Mustafa Kemal’in Askerleri

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Bu yazıma özür dileyerek başlamak istiyorum. Birazdan yazacaklarıma muhatap olacak kişilerin, “köşeden ahkâm kesmek kolay” demesinden çekiniyorum. Her birine ayrı ayrı saygı duyduğum kişilerin bu yazıyı, onlara akıl vermek olarak algılamasından korkuyorum. Ama yine de gördüklerimi yazmayı onlara bir görev olarak görüyorum.
Türkiye’nin zaman zaman yaşamış olduğu demokrasi kesintilerinin ardından, kim hakkını aramak için bir mücadeleye girse “Adaleti yeni mi hatırladınız?” diye onlara söylenen bir söz vardır. Sanki her adalet arayan kişiye, önceki adaletsizliklerin sorumlusuymuş gibi yüzsüzce hep bu soru sorulur. Adalet arayıp da bulamayanlardan belli bir kesim, daha sonra başka adalet arayanların da adaleti bulmamaları için ekstra bir çabaya girerler. Hatta kendileri, adalet katillerinin peşine düşmek yerine, daha sonra o ağa takılanları hep işin sorumlusu yapmaya çalışırlar.
Özgür olmak için sahibine isyan eden köle arkadaşının yanında yer almak yerine, diğer köleler çoğunlukla, sahiplerinin yanında yer almıştır. Sizce, özgürlük mücadelesi vermek için yola çıkan köle, diğer kölenin tavrına bakar mı? Her mücadele tek başına doğar ve etrafına aynı çaresizliğe uğrayan insanları toplayarak büyüyebilir. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi önünde adaletin peşine düşenler, neden birkaç yüz kişi olduklarını sorgulamasınlar. Bunu sorgulamaya kalkarlarsa, haklılıklarını sayısal değerlere bağlarlar. O birkaç yüz kişi, güçlerini kalabalıktan değil, adalet duygularından almalıdır. “İnsanlar bizi neden yalnız bıraktılar” diye haykırmak yerine, adaletsizliğin nedenini sorgulayıp söylemeliler.
Mustafa Kemal, her mücadele için yola çıktığında, “arkamdan kaç kişi geliyor” diye arkasına dönüp bakmış mıdır sizce? Arkasına dönüp bakanlar, yollarına devam etme cesareti olmayanlardır. Sayısal üstünlükler haksız davalarda erir; haklı davalar ise direndikçe şahlanır. Mustafa Kemal’in askerleri diye yola çıkanlar, arkasına dönüp bakmamalıdır. Başkasından merhamet ve anlayış beklememelidir. Anayasa Mahkemesi’nin önünde, adalet nöbetinde bekleyenlerin isimleri, bir zaman sonra, gerçek Mustafa Kemal askerleri olarak tarihe geçecektir.
Hayat insana ne garip oyunlar oynuyor. Canını seve seve vermeye hazır olduğun bir vatanda askeri hapishanede ölümü karşılıyor, adalet aramak için mahkeme kapılarında beklemek zorunda kalıyorsun. Cezaevinde tek tutuklu milletvekili olarak yalnızca asker olan Engin Alan kalıyor.
Dünya tarihindeki birçok mücadelede telaffuz edilen bir rakam vardır, “bin inanan adam ile tarihe şekil verebilirsin”. Bence bu adalet nöbetinde gerçekten inanan bin yürekli insan var. Bu yürekli insanlar; hayat mücadelesi yüzünden arkadaşlarını yalnız bırakan silah arkadaşları, siyasi nedenler yüzünden orada olmayı kendilerine yakıştıramayanlar ve adaleti, intikam alma aracı olarak görenlerin yerine de orada nöbet tutuyorlar. Bu mücadelenizdeki yalnızlığı “insanlığın ölümü” olarak sakın algılamayın. İnsanlık, çok uzun zaman önce bitkisel hayata girmişti. Bu tür adalet mücadeleleri sayesinde inşallah insanlar, insan olduklarını hatırlayacaklar.
Uçurtmalar rüzgâr gücü ile değil, o güce karşı koydukları için yükselirler ( Winston Churchill).  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları