Egemenlik ve sınır güvenliği...

30 Eylül 2024 Pazartesi

TBMM, iki aylık aranın ardından yasama çalışmalarına bu hafta yeniden başlıyor. 31 Mart yerel seçimlerinin kazananı CHP’nin erken seçim çıkışlarına karşı iktidar cephesi top çeviriyor ancak gündeminden “yeni anayasa” düşmüyor.

Yurttaşın sıkıntısı ise belli; ekonomik kriz, eğitim, sağlık... Yargıdaki sorunlar da ortada. Meclis’te bu dönemde de ekonomi, bütçe görüşmeleri öne çıkacak. Ancak “tek adam” yönetim sistemiyle gücü tırpanlanmış bir Meclis’ten, muhalefetin itirazlarının ve uyarılarının dikkate alınmadığı ortadayken yurttaşın sorunlarına çözüm getirecek kararların nasıl çıkacağı tartışmalı.

Geçen haftaki gelişmeler, iç siyasetin sıcaklığı gibi Ortadoğu’daki yangının da büyüdüğünü gösterdi. Yaklaşan 7 Ekim, bölgenin yakın tarihine damga vuran olaylar zincirinin başlangıcı aynı zamanda; Hamas’ın İsrail’i hedef alan kanlı saldırısının yıldönümü. Ardından İsrail’in Gazze’yi yerle bir eden, on binlerce sivilin hayatına mal olan vahşeti, Hamas’ın destekçileri İran ve Lübnan Hizbullahı’na yönelik saldırıları. Hamas’ın siyasi lideri Halid Meşal’in İran’da öldürülmesi, Hizbullah üyelerine çağrı cihazları üzerinden düzenlenen saldırılar... Ve çok sayıda Hizbullah komutanıyla birlikte örgütün yaklaşık 30 yılına damga vurmuş lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesi.

Tüm bunlar bir yıl içinde yaşandı. Sorular çok ama belki de en başta olanı, Hamas’ın askeri kanadının İsrail’e 7 Ekim’deki saldırısının amacının ne olduğu? İsrail’i vurayım derken aslında ateş topunu Filistin halkının kucağına koyan bir adım mıydı bu? Perde arkasında tıpkı bir zamanlar bütüncül bir Filistin yapısını engelleyip El Fetih/Hamas arasında bölünmüşlüğü pompalayan İsrail derin yapısı mı vardı?

ABD’nin harlattığı Batı-Rusya hattında Ukrayna savaşı sürerken İsrail’de Netanyahu liderliğindeki savaş kabinesi Ortadoğu’nun sınırlarını yeniden çizme arayışında. Bunu ABD, İngiltere gibi güçlerin desteği olmadan yapması olanaksız. İsrail, ateşi Gazze’den Batı Şeria’ya oradan Lübnan ve Suriye’ye bile isteyerek sıçratıyor... Zengin Akdeniz havzasında etkinliğini artırmaya çalışıyor.

GÖZLER RİYAD, AMMAN’DA

2011’deki tartışmalı “Arap Baharı” süreçlerinin ardından Mısır’ın eski bölgesel gücünü yitirmesi, Suriye ve Irak’taki bölünmüşlükler ortada. Şii İran ve Sünni Körfez/Arap ülkeleri arasındaki mücadele de bu karmaşanın ana hatlarından.

Gözler, İran’ın bölgesel alanda güç mücadelesinde Irak, Suriye, Lübnan, Yemen’e uzanan “Şii hilali” politikasının akıbetinde. Tahran’ın, İsrail’e vereceği yanıt bölge için kritik bir eşik. Tahran’ın “Şii hilali” politikasının mimarlarından Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani de Ocak 2020’de Bağdat’ta ABD tarafından aracına düzenlenen saldırıyla öldürülmüştü.

Yıllar süren iç savaşı geride bıraktığını uman Lübnan, bugün bir kez daha karanlık tablo içinde. Dikkatler aynı zamanda Suudi Arabistan ve Ürdün’ün alacağı tutumda. Bölgesel fay hattında GOP, BOP tartışmaları alevlenirken binlerce Filistinli, Lübnanlı, Suriyeli evlerinden, topraklarından olmuş halde.

Türkiye’nin bölgedeki gelişmelere karşı dikkatli, sınır güvenliğini daha da güçlendirici adımlar atması önemli. Özellikle Suriye konusunda terör örgütü YPG üzerinden ABD, İsrail hesaplarının artabileceği olasılığı göz ardı edilmemeli. Şam’la güvenlik ve sığınmacıların geri dönüşü konusunun aciliyeti çerçevesinde ilişkilerin kurulması için Moskova daha etkin rol almaya yönlendirilmeli.

Ortadoğu karmaşası ilk değil, her zaman Türkiye açısından tehlike barındıran bir konu. Bu nedenle de hep söylediğimiz gibi, dini siyasete alet ederek etnik, mezhepsel sinir uçlarını kaşıyarak bölgede bitmeyen çatışmaların pimini çekenlerin oyunlarına karşı ümmetçi yaklaşımlardan, “yeni Osmanlıcılık” hayallerinden uzak durmak gerekiyor. Egemenlik temelinde Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin demokratik, laik, hukuk devleti özellikleriyle korunmasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları