Güney Hattında Neler Oluyor?

13 Ocak 2014 Pazartesi

Bugünlerde kendi iç sorunlarıyla uğraşan bürokrasi sanırım güney hattında neler olduğuyla fazla ilgilenmiyor. Gelen haberler bu tezleri kuvvetlendirecek mahiyette. Sanmayın ki bu şikâyeti kaybolan “TIR”dan sonra sarf ediyorum. Güney hattında büyük sorunlar var ve bu sorunları tutabilecek bir duvar maalesef yok. Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Türkiye güneyinde yeni bir Afganistan ile komşu olmak üzere” diye açıklama yapmıştı. Bu açıklamaya diğer siyasi parti liderlerinin söylemlerini de alt alta eklediğinizde, sanki bu olayın vahametine varılmış gibi bir izlenime sakın kapılmayın. Yapılan durum fotoğraf çekmekten ibaret ve magazinsel bir durumun ötesine geçemiyor.
Yaklaşık 1200 kilometrelik bir güney sınır hattının hemen gerisinde, devlet kontrolü dışında eli silahlı 150 bine yakın kişi sıcak çatışmaların içerisinde. Aktif olarak sınır hattımız da kendi aralarında, başka gruplarla ve devlet otoriteleri ile savaş halindeler. Nereden geldiğini bilemediğimiz yabancı savaşçılar, bölgede “otonom bölgeler” kurarak savaşıyorlar. Konulan kurallar bölgedeki yaşamı daha da çekilmez hale dönüştürmüş durumda. Savaşın içerisindeki dengeler değiştikçe, sanki bir el yeni aktörleri savaşın içerisine monte ediyor. Arada sıkışmış milyonlar ve bir mezar taşı bile olmayan mezarlar. Sorunlu sınır hattımız Irak ve Suriye diye ayırımın çoktan ötesine geçmiş durumda, kendi içerisindeki sorunlar yumağı sınır ayrımını ortadan kaldırmış durumda.
Peki, bizler neyi tartışıyoruz? Bölgedeki gruplara silah yardımı yapıyor muyuz, El Kaide bağlantılı gruplar ile Esad’ın devrilmesi için işbirliği içerisinde miyiz? Asıl sormamız gereken soruları cesaret edip de soramıyoruz. Önümüzdeki yıllar boyunca güney sınırımızda kiminle komşu olacağız? Bu komşunun Türkiye’ye ödeteceği bir bedel olacak mı? Siz de benim sorduğum soruyu kendinize bir sorun. Asıl sormamız gereken; “TIR nereye kayboldu” sorusu mu, yoksa önümüzdeki yıllarda sınırımızda kaybolacak olan güvenlik mi?
Türkiye şu andaki Suriye politikası ile bölgedeki dengeleri değiştirebilecek bir güce sahip değil. İran gibi Suriye içerisinde aktif bir çatışma stratejisi izlemiyor. 40 bine yakın askeri ile İran, Esad yönetiminin yanında savaşıyor. Kendisinin kontrolünde bulunan Hizbullah benzeri grupları bölgeye göndererek gerilla savaşını sürdürebiliyor. Bunları yaparken uluslararası toplumdan asla bir aykırı sesle de karşılaşmıyor. Nerede ise ABD’nin El Kaide benzeri örgütlerle mücadelesinde doğal müttefiki haline dönüşmüş durumda. Böyle bir tabloda sormamız gereken asıl soru sizce hâlâ “TIR’ın içerisinde ne vardı ve MİT neden aratmadı” mı olmalı?
Ben bir kez daha soruyorum; güney sınır hattımızda neler oluyor. Türkiye’nin her gün komşusunun değiştiğini biliyor musunuz? Bir gün PYD, bir gün El Nusra, bir gün Irak-Şam İslam Devleti Türkiye’nin yeni komşusu oluyor. Yaşanabilecek bu değişikliklerin sosyo-ekonomik boyutları sizce ne kadar analiz ediliyor. Yoksa gelen Tanrı misafiridir diyerek başımızın üzerinde mi ağırlamamız bekleniyor? Gördüğüm tablo o ki sınır hattında yaşayan halkımız bu değişime pek de sıcak bakmıyor.
Sanırım Türkiye’yi yönetenler bir kez daha Atatürk ve silah arkadaşlarından özür dileyecekler. Türkiye’yi Ortadoğu’ya sırtını dönmekle suçlayanlar, aslında Türkiye’nin neyi reddettiğinin farkına vardılar mı? Kendi içerisinde sorunlarını çözemeyen ülkelerin başka ülkelere komşuluk yapamayacaklarını da anlamışlardır sanırım. Türkiye Ortadoğu’ya sırtını dönmemişti. Ortadoğu’nun sorun ihraç etmesine sırtını dönmüştü. Bugünkü yöneticiler de insani yardım dışında sorunun bir parçası olmak için inşallah ısrar etmezler.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları