Süper ‘Mit’

14 Nisan 2014 Pazartesi

Nedendir bilinmez, ama hukukun sınırlarını zorladıkları anlarda uçacaklarını zanneden siyasetçiler ve bürokratlar bu devirde hâlâ var. Sorunların çözümünün ise yetkilerdeki azlıktan olduğunu zannederek makamların ve kuruluşların önüne ‘özel’ ibareler koymaya devam etmek istiyorlar. Sorunların asıl nedenin sistemden kaynaklandığını ve tek başına yapılacak şok tedavilerin bu ülkeye bir faydasının olmayacağını üç maymunu oynayarak görmek istemiyorlar. Sayın Başbakan bir konuda çok haklı; daha önceki hükümetlerin ömrü yaklaşık 16 aydı. Bu yüzden de zaman zaman hükümetler sorunları kökten çözmek yerine, onu bastıracak tedbirler almayı tercih ederlerdi. Nasılsa sonraki hükümete kalacak bir sorunu çözmeye çalışmak çok da gerekli değildi. AKP, iktidara geldiğinden bugüne dek birçok konuda geçmişten gelen bu alışkanlığı sürdürmeyi devam ettirmektedir. Şok tedaviler uygulayarak hastayı ayağa kaldırmaya veya hastalığı bastırmaya çalışmaktadır. Ama unuttuğu bir şey var; kendileri iktidarda kalmaya hâlâ devam ediyorlar. Bu yüzden bastırdığı her hastalık, önüne kanserli bir vaka olarak geri dönmektedir. Bu nedenledir ki üçüncü dönemlerinde sıkça “kandırıldık, göremedik, anlayamadık” diye mazeretler öne sürmektedirler. Bir dönem önce çıkarmış oldukları kanunları ya farklı bir kanun ile komple ortadan kaldırmakta ya da üzerinde yapılan birçok değişiklikle yapısını farklı bir hale dönüştürmektedirler.
Buna bir de dış politikada yapılan hatalar eklendiği zaman pardonların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Keşke, sorunlarımız pardon diyerek giderilse de bizler de “ayıp ettiniz aramızda lafı mı olur” diyebilsek. Açıkçası, dış politikada uygulanan her hatanın sonucunu daha tam anlamıyla görmüş değiliz. Yansımaları bile canımızı yakmaya başlamışken gerçek sonuçların neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Suriye ve Irak sınırı dahil olmak üzere önümüzdeki birkaç yılın ardından yeni komşularımız olacağını şimdiden söylemek sanırım bir kehanet olmaz. Ortadoğu ülkeleriyle gerilen sinirler ve politika belirleme gücüne sahip ana devletlerle yaşanan problemler ise fırtına öncesi sessizliği ön plana çıkarmaktadır. “Sıfır sorun” elde etmek amacıyla en kolay yol olarak görülen “vermek” ilk tercih olarak görülünce, başlarda bir müddet sorun yaşanmamıştır. Ama verecek bir şeyin kalmamasıyla da “sıfır sorun” önce “değerli yalnızlığa” sonra ise “düşmanlığa” terfi etmiştir.
“Şeyh uçmaz, müritleri uçurur” deyiminin sonlandığı yer, şeyhin gerçekten uçabileceğine inandığı kısımdır. Hiçbir eleştiriyi dinlemeyen, hatta eleştirileri vatan hainliği ile değerlendirmeye başlayan bir bakış açısının, bir müddet sonra uçmaya da çalışacağından endişe etmekteyim. Uçmaya çalışan kişi Hezarfen Ahmet Çelebi gibi olsa bırakacağım da, hepimizin içinde olduğu uçakta bunu yapmaya çalıştığında itiraz etmekten başka bir çaremiz kalmıyor. İşte, bu ruh hali içerisinde dış politika ve iç sorunları çözme konusunda yetkilendirilmiş kurum MİT oluyor. Bu haliyle uçamayacağı için de “başına Süper MİT yazsak acaba uçar mı” diye denemeye çalışıyorlar. Benden size TC vatandaşı olarak bir tavsiye; istihbarat örgütlerini bir anahtar gibi kullanarak bütün kapılar açılamaz. İstihbarat birimleri, size sadece kapının yerini veya anahtarın kimde olduğunu söyleyebilir. Bu kapıların açılması için ise TBMM’ye ihtiyacınız vardır. Biraz düşünseniz ve gözlerinizi açsanız başına süper yazmanız gereken yerin aslında TBMM olduğunu anlarsınız.
“Mili irade” deyimini seçimi kazanan taraf olarak algılama ve algılatma sorunu olan bir anlayışın tedavi edici bir yönü olamaz. Uçamayan ama, uçtuğunu zanneden bir şeyhin durumu ne kadar tehlikeli ise milli iradenin “hükümet” olduğunu zanneden bir düşünce de aynı oranda tehlikelidir. Bu tehlikeli bakış açısı ise sorunların çözümü için kurumları öne çıkartmaktan çekinmemektedir. Her öne çıkarttığı kurum, birçok drama yol açtıktan sonra da kendisini canlı bomba gibi patlatmaktadır. On yılı aşan bir süredir tek başına iktidarda olan bir hükümetin; bize “pardon” diyecek bir lüksü yoktur.
“Su testisi kırıldıktan sonra akıl veren çok olur” derler, ama biz su testisi durumunda olduğumuzdan, aklın ötesinde, doğru bir elde taşınmak istediğimizi de söylemek istedik.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları