İrfan Hüseyin Yıldız

TÜİK’e güvenilmiyor

09 Temmuz 2023 Pazar

Değerli okurlarım, TÜİK, haziran ayı enflasyonunu (TÜFE) aylık yüzde 3.92, on iki aylık enflasyonu ise yüzde 38.21 olarak açıkladı ama sendikalar, iş çevreleri, STK’ler, akademi çevreleri ve geçinme derdi içindeki vatandalar, bu rakamlara inanmıyor. Zaten Bağımsız Enflasyon Araştırma Gurubu (ENAG) da haziran ayı enflasyonunu; aylık yüzde 8.54, on iki aylık enflasyonu ise yüzde 108.58 olarak açıkladı. Öyle görülüyor ki sadece yargıya değil, Türkiye ekonomisine ilişkin verileri üreten, ölçen, değerlendiren, denetleyen ve düzenleyen kurumlarına karşı da geniş bir güvensizlik oluşmuş görünüyor. TÜİK, bir yılı aşkın süredir enflasyon artışını ölçmede baz aldığı mal ve hizmet sepetini açıklamıyor. Sayın Şimşek, ekonomide şeffaflık, tutarlılık, hesap verebilirlik ve öngörülebilirlik olacak diyor. Öyleyse ilk adım olarak TÜİK, enflasyon ölçümlerinde baz aldığı enflasyon sepetini açıklayabilir...

ENFLASYONDA ARTIK YÖN YUKARI 

TÜİK tarafından açıklanan tartışmalı haziran ayı enflasyon rakamı bile geçen yılın haziranı hariç, 1994 yılından bu yana görülen en yüksek haziran ayı enflasyonu oldu. Enflasyonun düşüşünde etkili olan baz etkisi ve konutlardan alınmayan doğalgaz desteği de kalkmış bulunuyor. Üstelik her gün iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Seçimden sonra Türk Lirası döviz karşısında yüzde 30’a varan oranda değer kaybetti, bu değer düşüşünün nerede dengeye geleceği de henüz bilinmiyor. Büyük oranda ithalata bağımlı olan üretim yapımız nedeniyle kur artışlarının ciddi oranda maliyet enflasyonuna dönüşeceği bellidir... Dünyada petrol ve gıda ürünlerinin fiyatları düşerken bizde yükseliyor. Siz enflasyonu altında faiz vererek talebi kısamazsınız ama servet transferi yapabilirsiniz. Çünkü vatandaşın, yarın daha pahalıya alacağını bildiği bir malı varsa imkânı hemen bugün alması rasyonel bir davranıştır. Enflasyonda bundan sonra yönün yukarı olduğunu TÜİK’in açıkladığı çekirdek ve hizmet enflasyonu verilerinden gözlemleyebiliyoruz. Çekirdek enflasyon göstergesi B endeksi sınırlı gerilerken C endeksi ise yüzde 47.3 seviyesine yükseldi. ÜFE’nin yıllık artışının yüzde 40.4 ile sınırlı gerilemesine karşın ara malı ve enerji fiyatlarındaki artış maliyet yönlü baskıların tekrar güç kazanmaya başladığını gösteriyor... 

VERGİLER YAĞMAYA BAŞLADI

Son yazımda “çarşıda pazarda yine zam yağmurunu gözlemliyoruz, bayramdan sonra bu yağmura vergi yağmurları da karışacağa benziyor” demiştim. Aynen de öyle oldu: Yayımlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle; yüzde 18 olan genel KDV oranı, yüzde 20’ye çıkarıldı. Yüzde 8 KDV oranına tabi olan mal ve hizmetlerin KDV oranı yüzde 10’a çıkarıldı. Tüketici kredilerinde yüzde 10 olan BSMV oranı, yüzde 15’e çıkarıldı, şans oyunlarında vergi oranları artırıldı, sürücü belgesi dışındaki pasaport, dava, ipotek, noter, vize ve benzerinde harçlar yüzde 50 oranında artırıldı, yurtdışından şahsi kullanım için getirilen telefonların kayıt harcı 6 bin liradan 20 bin liraya çıkarıldı. Ayrıca AKP’li milletvekillerince TBMM’ne sunulan torba kanun teklifinde de vergi artışları öngörülüyor: 1) 2023 yılı Motorlu Taşıtlar Vergisi iki kat ödenecek, 2) Akaryakıtta, tütün mamullerinde ve alkollü içeceklerde ÖTV, 6 aylık enflasyon (ÜFE) oranında otomatik artırılacak ve Cumhurbaşkanına bu ÖTV’yi 5 katına kadar artırma yetkisi veriliyor. 3) Çevre Kanunu cezaları 2 katına kadar artırılacak, 4) Şirket aktifindeki taşınmazların satışından elde edilen kazançlara tanınan (mevcutlar hariç) Kurumlar Vergisi ve KDV istisnası kaldırılıyor 5) Şirketlerin yatırım fonlarından elde ettikleri kazançlara ilişkin Kurumlar Vergisi istisnası kaldırıyor. 6) Yüzde 20 olan genel Kurumlar Vergisi oranı yüzde 25’e, banka ve bazı finansal kuruluşlar için geçeli Kurumlar Vergisi oranı yüzde 25’ten yüzde 30’a çıkarılıyor. Bütün bu vergi artışlarının önemli bir bölümü tüketiciye fiyat artışı olarak yansıyacak adaletsiz dolaylı vergilerden oluşuyor...

Görülüyor ki örtülü bir IMF programıyla kontrolden çıkan mali disiplin sağlanmaya çalışılıyor. Ancak burada enflasyona etkili tedbirleri henüz göremiyoruz. Üstelik bütün ücret ve maaş artışlarına rağmen zam ve vergi artışları yine dar gelirlileri vurmaya, zengini daha zengin yapmaya ve yoksulu daha yoksul yapmaya devam ediyor. Bütçe açığı patladı ve Meclis’e ek bütçe teklifi verildi. Peki Körfez ülkelerinden para dilenmektense neden doğrudan IMF’ye gidilmiyor? Çünkü IMF, kamuda şeffaflık ve denetim isteyecek, örneğin getirin şu KOİ projelerini bir inceleyelim diyecek. Haliyle bu durum siyasi iktidarın işine gelmiyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Vergide adalet kalmadı 10 Kasım 2024
Faiz sarmalına girdik 29 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları