Miyase İlknur

Beni Türk yargısına emanet ediniz!

03 Temmuz 2021 Cumartesi

Son bir yılda Türkiye’de paraları şavullayan, uluslararası karapara aklayan çetelerin Türkiye mümesillerinin en yakın dostları ne hikmetse Emniyet ve adliyenin üst düzey görevlilerinden oluşuyordu. Hatta bakan ve bakan yardımcıları bu dost halesinin çekirdek kadrosunda yer alıyordu. Aklama paklama ve piar çalışmaları yapan gazeteciler ise belki son halka. 

Bizim tosuncuklar haklarında iddialar ayyuka çıkınca ve bu hatırlı dostlardan “vınla koçum” uyarısını alınca soluğu yurtdışında alıyor, haklarında göstermelik davalar sonuçlanınca ya da dosyanın içeriğini haber aldıktan sonra da bulundukları ülkede yakalanmaları halinde ise ilk arzuları Türkiye’ye iade talebi oluyordu. Avusturya’da yakalanan Sezgin Baran Korkmaz ile Çiftlikbank’ın mucidi Tosuncuk’un da “Beni Türk yargısına emanet edin” demeleri memleket hasretinden değil elbette. Türk yargısı karşısında işledikleri suçlardan kolayca sıyrılma umudundan kaynaklı bu taleplerini haklı çıkaracak o kadar çok örnekle karşılaşıyoruz ki son günlerde.

Sabıka Holding olarak da tanımladığımız SBK davası evlere şenlik bir dava. İstanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, Sezgin Baran Korkmaz ve 8 sanık hakkında, “karapara aklama” suçlamasıyla dava açıldı. Önce mal varlıklarına tedbir konulan SBK’nin sonradan MASAK raporunda suç işlediğine dair bir bulgu olmadığı belirtildiği iddia edildi ve SBK’nin mal varlıklarına tedbir kararları ile birlikte SBK’nin yurtdışına çıkış yasağı da kaldırıldı. Kuşu kafesten uçunca da “Pardon MASAK yeni bir rapor gönderdi, meğer karapara aklama suçu işlenmişmiş” denilerek SBK hakkında yakalama kararı çıkarıldı. 

Yersen!..

Kaldı ki MASAK, ilk rapor aklama suçu incelemesinin denetim elemanları tarafından yapılmasının uygun olacağının belirtildiğine dair açıklamada bulundu.

HAZİNE MÜDAHİL OLAMAYACAKSA KİM OLACAK?

17 Mayıs 2021’de yapılan SBK davasının duruşmasında yine ilginç gelişmeler yaşandı. İstanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşması gizlilik kararı olmamasına rağmen basına kapalı yapıldı. Kapılar içeriden kilitlendi ve içeri tek gazeteci alınmadı. Duruşma haberinde satır aralarında geçen bir cümle başlık ve spotlara nedense çıkmadı. Hazine’nin davaya müdahil olma talebi mahkeme tarafından reddedildi. Suçtan zarar gören Hazine avukatının katılma talebinin Hazine’nin suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle reddine de hükmedildi. Peki bu suçtan mağdur olan kim?

Ülkemizde suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunu düzenleyen 5237 sayılı kanun var mı?

Var..

Kanun koyucunun kanun ile bir fiili suç olarak düzenlemesinin nedeni, her suçun mutlaka bir mağduru veya suçtan zarar gören kişinin olmasıdır.

İşlenen tüm suçlarda doğal olarak her suçun asli ve zorunlu mağduru, toplum düzeni görevini yürüten ve toplum düzeninden sorumlu olan devlettir.

Nitekim TCK’nin 282. maddesi 1 ve 2. fıkrasında “suçun mağduru ve suçtan zarar gören toplum ve toplumu oluşturan tüm bireyler ve devletin kendisidir” deniyor. 

Aklanmış mal varlığı değerlerinin mali piyasalarla bütünleşmesi sonucu sosyoekonomik değerleri tahrip etmesi, ekonomik krizlere neden olması, terör ve organize suç örgütleri nin bu mal varlığı değerlerini kullanarak devletin bağımsızlığını ve demokratik değerleri tehdit etmesi özelliklerinin bulunması nedeniyle devletin sosyal menfaati ihlal edilmiş olmakta ve topluma ağır mali yükümlülükler yüklenmektedir. 

Suçtan kaynaklanan mal varlığı, yargılama sonucuna göre müsadere edildiğinde kime devredilecek?

Hazine’ye irat kaydedilecek.

MALLAR DEVREDİLDİKTEN SONRA..

Davada suçlular varsa mağdurlar da vardır. Mağdur devlet olduğuna göre devleti kim temsil edecek? Mal varlığı Hazine’ye geçeceğine göre Hazine. Mahkemenin bu kararını anlayana aşk olsun.

Malları müsadere edilmediği için SBK, şirketlerini üçüncü kişilere satarken gayrimenkullerini de ablası ve eniştesinin üzerine çoktan geçirdi. Müsadere için mahkeme neyi bekledi acaba?

Davanın sonucu beklendi de ondan desen olmaz. Zira TCK’nin 282. maddesinin 1 veya 2. fıkrası ihlalinin tespiti sonucu ortada bir suç mevcut bulunmuş olduğundan dolayı “müsadere kararı verilebilmesi için failin mutlaka cezalandırılması şart değil” diyor.

Eh bu durumda bu tosuncuklar, “Beni Türk yargısına emanet edin” demezse şaşmak gerek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları