Küçük müzeler mi, büyük bir müze mi?

12 Ekim 2016 Çarşamba

“Müzelerin geleceği evlerimizin içindedir” der Orhan Pamuk kendi romanından oluşturduğu Masumiyet Müzesi’ni kurmasının nedenini açıklarken. “Müzeler daha küçük, daha bireysel ve daha ucuz olmalı. Ancak böyle, tek tek insanların hikâyelerini ifade edebilirler. Büyük kapılı büyük müzelerde, insanlığımızı unutup devleti ve kalabalıkları hatırlamaya çağrılıyoruz. Bu yüzden Batı âlemi dışında milyonlarca insan müzelere gitmekten korkuyor” diye tezini pekiştirir (bkz. hurriyet. com.tr/masumiyet-muzesi-nin-mutevazimanifestosu- 20385357).
Geçen cumartesi günü Ankara İncek’te açılışı yapılan “Müze Evliyagil” Orhan Pamuk’un tezinin en yeni örneği. Müze, işadamı Sarp Evliyagil’in 1993’ten beri topladığı 1950’den günümüze kadar gelen sanatçılardan 200’ü aşkın resim, heykel, video art, fotoğraf ve özgün baskıdan oluşuyormuş.
Müze Evliyagil, Ankara’nın merkezine 26 kilometre uzaklıkta. Kırsal bir bölgede inşa edilmiş üç binalık bir sitede yer alıyor. Sanıyorum bu nedenle perşembe - pazar günleri 11 - 17 saatleri arasında ziyaret edilmesi öngörülüyor. (bkz. muzeevliyagil. com)
Müze Evliyagil “Anakara” adlı bir sergi ile kapılarını açmış. 750 m2’lik müze için özel olarak tasarlandığı anlaşılan binasında ve bahçede koleksiyondan seçilen 75 parça sergide yer alıyormuş. Orta boy bir sanat galerisi gibi küçük bir müze.
İstanbul Art News koleksiyoncularla uzun söyleşiler yayımlar her ay. Hemen hepsinin öyküleri benzerdir ve neredeyse tümü koleksiyonlarındaki eserleri sergilemek, göstermek arzusundadır. Bu nedenle müze kurmayı tasarlarlar. Orhan Pamuk’un öngörüsünün gerçekleşmekte olduğunu düşünebiliriz.
Müze kurmak ilk bakışta çok hoş bir şey gibi görünse de pek kolay bir şey değil. Özel müzelerin başvurusu, kuruluş, görev, yönetim, gözetim, denetim şekil ve şartları “Özel Müzeler ve Denetimleri Hakkında Yönetmelik” hükümleri ile belirlenmiş. Binayı aldık, koleksiyonu da yerleştirdik demekle olmuyor. İşletme eğitimi ve deneyimi olan müze yöneticileri, müze konusunda ihtisası olan sanat tarihçisi, arkeolog, küratör ve konservasyon uzmanları çalıştırılmalı. Müzenin yaşayan bir yer haline gelmesi için koleksiyon dışı sergiler, eğitim programları, yan etkinlikler yapılması gerekli. Bu da sürekli ilgi ve finansman gerektiriyor. Müzeyi kurmaktan daha zorunun müzeyi yaşatmak olduğu anlaşılıyor. Büyük bir işadamı ya da Nobelli yazar da olsanız kalıcı şekilde sürdürmenin kolay olmadığı anlaşılıyor.
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne göre 30.09.2016 tarihi itibarıyla 220 özel müze faaliyet gösteriyor. (kulturvarliklari. gov.tr) Türkiye’de toplam 409 müze olduğuna göre özel müzelerin sayısı devlet müzelerinden fazla. 2015’te müze sayısı yüzde 17 artmış. Devlet müzelerinde ziyaretçi sayısı yüzde 5.6 azalarak 28 milyon 122 bin 934 olurken özel müze ziyaretçi sayısı yüzde 9.8 artarak 8 milyon 925 bin 132 olmuş. Kuşkusuz bunda artan müze sayısının da etkisi var.
Orhan Pamuk’un tezi hoş ama şehir merkezinde büyük müze varken 26 km. uzaktaki küçük müze ne kadar çekicidir, sormadan edemiyorum. Tüm koleksiyonların Türk resim ve heykel sanatçılarının eserlerinden oluştuğunu göz önüne alırsak bu tür özel müzelerin sayısının artmasının ilgiyi dağıtacağını, müze başına ziyaretçi sayısını düşüreceğini de düşünüyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı müzelere bağışı cazipleştirse, büyük koleksiyonlara özel salonlar açarak koleksiyoncuların adının yaşamasını sağlasa sanki daha sağlıklı olacak. Hem koleksiyonlar korunacak hem de büyük müzeler gelişip daha çok ilgi çekecek.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları