Melis Alphan

‘Köylüyüz diye bizi cahil sanıyorlar’

21 Mayıs 2018 Pazartesi

İnşası planlanan Çerkezköy Termik Santralı’na 1 kilometre mesafede, Pınarça köyünün kahvesinde Tema Vakfı temsilcileri ile birlikte köydeki kadınlarla konuşuyoruz.

Aylardır burada termik santrala karşı mücadele veren kadınlardan İlknur  Bozkaya, içeri alınmadıkları termik santralın ‘halkı bilgilendirme’ toplantısını anlatıyor:

“Bizi içeri almadılar. Yangın merdiveninden bir boşluk bulduk da girdik. Gerisin geri çıkardılar. Biz de sakladığımız düdüklerimizi çaldık, bağırdık ettik ve o toplantıyı yaptırmadık. Arkamızdan ‘Bilgi almadılar’ demişler. Ne yapsaydık? Oldubittiye getirselerdi de, şimdi Eskişehir’dekiler gibi mahkeme mahkeme koştursa mıydık? Köylüyüz diye bizi hepten cahil sanıyorlar.”

Kapaklı Belediyesi, Pınarça’da yaşayan köylüleri Zonguldak Çatalağzı’na götürmüş ki orada yapılan termik santralın yaşama etkisini görsünler.

“Balkona çamaşır bile asılamıyor” diyor Maide Coşar: “O evlerin duvarları sanki ağlıyor. Yerdeki toprak simsiyah. Yalvardılar ‘Sakın termik santralı yaptırmayın’ diye. Son nefesimize kadar doğamızı kurtarmaya çalışacağız. Köyümüz kirlensin, ormanlarımız yok olsun istemiyoruz. Biz burada yetiştirdiğimizi yiyoruz. Bazı insanlar köyü sevmez, şehirde yaşamak ister. Ama biz köyümüzden memnunuz. Termik santrala karşıyız.”

Hediye Oban, artık bir adet domatesin bile yetişmediği Çatalağzı’nda kanserin had safhada olduğunu söylüyor. “Diyorlar ki: Çoluğumuz çocuğumuz grip diye doktora götürüyoruz, kanser çıkıyor. 1-2 yıla da ölüyor. Haftada 5-6 ölü verebiliyoruz. Ölün, bu santralı yaptırmayın.”

Santrala yakıt sağlayacak kömür çevredeki maden sahalarından karşılanacak. Yani, termikle ve kömür madenciliğiyle Trakya’nın altı üstüne getirilecek.

Oysa Türkiye’nin buğday üretiminin yüzde 12’sinin, ayçiçeği üretiminin yüzde 46’sının karşılandığı Trakya’nın toprakları çok kıymetli. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2009 tarihli çevre düzeni planında, bu alanda yasakladığı sanayi türleri arasında ‘kömüre dayalı termik santral’ da vardı. Bakanlık, 2017’de çevre düzeni planında değişiklik yaparak termik santral planlanan Çerkezköy ve Vize için bu ifadeyi kaldırdı. Oysa aynı bakanlık, bu bölgedeki orman alanlarını, su havzalarını ve tarım alanlarını ‘kesin korunması gereken mutlak korunma alanları’ olarak da belirlemiş, buradaki kömürü işletmenin bölge için çok kritik sorunlar yaratacağını ifade etmişti!

Santral nedeniyle 250 bin civarında ağacın kesileceği konuşuluyor.

Naide Candan, ormanı gösteriyor ve kendi elleriyle diktikleri ağaçları anlatıyor: “Devlet işletmesi bizi aldı götürdü. Fidanlarımızı diktik, aylarca peşlerinde gezdik. Bu ağaçları kesip oksijenimizi nasıl yok ederler? Biz o ağaçlarla yaşıyoruz. İstanbul’un her köşesinden piknik alanımıza geliyorlar. Nefes almak için haftanın bir gününü bekliyor, sırf temiz hava solumak için saatlerce yolda işkence çekiyorlar. Burası hiç yok edilebilir mi?”

Fevziye Buğa soruyor: “Güneş enerjisi kursunlar, gelsinler rüzgâr gülü koysunlar. Biz bahçemizi ekip dikemedikten sonra, temiz havamız zehirlendikten sonra o santraldan gelecek elektriğin ne anlamı var?”

Bozkaya’nın sözünün üstüne de insan söz söyleyemiyor: “Biz köyümüzde ağacımızla, ormanımızla, böceğimizle, çiçeğimizle yaşamak istiyoruz. Bizler üreten toplum olmak istiyoruz. Tüketen toplum olmak istemiyoruz! Biz çalışarak kazanıyoruz, memnunuz halimizden. Yazımız ayrı güzel, kışımız ayrı güzel. Herkes nasıl istiyorsa yaşasın, bizim Trakyamıza dokunmasınlar.”

İmamı şikâyet eden çocuğa okulda eziyet

Geçtiğimiz hafta bu köşede, Gölbaşı Hacılar’daki ilköğretim okulunda din derslerine giren köy imamının çocuklara şiddet uyguladığı iddialarını yazmış, şikâyetçi olan velilerin anlattıklarını aktarmıştım. İmam görevden alınsa da sorun bitmedi. Veli Bekir Demirbilek birkaç gündür yaşananları anlatıyor:

“Pazartesi yazınız üzerine okulda üç çocuk oğlumu sıkıştırıp ‘Şikâyetinizi geri alın. Sizin yüzünüzden hocamız gitti’ diye dövüyorlar. Bu çocuklardan biri imamın en çok şiddet uyguladıklarından. Ama öyle bir tembihlenmişler ki, her fırsatta oğlumu dövüyorlar. Çocuğum ‘yine dövecekler’ diye okula gitmek istemiyor. Çarşamba, çocuklar teneffüste iken, okulun önüne yanaşan A.D. logolu araçtaki kişi oğlumu işaret ederek ‘Bu çocukla oynamayın, dövün onu’ diyerek çocukları kışkırtmış, bütün sınıf oğlumu dövmeye çalışmış. Birisi onu itekleyerek tel örgüye çarpınca oğlum elini yaralamış. Aynı tarihte, okul çıkışında serviste iki çocuk da oğlumu dövmüş ama servis şoförü hiçbir müdahalede bulunmamış. Müdür ve yardımcılarının olan bitenden haberi var ama hiçbir şey yapmıyorlar. Ve imam, okuldan uzaklaştırılmasına rağmen çarşamba günü oğlumun eline pansuman yapılırken müdür yardımcısının odasında onu sorguya çekmiş. Şikâyetçi olduğum için oğluma büyük bir baskı uygulanıyor.”


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Saygısız bir toplumuz 27 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları