Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sıkacak diş kalmadı!
Gelişmeler başdöndürücü. Günlük dertler, geçim sıkıntısı, ülkenin, dünyanın bitmeyen kriz halleri, hepsi üst üste yığılıp duruyor. Öyle başımız dönüyor ki hangi birini sindire sindire ele alacağımız, sorumlulardan nasıl hesap soracağımız konusunda şaşkınlık içindeyiz. Tahtaya vuralım, neyse ki şaşırmak hâlâ suç değil!
İfade özgürlüğü, eleştiri hakkı konusunda akılların epeyce karışık olduğu dönemlerden birindeyiz. Eleştiriye karşı bitmez bir alerji mevsimi sanki. Bırakın muhalefeti, iktidar destekçilerinde bile “Şimdi farklı iki kelime etsem başıma acaba ne gelir” kaygısı var. Ne de olsa bu kaygı iklimini besleyen gelişmeler bol; jet hızıyla başlatılan soruşturmalar, suçlamalar, gözaltılar...
Geçen hafta gazetemizde yer alan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksi 2024 raporu dikkat çekiciydi. Rapora göre, Türkiye 180 ülke arasında 34 puan ile 107. sırada. Tam demokrasilerin ortalamasının 73 puan olduğu belirtilirken kusurlu demokrasilerin ortalaması ise 47.
KONUŞANA SORUŞTURMA
Başta CHP olmak üzere kimi muhalefetin erken seçim çağrısıyla birlikte yaşanan gelişmeler iktidarın baskı politikasını artıracağını gösteriyor. Kayyum atamaları, CHP’nin son kurultayına ilişkin soruşturma, İmamoğlu’na yönelik iddianame, yargı süreci gibi örnekler ortada. Bunlara son olarak TÜSİAD’dan iktidara yönelik, “sistem çöktü” eleştirisi dahası çıkışı eklendi. Gecikmiş, geçmişte benzerleri yapılsa bile arkasında bir bütün olarak durulamamış, ülkedeki eşitsizlikler tablosunda payları olduğu da yadsınamaz olan bu “patronlar kulübü”nün tepkisine iktidarın yanıtı ise sert oldu. Bir baktık ki TÜSİAD da “konuşana soruşturma” kervanına eklenivermiş.
İktidar cephesinin stratejisi bilindik. Ekonomik krizi konuşturmamak, Trump’ın Suriye kararını beklerken bir yandan da “Öcalan açılımı” eşliğinde Ortadoğu politikası üzerinden dış siyasette “kazanım” imajı vermek. Ana hedeflerden biri iktidarda kalma hesabıyla “yeni anayasa” için Meclis aritmetiğini sağlamak. Bu arada DEM’in de “yeni anayasa” istemi geçen haftaya yansıyan gelişmelerdendi.
İktidarın yerel seçimlerden zaferle çıkan CHP’ye yönelik hesabı, cumhurbaşkanı adaylığı sürecini kullanıp iç bölünme yaratmak, aynı zamanda belediyeler üzerinden operasyonlarla parti imajını seçmen gözünde sarsmak.
İktidar sıkıştıkça gündem değiştirip gerçek sorunları konuşturmama siyaseti izliyor. Oysa rant, ihmaller zinciri, hesap vermeme, liyakatsizlik sarmalı içinde canlarımızı yitirmenin acısıyla kavruluyoruz. Ekonomik kriz altında ezilen emekçilerin isyanı meydanlara taşıyor. Geçen hafta ağız ve diş sağlığı emekçileri yurt genelinde iş bıraktı. “Sıkacak diş kalmadı” haykırışları yurttaşın gerçeğini özetler haldeydi.
AVRUPA'NIN TRUMP SINAVI
Münih Güvenlik Konferansı, Trump yönetiminin geleneksel Transatlantik ittifakını sarsma düğmesine bastığının resmi açılışı oldu denebilir. Ukrayna savaşını bitirme yönünde Rusya ile görüşme masasını hazırlamak için Trump’ın, Kiev’in önüne koyacağı fatura epey ağır olacak gibi. ABD yönetimi Avrupa’ya karşı savunma maliyetinden rahatsızlığını gizlemeden kısmi asker çekme olasılığını bile göz ardı etmiyor. Hedef ne derseniz Çin’le rekabete odaklanmak. Mehmet Ali Güller’in geçenlerde köşesinde bahsettiği gibi, Trump, ABD’nin Soğuk Savaş dönemi stratejilerinin beyinlerinden Kissinger’ın ölmeden önce de dile getirdiği Kiev’e destekte temkinli olunması, Rusya’nın tümüyle dışlanmaması politikasının takipçisi görüntüsünde. Güller’in yazısındaki şu görüşler önemli, “Kissinger’ın ABD-AB-Rusya üçgeninde dile getirdikleri aslında Çin’le ilgiliydi. Rusya’ya neden taviz verilmesi gerektiğini şu sözlerle açıklıyordu Davos’ta: ‘Aksi takdirde Rusya Avrupa’dan tümüyle kopup Çin’in kalıcı müttefiki haline gelecek.’”
Litvanya’nın eski dışişleri bakanlarından Landsbergis önceki gün sosyal medya paylaşımında Münih’ten ABD-Avrupa ilişkileri açısından karamsarlık bulutlarıyla döndüğüne değiniyordu. Ama aynı zamanda Ukrayna konusunda ters köşe fikri de vardı. Ya Kiev, ABD’nin kendine kestiği faturayı ağır bulur, Avrupa görüşme masasında etkisiz kalır ve Pekin, Washington’ın yarattığı boşluğu doldurursa... Landsbergis Çin’in Kiev’le yakınlaşarak Ukrayna’nın altyapısından savunmasına, tarım sektörüne destek verip projelerle bölgede etkinliğini artırabileceği olasılığına değiniyor. Biraz zorlu bir senaryo. Ama öyle öngörülemez dönemlerden geçiyoruz ki “Olmaz” da dememek gerek.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
İmamoğlu ve İBB’yle ilgili 560 milyar iddiasına yanıt
-
Mustafa Balbay sert eleştirdi
-
Mezhep çatışması değil insanlık suçu
-
Emekliye bayram ikramiyesi ne kadar olacak?
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
En Çok Okunan Haberler
-
Murat Ağırel ve Timur Soykan gözaltına alındı!
-
Bakın İstanbul'da kim 'Escobar' düzeni kurmuş!
-
Madem tarih yazmaya karar verdiler: Yozgat'ta olacağız!
-
CHP ile AKP arasında dev fark!
-
CHP'den, Erdoğan'ın o sözlerine jet yanıt!
-
Mahir Polat için ev hapsi kararı
-
TBMM'de 'fıkra' gerginliği: Bekir Bozdağ çileden çıktı!
-
Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı'na atamalar
-
CHP'li isim saat verip, çağrıda bulundu!
-
Yandaş medya milli oyuncuyu hedef gösterdi!