Suskunluğa esir olmadan eşit, özgür yaşam hakkı...

07 Ekim 2024 Pazartesi

Sadece ekonomik veriler üzerinden bir ülkenin gelişim tablosunu değerlendirmenin doğru olmadığını bir kez daha görüyoruz. Siyasetin ayrıştırma ve gerilimden beslendiği, Cumhuriyet değerlerinin aşındırıldığı, demokratik, laik, hukuk devletinin yara aldığı bir ortamda şiddetin yaygınlaştığına tanık oluyoruz. Kadın ve çocukların bu şiddetin hedefi haline gelmesinin arkasında ise yıllardır süren gerici, baskın eril zihniyetin payı büyük.

Ülkede sadece geçen hafta 10 kadın daha erkekler tarafından hayattan koparıldı. Cinsel saldırı, taciz ve kayıp çocuk haberleri devam etti. Sokakta, evde, okulda, hastanede şiddet artarken uzmanların bireysel silahlanma, silahlara kolay ulaşabilme konusundaki uyarıları alarm verici boyutta. Yaşananlar karşısında “İktidar cephesinin çözümü nedir” sorusunun yanıtı ise tartışmalı... Görünen o ki aileden eğitime, çalışma yaşamına dek “çözüm” anlayışının merkezinde, dayatmacı, dini-maneviyat temelli, kaderci, gelenek-görenek nitelemeleriyle çevrili bakış açısı var.

‘CEZASIZLIK’ ALGISI

Diyanet bugüne kadar görülmemiş şekilde milli eğitim, kadın ve aileden sorumlu bakanlıklarla içli dışlı. İmamlar okullarda, “medrese” kavramı daha sık kullanılır halde. Oysa, 1924’te “Öğretim Birliği” yasasıyla medreseler kapatılmış, bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştı. Ne diyelim, o günün bakanlığından bugüne mi...

Yandaşlık-çıkar hesapları üzerinden yozlaşan siyasetin üstüne, bağımsız yargı terazisinin denge bozukluğunu da ekleyin. Tüm bunlar sosyal çürümenin tehlikeli virajında olduğumuzu gösteriyor.

Geçen haftalarda Fahrettin Öztürk imzalı haberimizde AKP’nin ceza infaz kanununda yaptığı değişiklikler ve üstü kapalı af kanunları ile cezasızlık algısı oluşturduğu görüşlerine işaret edilmişti. Toplumda “Yapan yaptığı ile kalıyor, adalet işlemiyor” algısı artarken diğer yandan da demokratik hukuk devletinde asla olmaması gerekecek şekilde “O halde cezasını ben veririm” şeklinde yanlış, tehlikeli yönelimler de görülüyor. Kimi kesimler ise toplumdaki öfkeyi kullanarak ölüm cezasını yeniden gündeme getirme çabasında. Geçen hafta yazarımız Zülâl Kalkandelen, ölüm cezasına karşı tutumunu yinelerken şu ifadeleri dikkat çekiciydi: “Katillerin ve suç ortaklarının en ağır ceza ile cezalandırılmasını, tartışmasız tüm toplum istiyor. Türkiye’deki en ağır ceza ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Öyleyse soralım: Niye katillere ve tecavüzcülere ‘iyi hal indirimi’ veriyorsunuz. Niye en fazla 10-15 yıl arası yatırıp hapisten çıkarıyorsunuz?”

Mert Öner ve Erdem Öktem imzalı dünkü haberimizde ise hukukçuların “Zifiri karanlığın ortasındayız. Bunun adı kadın cinayeti değil cins kırımı” dediği aktarıldı. Kadınlar önceki gün ve dün farklı şehirlerde “Yasaları uygulayın, cezasızlığı durdurun” çağrısıyla meydanlara çıktı. İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesi istendi.

CUMHURİYET KADINI ÜÇOK...

Tüm bu zorluklar arasında Cumhuriyetin aynı zamanda kadın hakları devrimi olduğunu sıklıkla hatırlamalı. Bu çerçevede geçen hafta önemli bir tarihin yıldönümüydü. Atatürk Devrimlerinin kazanımlarından Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinin 98. yılı kutlandı. Laik hukukun simgesi bu yasayla, kadınlar tek eşlilik, resmi nikâh, boşanma, miras gibi temel haklarını elde etti. Yıllarca baskı ve yasaklarla çevrili Türk kadını, çevresini kuşatan susma/susturulma esaretinden de kurtuluşun anahtarına uzandı.

Ve dün devrimci Cumhuriyet aydını, ödünsüz laiklik savunucusu Cumhuriyet yazarı Doç. Dr. Bahriye Üçok’un katledilmesinin yıldönümüydü. Bir kez daha kendisini saygı ve özlemle anıyoruz. Günümüzde, içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşananlar onun canı pahasına karşıdevrime yönelik mücadelesinin değerini bir kez daha gözler önüne seriyor.

MUĞLA’DA BULUŞTUK

Referans gazetesi Cumhuriyet, bilim, sanat ve kültür yayınlarıyla da 100 yıllık tarihinde öncü olmayı sürdürüyor. Büyük önder Atatürk’ün yoldaşı, kurucumuz Yunus Nadi adına verilen, bu yıl 79’uncusu düzenlenen ödül töreni için geçen hafta sonu Muğla’daydık. Ödül töreni ilk kez İstanbul dışında yapıldı. Bu ilkin gerekçesi ise Muğla’nın Nadi’nin memleketi olmasıydı. Muğla Büyükşehir ve Menteşe Belediyesi’nin sıcak ev sahipliğinde düzenlenen törende ödülü kazanan değerli isimlerle, okurlarımızla bir araya geldik. Ertesi gün Fethiye’de ise Yunus Nadi heykeli yoğun ilgi eşliğinde açıldı. Cumhuriyet gazetesi konusunda yazarlarımızın da katılımıyla panel düzenlendi. Haftasonu Ege’nin incisi Muğla’dan birlikte “Cumhuriyetle var olduk” diye seslendik.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları