Başarı öyküsünün nazar boncuğu

25 Ocak 2017 Çarşamba

Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın “İdealler Gerçekleşirken... Suna Kıraç’ın İzinde, 10 Yılın Öyküsü” adlı kitabı geçen hafta Pera Müzesi’nde tanıtıldı. Rıdvan Akar’ın yazdığı kitapta Suna Kıraç’ın yaşamöyküsünü anlatan “Ömrümden Uzun İdeallerim Var” kitabından sonra geçen on yılda yaşananlar anlatılıyor.
“Kültürden sanata, bilimden akademyaya, araştırmadan tarihe, müzecilikten vakfa uzanan çok geniş bir yelpazede Suna ve İnan Kıraç’ın hayalleri gerçek oldu” diye anlatmaya başlıyor Rıdvan Akar.
Türkiye’nin ilk iş kadınlarından biri olmasının yanında aktif bir sivil toplumcu olan Suna Kıraç uzun ve verimli bir meslek hayatına sağlık sorunları nedeniyle ara vermek zorunda kaldı. Ama İnan Kıraç ve kızları İpek Kıraç, Suna Hanım’ın filantropizmini aksatmadan sürdürüp geliştirdiler. Kitapta Suna Kıraç’ın başlattığı bu çalışmaların hangi aşamalara ulaştıkları, nasıl gelişip büyüdükleri adeta bir macera öyküsü gibi anlatılmış.
Suna ve İnan Kıraç’ın filantropist yani insanlığın iyiliği için yaptıkları çalışmalarının odak noktasını eğitim oluşturuyor. Vehbi Koç’un kurduğu Vehbi Koç Vakfı, Cumhuriyet sonrası kurulan ilk vakıf olma özelliğini taşıyor. Suna Kıraç’ın ilk sivil toplum çalışmaları da bu vakıfta başlıyor. Kuruluştan itibaren vakfın tüm aşamalarında görev alıyor Suna Hanım. Koç Lisesi’nden Koç Üniversitesi’ne varan süreçte birçok eğitim yatırımı var vakfın.
İnan Kıraç’ı da kendi okulunu desteklemek amacıyla kurduğu Galatasaray Eğitim Vakfı’nın başında görüyoruz. Liseyi güçlendirip mali açıdan kendine yeterli hale getirip burslar dağıtmakla kalmıyor Galatasaray Üniversitesi’nin de kuruluşunun yolunu açıyor vakıf.
Karı koca hem birbirlerinden güç alıyor hem de filantropistlikte yarışıyorlar. Suna Kıraç Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) kuruluşuna öncülük ediyor. Yepyeni eğitim projeleri ile çocukların daha iyi yetişmesine adıyor kendini.
TEGV Suna ve İnan Kıraç’ın en çok insana ulaşan projesi olarak anılıyor. Topluma ulaşma konusunda TEGV ile boy ölçüşecek diğer girişim ise sanat alanında. Pera Müzesi on yılı aşkın sürede gerçekleştirdiği hem koleksiyonu, hem de önemli uluslararası sergilerle sadece İstanbul’da değil, Türkiye çapında bir sanat değeri halini alıyor.
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü (İAE) başlangıçta müzenin bir parçası gibi görünse de desteklediği çalışmalar ve özellikle sergileriyle kendine has bir kimlik kazanıyor ve İstanbul Araştırması denilince ilk akla gelen merkez oluyor.
Suna ve İnan Kıraç, İstanbul’la yetinmiyor. Yazlarını geçirdikleri Antalya’da da, “fahri Antalyalıyız” diyerek bir dizi yatırım yapıyor. Türkiye’nin ilk arkeoloji enstitüsü AKMED kuruluyor. Çini ve seramik konusunda uzmanlaşan Kaleiçi Müzesi açılıyor. Son olarak da Antalya Ticaret ve Sanayi Odası ile birlikte kurulup Picasso sergisi ile açılan Antalya Kültür Sanat (AKS) hizmete sokuluyor.
On yılı aşan büyük bir başarı öyküsü Suna ve İnan Kıraç’ın eğitim ve sanat alanında yaptıkları. Her başarı öyküsünün bir nazar boncuğu vardır. Suna ve İnan Kıraç’ın nazar boncukları da Tepebaşı’nda otopark ve TRT binasının bulunduğu alana yapmak istedikleri kültür merkezi. Gerçekten de tam bir yılan hikâyesi. Kafka’nın romanlarını aratmayacak bir bürokrasinin koridorlarında yitip gitme örneği. Başta dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş olmak üzere hemen herkes projenin hayata geçmesini istiyor. Dünyanın en meşhur mimarlarından Frank Gehry projeyi bile çiziyor ama 12 yıl sonunda bir adım bile ileri gidilemiyor.
“İdealler Gerçekleşirken...” okuyun, kitabın sonundaki “Siz o ideallere ve o coşkulu koroya katılır mısınız?” sorusuna olumlu cevabınızı verin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları