Miyase İlknur

Aknoz Paşa kafası

31 Mayıs 2020 Pazar

Bugünkü gazetemiz tarihte yerini alacak değeri haiz bir birinci sayfa ile çıktı. Gelecek nesillere “AKP iktidarında basının hali pürmelali bu vaziyetteydi” demek için saklanmaya değer. Bizden önceki meslek büyüklerimiz, DP döneminde gazetelerin birinci sayfalarının sansür nedeniyle boş çıkmak zorunda kaldığını, bazen yayımlanmadan matbaada iken toplatıldığını, yaptıkları haberin gerçek olmasına ve belgelere dayanmasına rağmen haklarında hapis cezası verildiğini, ama mahkemede yazdıkları haberin kanıtlarını sunmanın yasak olduğunu söyleyince havsalamız almaz, “nasıl yani” diye sorardık.

İşte bugün Cumhuriyet’in birinci sayfası da DP iktidarı ve darbe dönemlerinde basına uygulanan baskının bir benzerini yaşadığımızın kanıtıdır. Sabah akşam “darbe” lafını dilinden düşürmeyen ve bu kavram üzerinden mağduriyet devşirmeye çalışan iktidar, gazetecilere haberlerinden dolayı hükmettiği yargı eliyle hapis cezaları vermekte, Basın İlan Kurumu kendini yargı yerine koyarak beğenmediği haber ve yorumları yayımlayan gazetelere ilan kesme cezası ugulamakta ve örneğini yukarıda gördüğünüz gibi belgeli, kanıtlı haberlere yargı eliyle “yalan haber” muamelesi çekip, aynı haber için birden çok tekzipler göndermektedir.

Terör soruşturması

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Kuzguncuk’ta vakıf arazisine kaçak pergola ve şömine yaptığı için İBB tarafından kaçak eklentilerin yıkılmasını haberleştirdiğimiz için gönderildi yukarıdaki tekzipler. Haber nedeniyle arkadaşlarımız hakkında terör soruşturması açıldı. O güne kadar gazeteciler, dava açılması halinde basın savcısına ifade verirken bizim arkadaşlarımız niyeyse İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kamu Asayiş Bürosu’na ifade vermek zorunda kaldı. DGM’ler açık olsaydı herhalde orada ifade vermek zorunda kalacaklardı. “Yapılan haberin kamu asayişi ile ne ilgisi var” diyenleriniz olabilir. Biraz açalım öyle ise...

Bu haberle ilgili internet medyasında da yayın yasağı getirildi. Artık bu habere ulaşamayacaksınız. Yayın yasağı gerekçesinde ise mahkemenin gerekçesi de yine tarihe geçen türden. “Cumhuriyet gazetesi bu haberi koronavirüs mücadalesinde başarılara imza atan hükümeti küçük düşürme ve virüsle mücadeleyi engelleme amacı ile yapmıştır” diye bir gerekçeli karar alınca yazıişlerinde çalışan arkadaşlarımız gülme krizlerine girdi.

Tekzip, Arapça “kizb” kelimesinden türemiş ve “yalanlama” anlamında kullanılır. AKP iktidarı öncesinde bir gazetede tekzip çıkması hem gazete açısından hem de haberi yapan muhabir açısından prestij kaybı sayılırdı. Çünkü noterden gönderilen tekzipler çoğunlukla yayımlanmaz, ancak mahkeme kararıyla olunca gazete yayımlamak zorunda kalırdı. Basın davalarına bakan mahkemeler ise itiraz edilen haberlerin kanıtını görmek ister, muhabir haberine dayanak olarak kanıtlarını sununca tekzip kararı da kolay kolay yargıdan çıkmazdı.

Kamuoyunun takdiri

2010 referandumundan sonra yargının ruhuna el Fatiha okuyalı çok oldu. O nedenle elinizde istediğiniz kadar belge olsun, artık haberi yazana haberinin delilleri sorulmadan tekzip kararları gönderiliyor. İstersen yayımlama... Arkasından para cezaları geliyor. Arkasında devletin ilan desteği olmayan gazeteler, para cezaları ve ilan kesme cezaları nedeniyle zaten bizar olmuş durumda.

Altun’un avukatının gönderdiği tekzip kararlarında şöyle deniyor: “Bu haberin kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yapılmadığı açıktır. Yaşadığımız bu meşakkatli günlerde bir kamu hizmeti olan ‘gazetecilik’ mesleğini siyasi ve rövanşist muhalif emellere alet ederek gerçekleri açıkça çarpıtma pahasına ‘gazetecilik’ adı altında yürütülmekte olan bu faaliyeti bir kez daha kamuoyunun dikkat ve takdirine sunuyoruz.

Cumhuriyet gazetesi olarak bizim de kamuoyunun takdirine sunmak istediğimiz husus şu:

Altun’un vakıflardan kiraladığını ve üzerinde mevzuata aykırı hiçbir kaçak yapı olmadığını söylediği arsada İBB ekipleri yıkım yaptı mı yapmadı mı? Eğer yapılan yapılar mevzuata uygunsa İBB bu yıkımla suç işlemiş demektir. İBB’ye bir dava açtı mı, açmadı mı?

İktidar, yandaş olmayan basında çıkan her haber ile ayrı uğraşacağına ve her seferinde bir savcıya işlem yapması için talimat vereceğine DP döneminin İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Aknoz Paşa (Nurettin Aknoz) gibi bir yasaklar genelgesi yayımlasın. Hatta oturup üzerinde çalışmaya gerek yok, onun yayımladığı yasakları aynen ilan etsin. Ne onlar uğraşsın ne de basın mensupları. 6-7 Eylül olaylarından sonra İstanbul’da ilan edilen Sıkıyönetim Komutanlığı’na getirilen Aknoz Paşa’nın getirdiği yasaklar zaten bugünkü iktidara da uyuyor. Eğer unuttuysanız bu yasakları biz hatırlatalım:

- Halkı heyecanlandıracak haberlerin yapılması yasaktır. Meclis’teki görüşmeler halkı heyecanlandırabilecek nitelikteyse yazılmayacaktır.

- Hükümeti eleştirmek yasaktır.

- Darlık, kıtlık, yokluk haberleri yazılmayacaktır. (Örneğin ekmek almak için fırın önünde bekleyen insanların resmini koymak yasaktır.)

- Magazin sayfalarında halkı heyecanlandırabilecek resim ve yazılar yasaktır. Çıplak kadın resmi basmak da yasaktır.

- Öğrenci birlikleri ve başka dernekler hakkında yapılan kovuşturmalarla ilgili haber basılamaz.

- Heyecan verici cinayet haberlerinin geniş biçimde yazılması yasaktır. Sıkıyönetim mahkemeleriyle ilgili haber basılamaz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları