Terör tehdidi gölgesinde kitap fuarı

21 Ekim 2015 Çarşamba

Frankfurt Kitap Fuarı’na ilk kez 1989 yılında gitmiştim. Salman Rushdie’nin “Şeytan Ayetleri” yeni yayımlanmıştı. Humeyni’nin fetvası ile ölümle tehdit edilen Rushdie ile birlikte çeşitli dillerdeki yayıncıları ve çevirmenleri de kitabı yayımlamamaları, fuarda sergilememeleri için tehdit ediliyordu. Fuar tarihinde ilk kez bu kadar büyük güvenlik tedbiri alınıyordu.
Salman Rushdie sürekli koruma altında çok zor bir hayat yaşadı. Aradan geçen 26 yılda ölüm tehdidi hep onu izledi. Bu yıl Frankfurt Kitap Fuarı’nın basın toplantısında konuşacağı duyurulduğunda artık rahatlamıştır diye düşünmüştüm. Ama hakkındaki fetva hâlâ kalkmamış. İran, Rushdie’yi sert bir şekilde protesto ederek fuardan çekildi. Sanırım fuar idaresine de tehditler gelmiş. 26 yıl öncekinden çok daha sıkı güvenlik tedbirleri alındı. Sık sık arandık.
Salman Rushdie’nin durumu ve kitabı onlarca yıl sonra tekrar yayımlama özgürlüğü açısından tartışma konusu oldu. Rushdie’nin Şeytan Ayetleri’nde yazdıklarının ifade özgürlüğü olduğunu düşünenler kadar İran’ın boş standlarının duvarlarına astığı gibi insanların dini inancına saldırı olduğunu ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini savunanlar da var.
Fuarı düzenleyen Alman Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği’nin basın toplantısına Salman Rushdie’yi davet etmesi kadar aynı örgütçe “Barış Ödülü”nün Navid Kermani’ye verilmesi de dikkati çekti. Kermani, İran asıllı bir Alman yazarı ve İslamiyet üzerine çalışmaları ile tanınıyor. Ilımlı biri olduğu anlaşılıyor.
Bu gelişmeler yaşanırken her yıl Frankfurt Fuarı’nda yapılan Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) genel kurulunda Çin’in ve Suudi Arabistan’ın üyelik başvuruları tartışılıyordu. IPA’ya üyelik şartlarından biri, başvuru sahibi birliklerin bağımsız yayıncılardan oluşması, yani devlet kontrolünde olmaması ve birliğin yayımlama özgürlüğü için mücadele etmesi. Çin’de yayıncılığın devlet kontrolünde olduğu biliniyor, Suudi Arabistan’da da yayıncılığın ne kadar bağımsız olduğu şüpheli. Yayımlama özgürlüğü için bir faaliyetleri görülmüyor. Bu durumlarına rağmen ABD, Britanya, Hollanda gibi ülkelerin desteği ile üyeliğe alındılar. Yeni pazarlar kazanma arzusunun yayımlama özgürlüğüne ağır bastığı yorumu yapıldı.
Belki de bu tartışmalar nedeniyle Frankfurt Kitap Fuarı’nın yaşadığı küçülme çok konuşulmadı. Mekânsal küçülmenin yanında fuara profesyonel katılımın da azaldığı görülüyor. Fuar öncesi yapılan toplantılarla tekrar cazibe yaratılmaya, fuarın son günü kitap satışına izin vererek okurun ilgisini çekmeye çalışarak bu kayıp giderilmeye çalışılıyor. Ama bu da dünyanın en büyük yayıncılık fuarının kimlik değiştirmesi, sektörel fuarken okur fuarına dönüşmesi demek.
Yayıncılıktaki durgunluğun, heyecan yaratacak yeni kitapların ve yazarların çıkmamasının da fuara ilgiyi düşürdüğü söyleniyor. Dijital yayıncılığın cazibesini kaybetmesi, okurun ve yayıncıların yeniden basılı kitaba dönmeye başlaması da dikkati çekiyor.
Frankfurt Kitap Fuarı’nın ana sponsorlarından biri Türk Hava Yolları’ydı. THY böylece yüzlerce ülkeden on binlerce yayıncıya kendini tanıttı. Almanya’da çok sevilen Feridun Zaimoğlu ile yaptığı etkinlikle de Alman okurla bağ kurdu. Fuar binasının duvarında Fatih Akın’ın bir edebiyat uyarlaması olan yeni filmi “Tschick”in tanıtımı dev bir posterle yapılıyordu. Türk yazarlardan çevirilerin yabancı yayınevleri standlarında daha az yer aldığını gördük. Dünyanın en büyük ajansı Wylie’nin kataloğuna ise Orhan Pamuk’un “Kafamdaki Tuhaflık”ının haklarının 35 ülkeye satıldığı, yeni romanı “Kızıl Saçlı Kadın”ın da yayımlanacağı duyurusu yer alıyordu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları