Miyase İlknur

Bereketli olsun

29 Aralık 2018 Cumartesi

Anadolu’da sıkça kullanılan bir sözdür “Bereketli olsun.” Birisi ekmek pişirdiğinde ya da yemek yediğinde yanına gelen kişi “Bereketli olsun” der, ekmeği pişiren ya da yemek yiyen kişi de ona, “Buyur gel, bir lokma da sen al bereketi artsın” diye cevap verir.
Son haftalarda yediğimiz içtiğimizin bereketi kalmadı şükür. Onun yerine gözaltına alınan, tutuklanan, savcılığa ifadeye çağrılan, hakkında dava açılan ve mahkemede ceza alanlarda bir bereket bir bolluk ki sormayın gitsin.
Önce yazarımız Yazgülü Aldoğan, hakkında açılan iki ayrı davada hüküm giydi. Bir daha mahkûmiyet kararı aldığında paşa paşa gidip yatacak. Mahkûmiyet kararı aldığı her iki dava da Devekuşu Kabare Tiyatrosu’na skeç olacak cinsten. Devekuşu Kabare dağılalı yıllar oldu, Zeki Alasya da artık aramızda yok. Ama varsayalım Devekuşu Kabare dağılmadı ve Zeki Alasya da hâlâ hayatta. Bu koşullarda oyun moyun sahneleyebilirler miydi? Oyun için salon bulamazlardı bir kere. Diyelim ki buldu. Daha ilk oyunda oyuncular ve izlemeye gelenler derdest edilir; erkekler Silivri’nin, kadınlar Bakırköy Cezaevi’nin yolunu tutardı.
Yazgülü’nün ardından Sözcü yazarları Emin Çölaşan ile Necati Doğru’ya FETÖ’cülükten dava açıldı. Güler misin ağlar mısın? Bekri Mustafa’nın imam olması gibi bir şey Çölaşan ile Doğru’yu FETÖ’cü yapmak.
Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat’a, “Erdoğan, ailesiyle ilgili bu iddialara muhatapları ne diyor?” başlıklı köşe yazısında Craig Shaw’in “Erdoğan Ailesinin Gizli Off-shore Anlaşması” başlıklı haberine yer vermesi nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaretten dava açıldı. Haberi yapan başka bir gazete ama oradan alıntı yaptıkları için fatura Evrensel’e çıktı. Peki, Sayın Cumhurbaşkanı’nın gazetelere ve gazetecilere yönelik hakaretlerine dava açılıyor mu? Ne gezer?
Erdoğan’tarafından vatan hainliğiyle suçlanmayan muhalif gazete ve gazeteci kalmadı neredeyse ama kimse dava açmayı aklına bile getirmedi. Vatan hainliğini kabullendiklerinden ya da korktuklarından değil, yargıya güvenleri kalmadığından elbette.
Oysa bir zamanlar gazeteler ve gazeteciler de devletin en tepe yöneticilerine dava açabiliyordu. Evren hakkında Aziz Nesin dava açmıştı mesela. Hoş, davası “Cumhurbaşkanı aleyhine ancak vatan haini iddiasıyla dava açılabilir” denilerek reddedildi ama Nesin de kabul edilmeyeceğini bile bile ikinci kez dava açtı.
Özal, başbakan yardımcılığı yaptığı 1982 yılında Tercüman gazetesinde verdiği bir demeçte Cumhuriyet gazetesi için “Türkiye’nin Pravdası” demiş, gazetemiz avukatı rahmetli Gülçin Çaylıgil de Özal hakkında tazminat davasını patlatmıştı. Dava yıllarca sürmüş ve Özal’ın başbakan olduğu 1986 yılında sonuçlanmıştı. Mahkemenin aldığı kararı merak ediyor musunuz? Işte yanıtı: “Cumhuriyet gazetesi hakkında hakaret içeren sözler sarf ettiği için Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Turgut Özal, gazeteye 500 bin TL tazminat ödemeye mahkûm edildi.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öfkesi ne yazık ki şu aralar fren tutmuyor. Geçen hafta da FOX TV ana haber bültenini sunan Fatih Portakal’a saydırdı da saydırdı. AKP yanlısı Osmanlı Ocakları’nın tehdidine de maruz kalan Portakal’a bir saldırı olsa bunun hesabını kim verecek?
En son Metin Akpınar ile Müjdat Gezen, “Halkın Arenası” programında yaptıkları konuşmalar nedeniyle kargalar b.kunu yemeden mevcutlu olarak savcılığa çağrıldılar. Akpınar, demokrasiye ulaşılamaması halinde olabilecekleri söylemiş. Diktatörlüklerin nasıl devrildiklerine işaret etmiş. Bu alınganlık niye?
Türk basınında yıllarca Demirel’e “Morrison Süleyman”, “Mason Süleyman”, “Çoban Sülü” diye lakaplar takıldı. Yeğeni Yahya Demirel sunta yolsuzluğundan tutuklandığında Demirel hakkında neler neler yazıldı.
Turgut Özal hakkında yapılan karikatürlerin, yazılan yazıların yüzde biri bugün yazılsa müellifleri müebbete mahkûm olur, tazminat davalarından yatağı yorganı satmak zorunda kalırdı. Yahu Özal döneminde beleşe Jaguar araba aldı diye kızı ve davulcu damadı ile birlikte Başbakan da tefe konuldu. Gazeteci Tayyar Şafak tarafından davul delen Jaguar amblemli parti kuruldu ve bu partinin lideri olarak Tayyar Şafak, devletin TRT’sinde propaganda konuşması bile yapabildi. Marilyn Monroe kılığına sokulup Nokta Dergisi’ne kapak yapılan Özal, dava açmak yerine basını kâğıt zamları ve “Yalan Haber Yasası” ile terbiye etmeye kalkıştı. Bu terbiye yöntemine Hürriyet’in o zamanki sahibi Erol Simavi öyle bir tepki verdi ki, Özal’ın by-pass ameliyatına gönderme yapılarak, “senin kafa gitti” demeye getirdi.
Yıldırım Akbulut hakkında üretilen fıkralardan kitaplar yapıldı.
Evren’i “ti”ye almak için Mustafa Kamil Zorti adına kitaplar, karikatürler çizildi.
Tansu Çiller hakkında yazılan yazılar, yapılan karikatürler ve oynanan skeçler bir politikacıya ve başbakana yazılanların en ağırlarıydı. Merak edenler Levent Kırca’nın Tansu Çiller ve Özer Çiller hakkında yazıp oynadığı “Jet-sky” skecine YouTube’dan bir baksınlar.
Muhalif kesime son darbe, durumdan vazife çıkaran RTÜK’ün FOX ve Halk TV’ye verilen kapatma cezaları oldu. AKIT TV’den her gün muhaliflere ağız dolusu küfürler, hakaretler yağdırılmasına sessiz kalan RTÜK’ün iki muhalif kanala ceza yağdırmasına şaşırdık mı?
Ne diyelim? Bereketli olsun. Siz bunu “zulmünüz artsın” diye de okuyabilirsiniz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları