Türkiş faşizm!

25 Ağustos 2024 Pazar

Büyük sözlere, derin analizlere gerek yok. Çünkü bilginin, deneyimin olmadığı yani hiç bilmediğimiz bir faşizm türünün ülkeyi adım adım ele geçirmesiyle karşı karşıyayız. 

Bu yeni tür faşizmin türünün kaynağı cehalet! Bunun için karşısında şok geçiriyoruz. Bunun için hâlâ halkın desteğini almalarına şaşırıyoruz. Çünkü cehalet onların tabanı, oradan besleniyorlar. 

Örneğin başbakan şunları söylerken gayet samimi: “Paralar Hazine’den çıkmadı.” Hazine nedir? Kimin vergileriyle oluşur? Vergi nedir? gerçekten bunları bilmiyor. Bildiği tek şey, kendi servetine ve yandaşlarının servetine girip çıkan. Bu serveti yapmak için de “Müslümanlar tüccar doğmuşlardır” efsane sözünü yeterli bulmaktadır. 

Ordu, yargı, medya ayak bağı olmadığı sürece olabilir ama birtakım yasalar işleyip servetin kaynağı sorulduğunda “Yahu bunlara ne oluyor? Onlara ne bizim servetlerimizden, yandaşlarımıza verdiğimiz ihalelerden” diye celallenip bu tür sorular soranları hapislere tıkmakla tehdit ediyorlar. Tehdit etmek ne ki dosdoğru hapse tıkıyorlar. 

Bu yeni faşizm için “para” yeni Tanrı’dır ve satın alamayacakları herhangi bir değer yoktur. Cehaletten kırılan seçmen kitleleri, parayı Allah’ın göklerden gönderdiğini sanıyor. 

Kimilerine para tonlarla gider, komşusu “Allah verdi” der, kimilerin payına da Allah’a şükredecek kadar, pirinç, fasulye ve kömür düşer. 

Kitlelerinin büyük çoğunluğu için çocuklarının bedava Kuran kursuna gitmesi önemlidir. Bilirler ki çocukları milletvekili ya da genel müdür olamayacaktır ama bir cami imamı onların hayallerini fazlasıyla karşılar.

Kitlelerinin önemli bir kısmı da bir zamanlar kente göçmüş, dağ başlarına gecekondu yapmış ve daha sonra seçimler nedeniyle tapu alıp bir gecekondu sahibi olmuştur. Yaşasın bu yeni tür faşizm onlara “kentsel dönüşüm masalı” kapsamında yedi sekiz ev sahibi olmayı sağlamıştır. Onları ne insan hakları ne özgürlük ne de haksız yere zindanlarda yatanlar ilgilendirir. Gelsin varaklı mobilyalar! Altın kaplama yemek takımları. Oğlanların altına birer cip, kızlara iyi bir çeyiz. 

Bu faşizm türünün seçimle gelmiş bölümünün, icraatları görünür, bilinir ancak seçimle gelmemiş olanlarının maksadı açık saçık anlaşılamamaktadır. Elbette cemaat denen bu kesim de parayı sever ama çok daha büyük idealleri olduğundan şüphe edilmektedir. Bunların başında, cemaat reisinin bir gün, tüm Müslüman coğrafyasına hâkim olacağı ve bir Ayetullah gibi başa geçeceği söylentisi gelmektedir. 

Bu dil bilen, hukuk bilen ve entrika kabiliyeti çok fazla olan cemaatin böyle bir şeye inanması için, yeryüzünde yaşamıyor, başka bir gezegende yaşıyor olması gerekir. 

Cemaatin televizyonlarını izlediğinizde reisin gerçekten başka bir dünyada yaşadığı görülmektedir. Ama bu dünyanın karın doyurmadığını bilen cemaat de karın doyurma ve insanlara bazı nimetler sunmak zorundadır. Bunu da yaptığı bilinmektedir. Bu konuda tuhaf olaylar birbirini izliyor. Cemaatler de tuhaf davranışlar sergilemektedirler. Miras kavgası yüzünden üç kola ayrılan İsmailağa cemaatinde neler olup bittiğini, milyar dolarlık mirasın bir türlü paylaşılamaması bir örnek. Ayrıca demek ki Sayıştay’da ve bazı kurumlarda ülkesini seven insanlar var. Sayıştay vergi kaçıranları tek tek teşhir etti, tık yok ama olsun. Bu seçilmişlerle atanmışların savaşı bana Hitler döneminin SS’ler ve Alman ordusunun kapışmasını çağrıştırmakta. Hadi hayırlısı.

Cümlemin başına dönelim, bu bilmediğimiz bir tür faşizm, biz de nasıl mücadele edeceğimizi şaşırmış durumdayız. Ama belli oluyor, seçilmiş iktidar daha da bilinmedik bir faşizm noktasına kayacak. Muhalif her sesi susturacaklar, sosyal medyayı ele geçirmeye çalışacaklar, muhalif gazetelere baskı artacak. Ve zindanlar daha da dolacak. Bana öyle geliyor, muhalefet partilerinin şaşkın ördek gibi dolaştığını da atlamamak gerekiyor. Sanırım bizi, İspanya İç Savaşı sonrası Franco rejimi gibi bir rejim bekliyor. Hani bir an önce olsa da biz de rahatlasak, nasıl savaşabileceğimizi öğrensek.

Çünkü çok alaturka bir faşizm içinde debelenip duruyoruz. Ve giderek gençler politikadan soğuyorlar, tek dertleri bir an önce yurtdışına atım atmak oluyor. Emekliler umudu kesmiş gibiler kahvelerde tespit çekip tek çayla gün geçiriyorlar. Okey oynayan bile yok. Evlenmek için can atan çiftler gelinlik fiyatlarını, düğün salonu paralarını, mobilya ve ev eşyası fiyatlarını görünce bahtımızda evlenmek yokmuş diyerek kara kara düşünüyorlar. Bu arada markalara öyle bir alışmışız ki büyük çoğunluk kiralık gelinlik giymeyi reddediyor. Evi olmayanlar yandı. Şu yüzde 65 çok yüksek bir oran, herkes kara kara düşünüyor. Açgözlülüğümüzle 1 milyon yerli turistin Yunan adalarına gitmesini sağladık ya bu tam yüz karası bir durum.

Çocuklar sadece cep telefonlarıyla oyun oynar oldular. Her yer kat kat apartman doldu şöyle rahat koşturacak bir küçücük alan bile bulmaları zor. Sadece çocuklar mı? Gençler de oyun müptelası. Ya evde çalışanlar? Resmen köle, yemek için bile zamanları yok. Ellerinde tabletlerle geziyorlar. Çünkü gece yarısı bile toplantı mesajı alabilirler. Yurtdışına çıkmak hayal oldu. Ve ben, beynim bana bir “Dur” işareti gönderdiğinden Marmaray’la Çapa üniversite hastanesine giderken çok küçük kızların bile çarşafla dolaşmasına tanık oldukça “İyice batsın bu dünya!” demeye başladım. Bilmiyorum gelecekte neler var!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkiş faşizm! 25 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları