Miyase İlknur

Ben de oynayayım mı abi?

28 Ağustos 2021 Cumartesi

Çocukların kendi aralarındaki futbol maçını izlemişsinizdir. Bir arsada taşlardan yapılan kalelere gol atmak için eşit sayıda çocuk, bir top peşinde koşturur. Oyuna katılacak çocukları genelde topun sahibi çocuk belirler. Kankası olan çocuklar çoktan sahanın ortasında birikmiştir. Geri kalanı ise kenarda bekleşen çocuklar arasından seçilir. İki takımı oluşturacak eşit sayıda çocuk belirlenmesine rağmen kimi çocuklar “Abi beni de alsana be!” diye ısrarı sürdürür. Maç başladıktan sonra da oynamak için sürekli ısrar eden çocuk, oyuna dahil olmak için umutla bekleyişini sürdürür. Ola ki oyunculardan biri sakatlanır ya da kavga çıkması halinde oyundan tard edilir diye. Oyunculardan birisi aldığı bir darbe ile hafif kıvransa “Abi gireyim mi?” diye hemen hamle yapar. “Bi dur be oğlum” denmesine aldırış etmez. Aynı hamleyi maç boyunca yapar. Kimi zaman umduğu gibi olur ve oyuna sonradan dahil olur. Kimi zaman da boşu boşuna bekler durur.

AKP dönemi dış politikamız da maç sırasında kenarda bekleşip “Gireyim mi abi?” diyen çocuğun davranışına benziyor. Emperyal güçler eliyle bir karışıklık çıksa durumdan vazife çıkarıp müdahale için gönüllü oluyoruz. Hem de davet almadan. Kenarda tutulduğumuz zaman da ısrarla “Ben de oynayayım be abi!” diye ısrarcı oluyoruz. 

Ta 2002’lere gitmeye falan gerek yok. Şu son on yıllık iktidarında yaşanan olayları hatırlayalım yeter.

Suriye’de iç savaş Müslüman Kardeşler’in ruhani lideri Yusuf Karadavi’nin “Cihada Davet” fetvasıyla başladı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı H.Clinton “Müdahale edebiliriz” sinyali verince Türkiye, Libya’daki gibi geç kalma endişesine kapıldı ve öne atıldı. Esad’ın da Kaddafi gibi kısa sürede yıkılacağını sandı. Suriye’nin kompleks yapısını hesap etmediği için de fena halde yanıldı ve “Erken kalkan yol alır” düşüncesi duvara tosladı.

TRUMP’IN ŞOVUNA BİLE ATLADI

Trump’ın başkanlığının ilk yıllarında ABD ordusu, Suriye savaşının başından beri ilk kez Suriye hedeflerini vurdu. Ancak Şayrat Üssü’ne yapılan saldırıyı Pentagon, Rusya ile paylaştığı için personel çekilmişti. Putin, usulen tepki gösterdi. Ankara büyük bir heyecana kapılarak “Bize ne görev düşüyorsa hazırız” dedi. ABD’nin kendi iç kamuoyuna yönelik şovunu bile anlayamamıştı.

Suriye’ye müdahalesini Esad’ın sivil halka katliam yaptığı gerekçesine dayandıran Erdoğan, Yemen’de Şii halk isyanına karşı Suudi Arabistan müdahalesini hararetle desteklemiş her türlü desteği vermeye hazır olduğunu söylemişti. “Bölgede, Yemen’de gelişmeler, gerçekten tahammül sınırlarını zorlamaya başlamıştır. İran, bölgeyi kendine domine etmenin gayreti içindedir. Buna müsaade edilebilir mi?” diyerek Suud yönetiminin Yemen halkının başına bomba yağdırmasını onaylamıştı.

Suriye’de IŞİD katliamları sürerken seyirci kalan, koalisyon gücüne katılmayı bile reddeden Erdoğan, IŞİD’i Irak’ta başladığı yer olan Musul’dan kovmak için peşmerge ve Irak ordusunun başlattığı ortak operasyona katılmak için yine heyecana kapıldı. “Bu operasyon dışında kalamayız” dediyse de ne ABD’den ne de Irak’tan davet aldı. Telafer’de Türkmenler IŞİD tarafından katledilip yurdundan kovulduğunda sesi çıkmayan ve tek gündemi Suriye olan Erdoğan’ın, Irak Başbakanı İbadi’nin, “Ankara ileri gitmesin” demesi üzerine söylediği “Şengal ve Telafer bizim hassas hedeflerimiz, kırmızı çizgimiz” sözlerini kimse ciddiye almadı.

Son olarak Afganistan’da aynı sahneyi yaşadık. Israrla Afganistan’da kalmak için önce ABD’yi sonra da Pakistan’ı devreye soktuk ama vize alamadık. Kâbil Havalimanı sevdamız bitmedi ama. Havalimanını koruma görevinden azledilince bu kez işletmesine talip olduk. Yahu size ne, kim işletirse işletsin. Bunun Türkiye’ye ne faydası var?

Ha derdiniz Saray’a yakın bir şirketin bu işe girmesi ve free shop mağazalarına sahip olmaksa başka...

AFGANİSTAN, CUMHURİYETÇİ KADINLARI BEKLİYOR

ABD’nin geri çekilmesi üzerine Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban’ı ülkemizde özgürlük savaşçıları olarak alkışlayanlar da oldu. Tabelasında “Cumhuriyetçi” yazan ve Atatürkçü olarak kendini lanse eden bir kadın örgütünün bu konuda öncülüğü yapması ülkemizde son yıllarda atın izinin itin izine nasıl karıştığının en bariz örneği. Kurucu babaları ABD’yi, ülkelerinden kovmaları Taliban’ın kanlı sicilini aklamaya yeter mi? 

Örgütün kanlı sicili herhalde Cumhuriyetçi Kadınlar’ın pek umurunda değil. Önemli olan Afganistan’ın yabancı güçlerden kurtulması. Toprağın bağımsızlığı, bireyin bağımsızlığından daha önemli anlaşılan. 

Taliban ABD’ye ve NATO’ya kafa tuttuğu için alkışı hak ediyorsa IŞİD mensupları gönül koymaz mı, bizim sözde “antiemperyalist” güruha. ABD ve NATO ülkelerine hem Irak ve Suriye de hem de kendi evlerinde en ölümcül darbeleri indiren IŞİD’e niye destek vermediler ki?

Aydınlık hareketinin yan kuruluşu olan Cumhuriyetçi Kadınlar ile onları destekleyen erkek yoldaşlarına naçizane bir önerim olacak. Filistin halkının bağımsızlık savaşına omuz vermek için pek çok devrimci grup gibi Aydınlık hareketine mensup olan Bora Gözen ve arkadaşları Filistinlilerle cephede birlikte savaş verdi. Bu uğurda şehit de düştüler. Şimdi de Afganistan’ın bağımsızlığı için Taliban’la birlikte cephede birlikte saf tutmaları gerekir bence. Taliban onları kabul eder mi, işte orası şüpheli.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları