İstanbul BŞB. maçının kadrosundaki 2 yer değiştirme, G.Saray’ı özgüveni yüksek bir takım haline getirmiş. Gökhan’ın yanında Servet’e göre, daha hareketli, çabuk ve kıvrak Ujfalusi tandemi sağlamlaştırmış.

Orta alandaki ayağa çabuk pas anlayışı içerisinde bocalayan Sabri de sağ bekte kendini buldu. Takımın güven içerisinde top kaybetmeden pas yapması, onun sağ taraftan atakları desteklemesine olanak sağladı. Bu bölgeden Kâzım’ın İngiliz geleneğini anımsatan ortaları, rakip savunmayı zorladı ama Baros kendi sınırlarını aşamadığı için topla buluşamadı.

Ligin ilk maçından sonra dün akşam daha da netleşen bir gerçek; Melo’nun giderek oyuna ağırlığını koymasıdır. Brezilyalı futbolcu, oyunu kurma, geliştirme, yönü her iki kanada ustalıkla değiştimesinin yanında rakipten top çalmakta da becerili, futbol zekası olağanüstü.

Melo’nun bu özelliklerinin ileri uca fazla etki etmemesi, ilkyarıda uzak mesafeli golünün dışında pozisyon yaratılamaması sadece Baros’a ilişkin değil. Biraz da Çek yıldıza destek verilmemesi ile bağlantılı. Melo’nun yanında Selçuk gölgede kalıyor. Bu nedenle Selçuk kendini oyunda var etmek için ileri çıkıyor, bu da sahip olduğu becerilerle örtüşmüyor.

İlkyarıdaki iyi takım görünümünün, ikinci devrede karmaşaya dönüşmesinin nedeni biraz da Fatih Terim’in acele etmesi... Takım zaten 6 yeni isimle sahaya çıktı. İkinci yarının başında yeni oyuncu sayısı 8 oldu. Oysa sadece Elmander ile ikinci devreye başlasaydı, çaresiz duruma düşme sıkıntısından da kurtulabilirdi.

Elmander ve rakip takımın kalecisi Ahmet oyunun yazgısında etkili olan iki futbolcuydu. İsveçli oyuncunun takımın golcüsü olacağı ve G.Saray’a çok önemli hücum zenginliği katacağı dün geceki maçla belli oldu.