Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Düşman Topraklarda
Ya hayırdır ne oluyor böyle? Başbakan Erdoğan’ın, “Bu seçim bir istiklal savaşıdır” söyleminin hemen ardından televizyon ekranlarında AKP’nin “Türk Bayrağı ve İstiklal Marşı” vurgulu reklam filmini seyredince bu soruyu sormak farz oldu. Bu seçim İstiklal Savaşı gibi olunca, üstüne seferberlik mi ilan edilmesi gerekti? Bunları düşünürken ardı ardına yaşanan gelişmelerde kaygılarımı daha da arttırmaya başladı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Suriye’de bulunan Türk topraklarına saldırılar bahane edilerek ordunun seçim öncesinde Suriye’ye sokulabileceği yönünde duyumlar aldıklarını” ifade etti ve ekledi: “Buradan Genelkurmay başkanına sesleniyorum: Türkiye’yi böyle bir maceraya atmayın.” Kılıçdaroğlu, seçim öncesinde küçük bir “Kıbrıs Harekâtı” planladığını mı ima etti? İşin ilginç yanı ise bu söyledikleri ajanslara daha yeni düşmüşken onu doğrular şekilde iki gelişme yaşandı. El-Kaide’ye mensup bir hücre, Suriye üzerinden Türkiye’ye sızdı ve rastlantı sonucu Ulukışla mevkiinde ağır bir bedel ödeyerek yakalandı. Aynı gün içinde IŞİD, Türkiye’nin bölgeden çekilmesi için üç günlük bir süre tanıdığını duyurdu. Eğer bunu yapmazsak, türbeyi yıkarak askerlerimizi öldüreceklerini ifade ettiler. Suriye’de neler olmaktadır? Askerlerimiz ve topraklarımız gerçekten büyük bir tehdit altında mıdır?
“Bir askerin başına gelebilecek en kötü şey, etrafının düşman unsurlar tarafından çevrilmesine rağmen ve bölgeyi savunmak zorunda olduğundan da herhangi bir manevra yapamamasıdır.” Türkiye Cumhuriyeti’nin ana vatanı dışındaki tek toprak parçası olan Süleyman Şah Türbesi ve etrafındaki yerleşke içerisinde yer alan askerlerimiz tam da söylediğim bu durumla karşı karşıyadır. Bölgede bulunan yaklaşık 10 dönümlük Türk toprağını bütün tehditlere rağmen korumak zorundadırlar. Türbenin etrafı ise Türkiye Devleti’ni tehdit etmekten çekinmeyen IŞİD militanları tarafından kuşatılmış durumdadır.
Türbenin bulunduğu alan bir ada durumundadır. Buraya karayolu ile ulaşım bir köprü vasıtasıyla sağlanmaktadır. Bu köprü ve etrafındaki kara parçaları IŞİD tarafından kontrol edilmektedir. Bu unsurlar ile aramızdaki mesafe hafif silah menziline (200 metre) kadar düşmüştür. Bu türbeyi korumakla görevli askerlerimizin sayısı ikili anlaşmalar gereği belli bir sayının üzerine çıkarılamamasına rağmen karşılarındakilerin sayısı binleri bulabilmektedir. Bu da orantısız bir güç oluşturmakta ve askerlerimizin direnme sürelerini kısıtlamaktadır. Bölge, Türkiye sınırına yaklaşık 30 kilometre mesafede olduğundan takviye edilmesi belli süre ve kısıtlara tabidir. Ateş ve fiziki takviye süreleri birbirinden farklı olmasına rağmen yinede bir zamana ihtiyaç duyulmaktadır. Bölgede bulunan unsurların elinde ağır silahlar da bulunduğundan takviye edilemeden askerlerimize zarar verme ihtimali yadsınamaz bir gerçektir. TSK, bu tehlikeleri göz önüne alarak gerekli tüm tedbirleri almış olmasına rağmen eğer başka bir gelişme olmazsa çatışma kaçınılmaz gözükmektedir. Kılıçdaroğlu’nun endişe ettiği gibi ordunun Suriye’ye girmesi tek seçenek midir? Askerlerimizin ve toprağımızın korunması seçeneklerinde ordunun topyekûn girişi son sırada yer almaktadır. İlk seçenekler arasında bölgedeki hedeflerin uzun menzilli topçu silahları ile atış altına alınması, ikinci sırada ise hava kuvvetleri ile hava desteğinin sağlanması bulunmaktadır. Bu iki ihtimalde fiili bir müdahaleyi kapsamamaktadır. Bu seçeneklerin dışında fiili olarak yapılması zorunlu olan kısmi bir kara müdahalesi gerekli olabilir. Askerlerimizin değişimi için karayolunu kullanma mecburiyeti ise fiili müdahale seçeneklerini ortadan kaldırmamaktadır. TSK’de bölgeye yapılacak müdahaleleri özel kuvvet operasyonları şeklinde yaparak güç kullanımında dikkatli olmaya çalışacaktır.
Benim burada bir itirazım var. Şu anda sınırlı sayıda askerimiz başka bir ülke sınırları içindeki Türk toprağını korumak adına bir ateş çemberi içinde beklemektedir ve onları düşman topraklarında, siyasi kaygılar nedeniyle yalnız başlarına bırakmamamız gerekmektedir. Onlara, seçim sonuna kadar sabredin demenin bir anlamı yoktur, çünkü saldıran biz değiliz. Görünen tablo o dur ki, IŞİD bir şekilde Türkiye’deki seçimi maniple edecektir. Onlara böyle bir fırsatı vermek istemiyorsak, bu konuyu seçim atmosferinin dışına çıkarmalıyız.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!