Mehmet Ali Güller

NATO’culuk, Amerikancılıktır

07 Ekim 2021 Perşembe

Türkiye’de ABD’ye “mesafeli” kesimler içinde bile, ne yazık ki “ABD başka NATO başka” görüşü var; hatta bunu “ABD’yi NATO içinde dengeliyoruz” söylemine kadar yükseltebilenler bile var. Ancak doğru değil. 

Birincisi; ABD eşittir NATO’dur; dahası NATO, ABD’nin müttefiklerini denetleme aracıdır. Kaldı ki NATO bir askeri örgüt olmaktan çok, aslında bir “siyasi” örgüttür. Hükümetlere uzanan Gladyo’lar tipiktir.

İkincisi, NATO içinde Türkiye’nin ABD’yi dengeleyebildiği bir durum yoktur, olsaydı ABD’nin teröre desteği kesilebilir ya da KKTC’nin tanınabilmesi sağlanırdı örneğin. 

ABD - NATO’NUN ÇİN - RUSYA DÜŞMANLIĞI

ABD için NATO, yukarıda özetlediğimiz özellikleriyle, kritik öneme sahiptir, hâlâ vazgeçilmez bir araçtır. 

ABD bu nedenle, Varşova Paktı dağıldıktan sonra NATO’nun varlığının sorgulanmaması için nasıl yeni düşmanlar belirlediyse, bugün de “stratejik özerklik” tartışmaları nedeniyle benzer yollara başvuruyor, tehditler, riskler, meydan okumalar belirlemeye yöneliyor.

İşte NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile görüştükten sonra yaptığı şu açıklama, o ihtiyaç nedeniyledir: “NATO her zamankinden daha önemli çünkü daha rekabetçi bir dünyayla karşı karşıyayız. Saldırgan eylemleriyle Rusya’yı görüyoruz, ekonomik ve askeri gücünü kullanan daha iddialı bir Çin görüyoruz.” (AA, 5.10.2021)

AB, STRATEJİK ÖZERKLİK PEŞİNDE

Peki, ABD neden Çin’i ve Rusya’yı düşman ilan ediyor, neden bu iki ülkeyi müttefikleri nezdinde düşman kategorisine, olmayınca tehdit, risk ya da meydan okuma gibi kategorilere almaya çalışıyor? 

Birincisi elbette bu iki ülkeyi kendi küresel hegemonya heveslerinin önünde engel görmesi nedeniyle ama ikincisi de o engeli aşabilmek için AB’ye ihtiyaç duyması ve AB ülkelerini, NATO nezdinde denetiminde tutmaya devam edebilmek için. 

Çünkü AB, bir süredir ABD ve NATO’dan “stratejik özerklik” kazanma peşinde. Daha önce bu konuyu burada birkaç kez incelemiştik, özetlersek: Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” çıkışı (7.11.2019), AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in “Özerkliğin tersi bağımlılık demektir. Biz özerkliği tercih ediyoruz” (20.11.2020) demesi, yine Borrell’in AB ordusu çekirdeği olarak “Avrupa İlk Giriş Gücü” oluşturulmasını önermesi (30.8.2021), AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in “AB Savunma Birliği” ihtiyacını ilan etmesi (16.9.2021) gibi çıkışlar, hep AB’nin ABD/NATO’dan stratejik özerklik kazanma amacının gereğiydi.

Son olarak AB Konseyi Başkanı Charles Michel de bu kervana katıldı ve “NATO’yu güvenliklerinin temel taşı olarak görmekle birlikte, daha özerk olabilmenin yollarını aradıklarını” söyledi. (5.10.2021)

KALIN - ÇAVUŞOĞLU’NUN NATO’YA BAĞLILIKLARI

AB’nin ABD/NATO’dan “stratejik özerklik” kazanmaya çalışması, ABD hegemonyasının zayıflaması ve yeni bir dünyanın kurulmakta olmasıyla ilgilidir. İşte AB, o dünyada yerini almaya çalışmaktadır. Hangi dünya? ABD, AB, Çin, Rusya ve Hindistan’ın beş büyük güç merkezi olacağı yeni dünya. 

Bu durum, Türkiye dahil pek çok ülkeye bölgesinde “daha bağımsız hareket edebilme” fırsatı doğurdu. 21. yüzyılın ikinci çeyreği, stratejik özerklik hamlelerine ve bağımsız politikalara daha çok sahne olacak. 

AKP iktidarının Neo-Abdülhamitçi “dengeciliği” ise sonuçları itibarıyla bir “stratejik özerklik” politikası ya da “çok taraflılık” değildir; “Rusya’yla kendisine alan açan, bunu ABD’yle pazarlığında kullanan ve iki büyük gücü AB ile dengelemeye çalışan” bu çizgi, pratikte iktidarını sürdürebilmek için “çok tarafa taviz vermek” demektir! 

Çünkü bu iktidar, dayandığı sermaye sınıfı, ideolojisi ve emperyalizmle işbirliği içinde oluşmuş örgütlülüğü ile NATO’cudur, Amerikancıdır. İşte son iki örnek: 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “NATO’ya kayıtsız, şartsız bağlıyız.” (Der Spiegel, AA, 1.10.2021)

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: “NATO’nun birliği ve bütünlüğü, savunma kabiliyetimiz kadar önemli.” (5.10.2021)

Bu iki açıklama da Türkiye adına vahimdir. AB’nin bile ABD/NATO’dan stratejik özerklik aradığı şartlarda, Türkiye, ABD kadar NATO’culuk yapamaz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Teğmenler meselesi 21 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları