Jale Özgentürk

‘Nas’tan vazgeçilir mi?

31 Mayıs 2023 Çarşamba

Türkiye’nin en sert ve zorlu seçim dönemlerinden biri daha geride kaldı. Tüm devlet imkânlarıyla, 40 kanallı medyasıyla “orantısız güç” kullanan iktidar ittifakı, seçimleri kazandı.

Yurttaşın yüzde 52’si cumhurbaşkanlığına Recep Tayyip Erdoğan’ın devam etmesini istediğini oylarıyla açıkladı. Şimdi aynı iktidarın yarattığı ekonomik ve demokratik sorunlarla yüzleşme zamanı.

Seçim boyunca muhalefet anlatmaya çalıştı. Ekonomide adı konulmamış bir kriz var.

Devletin kasası boşalmış, Merkez Bankası’nın rezervi 75 milyar dolar ekside. Buna rağmen kuru tutmak için sürekli döviz satıyor. Bu dövizi bulabilmek için de o ülke senin bu ülke benim para aranıyor.

Gelir dağılımı bozulmuş, çalışanın milli gelirden aldığı pay yüzde 35’lerden yüzde 25’lere düşmüş. Orta direğin beli kırılmış. İşsizlik oranı yüzde 22. Genç işsizliği almış başını gidiyor.

Dün açıklandı açlık sınırı 10 bin 362.01 TL, yoksulluk sınırı 33 bin 752 liraya çıktı. Oysa asgari ücret 8 bin 500, en düşük emekli maaşı 7 bin 500 TL.

Enflasyon yani fiyat artışları TÜİK’in rakamlarına göre bile yıllık yüzde 43. Çarşı pazardaki yangının üstü kapatılacak gibi değil. Bir simit olmuş 7.5 TL.

Hukuk ve adalet sistemine güven kalmamış. Türkiye’nin borçlanmasında kriter olan risk primi yüzde 700. Dolar faizi yüzde 10’ları buluyor. İş; aş yaratan yatırımları yapacak olan doğrudan yabancı sermaye gelmiyor.

Ve bütün bu sorunların kaynağında Eylül 2021’de başlayan “faiz neden enflasyon sonuç” teorisi yatıyor.

Teorinin sahibi Cumhurbaşkanı Erdoğan. Nedeni ise bilinen ekonomi kurallara değil “nas”a yani dini kurallara bağlı.

Enflasyonu yüzde 80’e, döviz kurunu 8 TL’den 18 TL’ye çıkaran bu politika yüzünden bugün Merkez Bankası politika faizi yüzde 8.5 ama hiçbir manası yok.

Bankadan tüketici kredisi almaya kalktığınızda -o da verirlerse- yüzde 50 faiz uygulanıyor. Paranız varsa mevduatınıza da yüzde 40’ın üzerinde faiz alınıyor.

“Nas” tezinin yaradığı tek kesim ise bankalar oldu. Ancak onlar da giderek artan sermaye kontrolleri nedeniyle baskı altında.

Güven verecek mi?

İşte iki yıldır ekonomiye, vatandaşa ağır fatura ödeten bu politikalardan “u” dönüşü zorunlu. Ancak bu nasıl olacak?

Bunun için sihirli tek bir sözcük var: “Güven.”

Güveni sağlamak için uluslararası piyasaların yakından tanıdığı Mehmet Şimşek’in adı uzun bir süredir gündemdeydi. Seçimden önce var olan ekonomik kadro ile bu dönüşümü yapamayacağını gören Şimşek uzak durdu.

Ancak öğrendiğime göre Şimşek, ekonomiyi rayına oturtacak faiz, döviz kuru gibi konularda atacağı adımlara müdahale edilmemesi kaydıyla görevi kabul etti.

Üstelik kısa süreli bir ekonomik “sıkılaştırma” için değil ekonominin başında uzun vadeli kalmak üzere geliyor.

Piyasa şimdi Erdoğan’ın mesajlarından Şimşek’e ne kadar alan açıldığını anlamaya çalışıyor.

Örneğin seçimin ardından Erdoğan’ın “Enflasyonun yol açtığı fiyat artışlarından kaynaklanan sıkıntıları gidermek, refah kayıplarını telafi etmek, önümüzdeki günlerin en acil konu başlığıdır. Şu anda faiz yüzde 8.5’e indirildi ve göreceksiniz enflasyon da inecek” sözleri şöyle yorumlanıyor:

“Daha önce faiz daha da inecek derdi. Bu kez vurgu yapmadı.”

Ekonominin patronluğuna gelmesi beklenen Şimşek’in mücadeleye başlayacağı tablo ağır. Durum sürdürülemez. Makro dengeleri bozulan bir ekonomiyi kurtarmak için ise sert önlemlere ihtiyaç var.

Sıkı bütçe, vergi ve harcama gibi maliye politikaları gibi.

Şimşek yerel seçimlerin yaklaştığı bir süreçte bu politikaları uygulayabilir mi? Soru işareti çok!

Gözler kabineye girecek isimlerde ve kulaklar tek seçici Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajlarında.

Bakalım Şimşekli “Yeni Türkiye Modeli”nde, üstelik HÜDA PAR ve Yeniden Refah eşliğinde “nas” ve “faiz” teorisinin akıbeti ne olacak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları