‘Kubbesiz, minaresiz cami olmaz’

27 Haziran 2018 Çarşamba

Çocukluğum Kocatepe Camisi’nin bitmek bilmeyen inşaatında geçti. 60’lı yıllardı. 1957’de yapılmasına dönemin başbakanı Adnan Menderes öncülüğünde karar verilmiş. Proje yarışmasını Vedat Dalokay kazanmış. Ama proje “çok modern” bulunmuş. Sanırım o nedenle de inşaat çok ağır aksak ilerliyordu. Temelleri atılıp kalmıştı. 1967’de bu projeden vazgeçilip geleneksel formlara uygun olan yeni bir proje başlatıldı. Caminin inşaatı ancak 1987’de bitti. Vedat Dalokay’ın modern bulunup beğenilmeyen cami projesi ile Pakistan’da Faysal Camisi inşa edilmiş ve dünyanın en güzel camileri arasına girmiş. Dünyanın en güzel camileri listesine Türkiye’den Mimar Sinan’ın Süleymaniye ve Selimiye camileri ile Sultanahmet Camisi girebiliyor. Günümüz Türkiyesi’nin “klasik” camilerinden beğenilen yok. Çünkü Türkiye’de devlet yöneticileri de halk da Mimar Sinan tarzında cami seviyor ve istiyor. Mimarlarımızın ufku da Mimar Sinan’la en fazla Sultanahmet Camisi mimarı Sedefkâr Mehmed Ağa ile sınırlı. Yani özgün eserler değil kopyalar üretiyor ve bununla övünüyorlar.
Günümüzün en önemsenen cami projelerinden olan Çamlıca Camisi’nin mimarı Hacı Mehmet Güner’in söyledikleri cami mimarisi anlayışını net olarak anlatıyor: “Belki Sultanahmet’e, belki Selimiye’ye, belki herhangi bir eski Osmanlı Selahaddin Camii’ne (herhalde Selâtin Camii olacak, yani sultanın yaptırdığı cami) benzeteceğiz ama yeni bir projedir. Klasik tarz. Neticede cami yapıyorsunuz, kubbesiz minaresiz olmaz.”
“Klasik tarzda yeni bir mimari”... Yapılan bir kopyalama ya da yeniden üretimdir. Çamlıca Camisi’ni İstanbul’un siluetinde var olan tarihi camilerden ayırt etmeniz mümkün değil. O nedenle de mimarı bir uygulayıcı olarak geri planda kalıyor, önemsenmiyor. Çamlıca Camisi’nin internet sitesinde de mimarın adını bulamıyorsunuz (bkz. istanbulcami.com).
Türk klasik tarzında cami normunu Mimar Sinan belirlemiş. Kubbesiz minaresiz cami yapılamıyor. Yapılabilenler de bu norma uydurulmaya çalışılıyor.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman son icraat olarak Meclis Camisi’ne klasik anlayışa uygun minare dikmeye çalışıyor. Kahraman daha önce1995 Ağahan Mimarlık Ödüllü, Behruz Çinici’nin eseri olan camiyi yıkıp yerine klasik bir cami yaptırmaya çalışmış, başaramayınca da bu kez mimari projeyi bozacağına aldırmadan minare eklemeye uğraşmıştı. Son çözüm olarak camiye “mini” bir minare monte ettirmiş (milliyet.com.tr/ meclis-camii-ne-minare-dikildi-siyaset-2687601). Çünkü İsmail Kahraman’ın belleğinde tek bir cami modeli var, o cami de minaresiz olamıyor. Kafasındaki minare modeli de tek tip olduğu için Behruz Çinici’nin Meclis Camisi’ne nasıl bir minare yaptığını da anlayamıyor. Meclis Camisi’nde minare iki balkon ve bir selvi ağacıyla temsil edilirken, kubbenin yerini peyzajdan yükseliyormuş izlenimi veren teraslanmış bir piramit alıyor.
Kubbesiz, minaresiz cami yapmak mümkün, dine aykırı değil. İslam tarihinin başlangıcından itibaren dünyanın en güzel camileri arasında minaresiz birçok cami var.
Minare de tek tip değil. Meclis Camisi örneğinde olduğu gibi simgesel de olabilir ya da bambaşka bir yorumla da yapılabilir. Son örnek Sancaklar Camisi. Emre Arolat bu eseri ile “Yenilikçi düşünceleri hayata geçirebilen, kullanıcılarına ve fizik mekâna katkı sağlayan, tasarım olarak mükemmelliği ve mimari hırsı yansıtan” çalışmaların ödüllendirildiği RIBA Uluslararası Mimarlık Ödülleri’ni kazandı. Sancaklar Camisi projesi şart olarak görülen kubbe ve minareyi ihmal etmeden ama klasik olanı yani yüzyıllardır yapılanı tekrar etmeden yepyeni bir yorumla bir cami inşa edilebileceğini gösteriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları