Melis Alphan

İstismar eden üvey babanın ifadesi bile alınmadı

19 Ağustos 2018 Pazar

Zeynep ve Özge ikiz kardeşler. Anne ve babaları onlar küçükken boşanıyor. Babaları inşaat ustası ve başka bir ilde yeni eşiyle yaşıyor.

2013’te 13 yaşında olan iki kız kardeş anneleri ve üvey babaları Sinan ile birlikte yaşıyorlar. Üvey baba uyuşturucu kullanıyor ve satıyor.

Anne ise bir yerde garsonluk yapıyor. Kızlarına sürekli temizlik yaptırıyor, hemen her gün onları darp ediyor.

Ankara’da yaşarlarken, Zeynep defterlerini toplamadı diye onu odaya kilitliyor ve işe gidiyor. Bir saat sonra üvey baba eve geliyor. Üvey baba da kızlara şiddet uygulayan bir adam. Işığı açık bıraksalar darp ediyor. Zeynep, adamın yine onu darp edeceğinden korktuğu için 3’üncü katın balkonundan aşağı atlıyor. Hastaneye gidiyorlar. Kimse şüpheyle bakmıyor ve herhangi bir adli işlem yapılmıyor.  
Başka bir gün, anne evi toplamadıkları gerekçesiyle iki kızı birden darp ediyor. Özge’nin parmağını yırtıp ayırıyor; ambulans geliyor, 8 dikiş atılıyor. Anne komşularla konuşup onlara Özge’nin ranzadan düştüğünü söyletiyor. Adli işlem yapılmıyor.

Anne işe giderken kızları eve kilitliyor. Kızlar fırsatını bulduklarında kaçıyor, Çocuk Şube’ye gidiyorlar. Bu 3 kez oluyor. Çocuk Şube onları yurda yerleştiriyor, sonra yeniden annelerine teslim ediyor.
Bir gün, anneleri işe gittikten sonra, üvey baba banyodan çıkıyor ve Zeynep’ten su getirmesini istiyor. Zeynep getirince bornozunu çıkarıyor ve kızın kolundan tutup zorla cinsel organına dokunduruyor. Zeynep ağlayıp kaçıyor ve kendisini banyoya kilitliyor. Ardından üvey baba çocuğu “Olanları annene söylersen seni öldürürüm” diye tehdit ediyor.

Olaydan iki hafta sonra üvey baba bu kez aynısını Özge’ye yapmaya çalışıyor; Özge hızla uzaklaşıyor.

Zeynep olanları iki ay sonra annesine anlatıyor. Annesi gülüyor ve “Sen ona sırnaşmışsındır” diyor.
Bir süre sonra anneleri Ziya adlı başka bir adamla görüşmeye başlıyor. Bunun üzerine Sinan’la boşanıyorlar. Boşanmalarından bir hafta sonra bu adam evlerine taşınıyor. Bu adamın bir suçtan para cezası olduğu için hakkında arama kararı var ve sürekli polislerden kaçıyor.
Bu adam da çocuklara şiddet uyguluyor. Zeynep’i sopayla darp edip Özge’nin kolunu yaraladığı oluyor.

Zeynep polise gidiyor. Çocuk İzleme Merkezi’nde ifadesi alınıyor. CMK’den bir avukat atanıyor.

Ne beklersiniz?

Çocuk istismarından, yaralamadan ve kötü muameleden dava açılmasını, öyle değil mi?

Peki ne oldu dersiniz?

Üvey babanın ifadesi -kimlik bilgileri olmadığı gerekçesiyle- alınmadı bile. Oysa nüfus kaydı bilgileri araştırılarak kimlik bilgilerine ulaşılabilirdi. Soruşturma eksik yürütüldü.

Anneleri ve Ziya, Zeynep’in ifadesinin hayal ürünü olduğunu söylediler.

Savcı, çocuk yerine şüphelilere inanmayı seçti, “Mağdurenin soyut iddiaları haricinde kamu davası açılmasına yeterli delil bulunmadığı için kovuşturmaya yer olmadığına” karar vererek dava bile açmadı.  

Yaş küçüklüğü göz önüne alındığında Zeynep’in beyanı esas alınarak sanık hakkında kovuşturma yapılmasına karar verilmesi gerekirken, tam tersi yönde olan bu takipsizlik kararı yasaya ve hukuka aykırı. Savcı, mağdurun değil, şüphelinin beyanına dayanarak dosyayı kapattı!
Delil yetersizliği dendiğine de bakmayın. Olay tarihinde sadece 13 yaşında olan çocuğun kavrayış yetersizliği ile eğitim-kültür düzeyine rağmen failin bedensel uzuvlarını tanımlaması ve çocuğun gerçekleşen eylemi yaşından beklenemeyecek detaylarla anlatması, kesin olarak değerlendirilmeye alınabilecek ve belki raporlarla desteklenmeden bile hükme esas teşkil edecek kuvvette deliller.

Uygulamada, çocukların cinsel istismarı suçları kapsamında delil olarak sadece mağdurun beyanının mevcut olmasının hüküm kurabilmek açısından kabul edilebilir yeterlilikte sayılabilmesine rağmen yargı konuyu kapattı.

Ağır Ceza Mahkemesi de karara itirazı reddetti.

Avukatı bir daha çocuğa ulaşamadı.

Kim bilir bu çocuklara aradan geçen 4 yılda daha neler oldu…

Çözüm ne?

Savcıların inceledikleri dosyaların yılda kaç tanesine dava açtıkları ve suç tiplerinin neler olduğu konusunda denetim mekanizması çalıştırılmalı.
Her yıl her adliyede her yıl suç tiplerine yönelik kaç dava açıldığı kamuoyuna açıklanmalı. Açıklanmalı ki, ülkedeki suç oranları ve adli makamların süreci nasıl takip ettiğine dair daha net fikir sahibi olabilelim.

Savcıların kovuşturmaya gerek olmadığına dair kararları Adalet Bakanlığı tarafından denetlenmeli. Savcıların genelde gerekçesiz olarak verdiği takipsizlik kararlarının denetlenmesi daha etkin soruşturma yapmaları yolunda bir baskı oluşturabilir.

 

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Saygısız bir toplumuz 27 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları