Miyase İlknur

1335 yıldır küllenmeyen ateş...

25 Ekim 2015 Pazar

Oruç bitti aşuralar piştia

Şii ve Alevilerin matem ya da yas ayı olarak kabul edilen muharrem ayında Kerbela şehitleri anıldı. Şiiler, İmam Hüseyin’in katledildiği muharremin onuncu günü düzenledikleri törenlerle İmam Hüseyin’i dünyanın birçok ülkesinde andılar. Alevilerin İmam Hüseyin ve On İki İmamlar için tuttuğu on iki günlük Matem Orucu ise sona erdi. Aleviler dün son kez oruç tutarak aşuralarını pişirmeye başladı. Matem Orucu ve On İki İmam Orucu da denilen muharrem orucunda her gün bir imama adanır. Oruç süresinde et yenilmez, bıçak kullanılmaz ve eğlenceden uzak durulur. On iki günlük orucun sonunda Kerbela’dan sağ kurtulan ve imamların soyunu devam ettiren İmam Zeynel Abidin için de şükür kurbanları tığlanır. On ikinci günün akşamı oruç aşura ile açılır.

19. yüzyıl Kızılbaş- Alevi şairlerinden Esiri’nin İmam Hüseyin’e yazdığı ünlü mersiyesinin bir dizesinde “Fırat suyu kan akıyor baksana” diye tanımlamış Kerbela trajedisini. Kerbela’da İmam Hüseyin’in insanlığa verdiği mesaj mazlumlar tarafından da zalimler tarafından da alınmadığı için mi hâlâ kan akıyor Fırat suyu. Mazlumlar birleşip zalime karşı durmayı bilseler hâlâ kan akar mıydı Fırat’ın suladığı topraklarda.

Zalimle mazlumun savaşı insanlık tarihi kadar eski. Dün sürmüş, bugün sürüyor, gelecekte de sürecek. Değişen sadece zaman ve mekân. Kerbela katliamı, zalimle mazlumun, güçlü ile güçsüzün, haklı ile haksızın mücadelesini en iyi örnekleyecek olayların başında gelir.

Zalim ve mazlum...

Bu olayda, haksız olan Yezit, aynı zamanda güçlü ve zalimdir. Haklı olan İmam Hüseyin ise güçsüz ve dolayısıyla mazlumdur. Haklı ancak güçsüz olan Hüseyin, güç sahibi Yezit karşısında mağlup olacağını bilmesine karşın direnmeyi sürdürür.

İslamda biat denen halifenin soyla babadan oğula geçmesineydi itirazı İmam Hüseyin’in. Üstelik ağabeyi İmam Hasan’ın Muaviye ile yaptığı anlaşmanın kurallarına da aykırı olan bu durumu içine sindiremeyen İmam Hüseyin, haksız bulduğu Yezit’e biat etmeyeceğini ilan etmişti. Yezit’in her türlü vaadini elinin tersiyle iten Hüseyin, refah ve bolluk içinde bir yaşam yerine direnmeyi ve bunun doğal sonucu olarak ölümü seçti.

Keşmir’de Şii kadınlar, İmam Hüseyin’in yasını tutan erkekleri böyle izledi.

Mersiye

Âşık-ı sadık, muhibb-i Mustafa derler bize
Derd ile gayretkeş-i Ali Aba derler bize

Biz gürûha sorsaralar ki, ey kavim siz kimlersiniz,
Tabii, şah-ı Velayet Murtaza derler bize

Aşk ile tığlar çekip, zalime karşı durmuşuz
Ol sebepten kavm-i Süfyan; eşkıya derler bize

Can-ü başı terkeyledik, bizler imamlar aşkına
Bende-i Şah-ı Şehid-i Kerbela derler bize

Gerçi ben bir Dertli’yim, derdim mazlumlar derdidir
Çek elini ey tabip, bi-deva derler bize.

10 bine karşı 73 kişi

Hüseyin salt bir iktidar mücadelesi vermiş olsaydı, ölümü göze almaz, yaşayıp iktidarı ele geçirmenin yollarını arardı. Ama önünde sadece iki seçenek vardı. Ya biat edip onursuzca yaşayacak ya da aradaki güç dengesizliğine karşın onurluca direnip ölecekti. O, ikinci yolu seçti. Kerbela Çölü’nde on bin kişilik ordu karşısında savaşacak durumda olan sadece 73 kişi vardı. Oğlu İmam Zeynel Abidin, hasta olduğundan onun savaşmasına izin vermedi.

Kendisinden son kez biat etmesi istendi. Hüseyin, biat etmeyeceğini yineledi. Babası Hz. Ali’nin “Haksıza boyun eğenler yalnız haklarını değil aynı zamanda haysiyet ve şereflerini de yitirirler” sözünü ilke edinen İmam Hüseyin, canını verdi ama şerefini ve onurunu kurtardı.

Susuz bırakıldılar

Fırat ile İmam Hüseyin’in kafilesinin kaldığı çadırlar arasında Yezit’in ordusu barikat kurarak su almalarını engelledi. Yanı başlarında akan Fırat’tan akan sudan kurtlar kuşlar içerken İmam Hüseyin ve yanındakilere bir yudum su verilmedi. Oğullarının, kardeşlerinin ve yeğenlerinin katledilmesini izlemek zorunda kaldı. Sonunda da kendisinin başı gövdesinden ayrılarak mızrağa takılıp sokaklarda dolaştırıldı. Kerbela’da şehit olan peygamber ailesinin cesetleri atlara çiğnetildi. Çadırlar yağmalandı. Fırat’ın rengi Kerbela şehitlerinin kanıyla kızıla dönüştü.

Kerbela olayının üzerinden 1335 yıl geçmesine karşın Hüseyin mazlumluğun, Yezit ise zalimliğin sembolü olarak bugüne kadar yaşadı. Yezit, belki iktidarı ele geçirdi ama tarih boyunca lanetlendi. İmam Hüseyin ise hem iktidardan hem canından oldu ama adı ve anısı mazlumlara direnme gücü verdi.

Bütün yeryüzünde barınacak bir yer, ayak basacak bir toprak parçası kalmasa dahi boyun eğmem Muaviye oğlu Yezit’e. Zillet içinde zalimlerin gölgesinde yaşamaktansa ölmek saadettir bizim için.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları