüne” diyecek isimlerle çalışırlar. Halbuki, o liyakatsiz yöneticiler onların gidişini hızlandırmaktan öte bir işe yaramaz. Üstelik liyakat ehli olmayan ve ita amirine yağ yakmakta sınır tanımayanlar, en ufak bir tökezlemede eski efendisini satmak için yarışırlar.

Bütün bunları bilmelerine karşın korkunun pençesine düştüklerinden yine de aynı yanlışta ısrar ederler. Gitme vaktinin geldiğini hissettiklerinde ise bu kez korkusunu saklamak için tehdit olarak gördüklerini korkutma yoluna başvururlar.

ÖLMÜŞ EŞEK KURTTAN KORKMAZ

Ne kadar çok korkutur ve dehşet duygusu uyandırırsa koltuğunu koruyacağına inanan otoriter yöneticilerin tarihteki örneklerine baktığımızda sonlarının hiç de hayırhah olduğu görülmez.

Ülkemizde ve dünyada son zamanlarda olup bitenlere baktığımızda, iktidarını kaybetme korkusu nedeniyle korkutma yöntemine başvuranların çaresizlik içinde kıvrandığına tanık oluyoruz.

Komşumuz olan İran’da yaşananlara bakın hele...

Başörtüsünü kurallara göre bağlamadığı için işkence edilerek öldürülen gencecik bir insanın ölümüne haklı olarak isyan eden gençlerin kitlesel eylemlerinden ne de korkmuş Tahran rejimi. Korkarlar elbet kendileri de 1979 yılında aynı kitlesel eylemlerle Şah Pehlevi’yi devirmişlerdi. Şimdi aynı şeyin kendilerinin başlarına gelmesinden korktukları için 15 bin genç insan hakkında idam kararı aldılar.

Bizim Saray rejimi de aynı korkuları yaşıyor. Bir yıldan az bir zaman kalan seçimlerde iktidarı kaybetmekten korktuğu için seçim kanunu değiştirse de bu değişikliğin bir işe yaramayacağından da korkuyor.

Ağzını açana dava açılması, zaten var olan sansür yasalarına katmerlisinin getirilmesi, muhalif gazetelere tazminat ve ceza davaları açılması, ilan kesme cezaları verilmesi, televizyon kanallarının tümüyle kapatılması için kotayı doldursun diye arka arkaya ekran karartma cezası verilmesi bu korkunun sonucu değilse ne?

Sahne arkadaşına espri yapan şarkıcıdan, muhalefet liderlerinden, belediye başkanlarına dava açmadıkları kimse kalmadı.

İçişleri bakanı, seçilmiş bir belediye başkanına “ahmak” diyor; o da aynı sözü kendisine iade etmek için bir cümle kuruyor ama hedef saptırılarak kimi kastettiğini sokaktaki çocuğun bile anlayabileceği o söz yüzünden başka bir kurum “Bakana demedi, bizlere dedi” diyerek suç duyurusunda bulunuyorlar. Savcı da “Yahu gidin işinize kimi kastettiği gayet açık” diyeceğine bu suç duyurusu üzerine dava açıyor. Dava açmakla kalmayıp bir de hem hapis hem de siyasi yasak cezası istiyor.

Ekmekçiler Sendikası Başkanı Cihan Kolivar’ın tutuklanmasına artık “Şaka gibi ya” bile diyemiyor insan. Kendileri ve yandaşları, hatta bürokratları muhaliflere küfür kıyamet saldırınca “ifade özgürlüğü”, karşı mahalleden gelince “hakaret, kin ve nefret suçu” işlemiş oluyor.

 Ağır bile olsa eleştiriye karşı cevap vermek yok. Nasıl olsa talimatla dava açan yargı var.

 Atalarımız bize söyleyecek söz bırakmamış.“Korkunun ecele faydası yok” diyerek sözün kralını söylemiş. Bir güzel söz daha söylemiş atalarımız: “Ölmüş eşek kurttan korkmaz”

Hah şimdi de “halkımıza eşek, dedi” diye dava açarlar bak gör.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları