Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yaşam Pazarında Yasak Pazar
\n\n\n
“Paris’in açık halk pazarları, sütçü hanımın güzel gülüşü, denizden dosdoğru tezgâha gelen taze balık, toprağı silkelenmemiş sebzeler, kokulu meyveler, ev işlerini kolaylaştıracak yeni bir aletin mucizelerini kanıtlamak için ciğerlerini paralayan satıcı ve tezgâhtan tezgâha süzülerek en iyisini satın alan müşteriler, demektir...
\nSalı, perşembe ve pazar günleri kurulan pazarlar, arabaların gürültüsü ve kirliliğinden kurtarılan Paris, birbiriyle karşılaşıp konuşan insanlar, mutlaka görülmesi gereken bir mahalle kültürüdür.”
\nEy okur!
\nSen ki, salı pazarın çoktan kaldırıldı, çarşambası, perşembesi de 15 Mart’ta yürürlüğe giren yeni yönetmelikle tek tek yasaklanacak ve efendilerinin kafası gibi kapalı AVM’lerden iki katı pahaya; efendilerinin façası gibi dışı şişkin, içi kof ve efendilerinin DNA’sı gibi GDO’lu ürünlerden almak zorunda kalacaksın…
\nYukardaki satırları özellikle okumanı isterim. Çünkü Paris Büyükşehir Belediyesi’nin, semt pazarlarını fotoğraflarla tanıttığı rehber, tırnak içindeki o sözlerle başlar.
\n***
\nOkumanı isterim, çünkü bizim sokaklarda, caddelerde pazar açmayı bilmem ne kurulunun asla vermeyeceği izne bağlayanlar, sana yalan söylüyorlar!
\nÖnce açık pazarlarda, satıcıların hepimizi güldüren, kimisi mani, kimisi mizah incisi sayılacak sözlerle bağırmalarını, sözüm ona “AB kuralları gereği” yasakladılar. Yalan. Yazının başındaki tanıtımda gördüğünüz gibi Paris semt pazarlarında, satıcılar bağıra çağıra mallarını över, zaten müşteriler de onların curcunasına bayılır.
\nAçık alandan ödleri kopuyor ya… Şimdi çarşı pazarı kafayı taktılar, semt pazarlarını “AB kuralları gereği” yasakladıklarını öne sürüyorlar. Yine yalan. Böyle bir kural yok.
\nNe var ki özgürlüğümüzü zaten ilmek ilmek boğan yasakçı zihniyet, bu dışı hiddetli, içi kasvetli adamlar, zaten girmeye niyetli olmadıkları AB’nin koyduğu kurallara uymamak ve koymadığı kuralları uydurmaya idmanlı!
\nLondra’dan Berlin’e, Roma’dan Brüksel’e, Madrid’den Lizbon’a, tüm Avrupa’nın vazgeçilmez bir kültürüdür, semt pazarları. Ama 2.5 milyon nüfus barındıran bir kenti, her yıl 20 milyon turist çekecek kadar albenili kılan güzelliklerin en başında geldiği için Paris pazarlarını anlatıyorum, size.
\n***
\n20 ilçeye ayrılan Paris’te 85 semt pazarı açılır, sokaklara, caddelere, haftada üç gün. O günlerde cadde ya da sokağın her iki yanına araba park etmek yasaktır. Belediye ekipleri, kaldırımları bir gece önceden pazara hazırlar. Yürürken görmediğiniz dört köşe yuvalara demir çubuklar diker ve üstüne branda serilecek iskeleti kurarlar. Sabaha karşı gelen pazarcılar, kamyonlarını kiraladıkları tezgâhın tam arkasına park eder. Kaldırıma belli aralıklarla ankastre prizlerden elektrik alırlar. Brandalarını serer, tezgâhlarını kurar, mallarını yığarlar. Manavı, kasabı, çiğ sütten yapılan leziz tereyağından onlarca çeşit peynire, her türlü yiyecek, giyecek, mutfak eşyası ve hatta yatak şiltesinden halıya kadar her şeyin satıldığı; bu arada iskemlenizi, koltuğunuzu tamir edecek ustayı bulabileceğiniz olağanüstü yerlerdir, bu pazarlar. Kımıl kımıl, asla durağan bir AVM’de bulamayacağınız, çünkü değişken ve bulaşıcı bir canlılığı vardır, rengârenk bir yaşam alanıdır.
\n***
\nPazar açıldığı günler, semtin dükkânları da, kahveleri de bayram eder. Çünkü sabahtan öğlene kadar cıvıl cıvıl müşteri kaynar, hepsi. Saat 12’de, satılmayan taze yiyeceklerin fiyatı yarıya iner. 13’te tüm tezgâhlar toplanır ve pazarcılar kamyonlarıyla birlikte geldikleri gibi giderler.
\nÖğleden sonra üçte, belediye ekipleri basınçlı su kamyonları ve kocaman hortumlarıyla gelirler. Demir çubukları toplar, elektriği keser, pazar yerini yıkar ve giderler. Saat 16 olduğunda, yollar ve kaldırımlar pırıl pırıldır.
\nTürkiye’de kaldırım döşemekten aciz kafalar, elbette böyle bir düzeni kuramazlar. Ama ben, bizim halk pazarlarımızın derbederliğini, geride bıraktığı pisliği bile düzen kuramadığı için düzensizliği yasaklayan sığ zorbalığa yeğlerdim.
\nNe var ki yaşam pazarına dönüşen ülkemde, pazar yaşamına yer kalmadı.
\n\n\n‘G’ NOKTASI
\n\n\nMeral Akşener’in İçişleri Bakanı olduğu 1997/1998 yıllarında, telefonları dinlenen gazetecilerden biri olmak onuruna erişmiştim. Olay 1999’da ortaya çıkmış, ben de kabaran koltuklarımı “Dinleniyorum, Öyleyse Varım” başlıklı bir yazıyla ifade etmiştim.
\nSayın Akşener, ihbarcılığa ve muhbirliğe olan ilgisini hiç yitirmediğini, 28 Şubat soruşturmasına dahil edilmesi gereken işbirlikçilerin adlarını, önceki gün M.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde basına yaptığı açıklamada vererek, gösterdi. Böyle bir ihbarı, böyle bir çatı altında yapmak, MHP’li kimliğiyle kuşkusuz çok uyumludur.
\nAma bendeniz, Meral Akşener’e 28 Şubat sürecinde telefonlarım dinlendiği için onurdan gayrı bir teşekkür de borçlandım. O gün bugündür, en azından “işbirliksiz” bir geçimsiz olduğum biliniyor!
\n\n\n\n
“Yapılmış darbenin davası olmaz, yapılmamış darbe de zaten Silivri’de!”
\nANONİM BİLGE
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
En Çok Okunan Haberler
- Hayatını kaybetti!
- Mansur Yavaş'tan TBMM'ye flaş çağrı!
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- TÜİK ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- Serdar Ortaç son malını da satışa çıkardı!
- 'Erken seçim' çağrısı: CHP tarih verdi
- İşte Belediye Başkanı'nı öldüren saldırganın ifadesi!
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…
- AKP'den kayyum için ilk açıklama