Miyase İlknur

Enes - Hayrettin - Yasemin ve babaları...

15 Ocak 2022 Cumartesi

Ölüme yolculuğu öncesinde çektiği video ile insani değerlerini yitirmemiş herkesin yüreğini dağladı Enes. Elazığ’da Nur tarikatının Meşvered grubuna bağlı merdiven altı yurt olarak kullanılan bir apartmanda dini baskılar ve sevmediği bir mesleğe zorlanması nedeniyle intihar etti.

Yerin Elazığ, Enes’e zoraki bir yaşam tarzı dayatanların Nurcular olması bizi geçmiş zaman yolculuğuna çıkardı. 

Zira kamuoyunun bilmediği başka Enes’ler de vardı. Ve onların dramatik yaşamlarını mahalle baskısı nedeniyle duyan olmamıştı. Hem de aynı şehirde...

Çocukluğumun geçtiği Elazığ’da çokkültürlü kozmopolit mahallemizde Türk, Kürt, Ermeni, Süryani, Sünni, Alevi bir arada yaşardık. 70’li yılların ortalarında azan terör olaylarına kadar filmlerde görüp özlem duyduğumuz dayanışmacı mahalle kültürü hâkimdi.

Evimizin tam karşısında birbirinin ikizi iki bina vardı. Her biri iki katlı olan bu evlerin birinde iki kardeş, diğerinde de amcazadeleri otururdu. Kerpiç sıvalı evde oturan iki kardeş daha mutaassıp, diğerinde oturan amca çocuklarından biri Elazığ’a özgü muhafazakâr bir yaşam sürerdi. Diğer kardeş ise alabildiğine seküler bir yaşam tarzını benimsemişti. Belediyede zabıta olan Baki Amca, kızlarını koluna takıp akşamları aile çay bahçesine gidip konserler izlerken, üç kızını üniversite okuması için teşvik ederdi. Nitekim iki kızı da öğretmen olmuştu. Baki Amcalarla karşılıklı ev ziyaretlerinde bulunur; çocuklarıyla ya onların ya da bizim bahçede oyunlar oynardık.

‘NURCU’ KOMŞULARIMIZ

Kerpiç sıvalı diğer evde oturan aynı ailenin diğer kolu ile sınırlı ilişkimiz vardı. Evde onlardan Nurcular diye söz edilirdi. Kısa süren bayram ziyaretleri dışında bir kez de ailenin büyüğü Hacı Teyze’nin hacca giderken helallik alması için bizi ziyaret etmesi dışında pek gidip geldiğimizi anımsamıyorum. Ha bir de yakan top oynarken kızıp topu hırsla fırlattığımda, camlarını kırdığımda annemin özür ziyaretini saymazsak. Camlarını kırınca Hacı Teyze, camdan başını uzatıp bana “Git anneni çağır” demişti. Anneme Hacı Teyze’nin onu çağırdığını söylediğimde “Hayrola” diye sormuş, ben de camlarını kırdığımı itiraf etmek zorunda kalmıştım. Annemin ilk tepkisi “Aferin kızım. Koca mahallede camlarını kıracak bula bula Nurcuları mı buldun?” diye haşlamıştı beni.

Ailenin hâkimi yeşil tenteli Jeep’i olan büyük abiydi. Büyük abinin iki oğlu, eşi ve annesi alt katta yaşardı. Küçük kardeş Kemal ve ailesi de üst katta. Bahçedeki müştemilatta ise ölen kardeşlerinin eşi, tek oğlu Hayrettin’le birlikte yaşardı.

Nurcular” dediğimiz ailenin çocuklarıyla sokakta çok az oynadığımızı anımsıyorum. Zira okul dışında kalan zamanlarında Kuran kurslarına gittikleri için oyun oynamaya pek zamanları yoktu.

Nurcu komşularımız AP’liydi. Seçim zamanları evin erkekleri arabalarını kıratlı bayraklarla süsler, mitinge giderlerdi. 1973 yerel seçimleri öncesinde Hayrettin’i amcasının Jeep’ine AP’nin Elazığ Belediye Başkanı adayı Adnan Orakçıoğlu’nun resimlerini asarken gördüğümde “Neden bunu destekliyorsunuz? Onun kazanamayacağını söylüyor herkes” diye sormuştum. Hayrettin, “Kim demiş? Hem kazanmasa bile o da Nurcu. O yüzden onu tutuyoruz biz” diye cevap vermişti. Seçimi kazandı da...

HAYRETTİN İNTİHAR EDİYOR

70’lerin ortasında ailece biz İstanbul’a taşındık. Yaz aylarında Elazığ’a gitiğimizde teyzeme bütün mahalleliyi tek tek sorardım. Bir gün karşımızdaki “Nurcular”ı sordum. Teyzem “Sorma” dedi ve ekledi: “Hayrettin intihar etti.” Nedenini kimse bilmiyordu. Hayrettin gençliğe yeni adım attığı yaşta intihar etmişti. Maddi durumları kötü değildi. Neydi gencecik bir insanı yaşamdan koparacak etkenler? Babası sağ olsaydı belki oğlunu intihara sürükleyecek nedenleri ortadan kaldırabilirdi kim bilir?

Hayrettin’in üst katta oturan amca kızı Yasemin, imam hatip ortaokulunu bitirince Nurcuların önemli abilerinden birinin oğluyla evlendirilmişti. Yine bir yaz tatili ziyaretinde Elazığ’a gittiğimde teyzemlere yine komşularımızı tek tek sordum. Tabii Nurcu komşularımızı da. O da elini dizine vurup “Sorma neler oldu neler” dedi. 

Kocası Yasemin’e eziyetler ediyormuş. Hem de öyle böyle değil. Sapkınca işkenceler. Babası Kemal Amca gidip kızını almış. Ama başta kendi abisi olmak üzere tarikat büyüklerinin büyük baskısıyla karşılaşmış. Ne olmuş eziyet görmüşse? Tarikat büyüğünün hatırı varmış. Ama Kemal Amca direnmiş, “Ben kızımı sokakta bulmadım” deyip vermemiş Yasemin’i geri. Ama sapkın kocasının tehditlerinden de bunalmış. Bütün aile ve tarikatın tamamı Kemal Amca’ya küsmüş. Yapayalnız kalmışlar.

Yasemin dershaneye gidip öğrenimini devam ettirmek istiyormuş. Ama eski kocasının tehdidi nedeniyle babası onun sokağa çıkmasını “Kardeşinin başı belaya girer” diyerek olumlamamış. Teyzem, “Kemal Bey korkma, gönder kızı dershaneye. Senin yetişkin bir oğlun, benim iki oğlum var. Üç kardeşi Yasemin’i korurlar, merak etme” deyince Yasemin özgürlüğüne kavuşmuş ve eğitimini sürdürmüş.

Enes’in sorunlarını babası duymazdan geldi. Hayrettin’in ona kulak verecek babası yoktu. Yasemin ise babasının sayesinde kurtuldu. Belki onun da sonu Enes ve Hayrettin gibi olacaktı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları