İrfan Hüseyin Yıldız

Tarım sektörü alarm veriyor

20 Şubat 2022 Pazar

Gelişmiş sosyal ekonomiler kendi tarımını koruyabilmek için her türlü desteği ve korumayı sağlamakta, tarımsal üretimlerini bilimsel veriler doğrultusunda her yıl yeniden planlamaktadır. Ne yazık ki Türkiye tarımda, neoliberal politikalara teslim olmuş ve kendi kendine yeten bir tarım ülkesi olma vasfını kaybetmiştir. Tarımda seçim popülizmi ile çiftçilere bölge bazlı verilen sübvansiyonlar işe yaramamış, nüfus artışına karşın tarım alanları küçülmüş ve tarımsal üretim neredeyse her üründe gerilemiştir.

TARIMSAL ÜRETİMDE FİYAT ARTIŞLARININ ÖNÜ ALINAMIYOR

Tarımsal ürünlerde maliyet ve fiyat oluşumlarını analiz ettiğimizde tarımsal ürünlerin fiyat artışlarının önemli bir kısmı girdi maliyetlerindeki (gübre, işçilik, ilaç, yem, su, enerji, mazot, tohum) artışlardan kaynaklanıyor. Bu girdi maliyetlerinin yarıdan fazlası ithal edildiğinden, kur artışları bu maliyetleri daha da artırıyor.

2022 yılı ocak ayı itibarıyla yıllık TÜFE rakamı yüzde 48.69 ve yıllık ÜFE rakamı yüzde 93.53 olarak gerçekleşti.

Ocak ayı itibarıyla TÜFE içinde gıda fiyatları artışı yıllık yüzde 55.61 olarak açıklandı. Gıdada aralık ayı artışı yüzde 15.99 iken ocak ayında yüzde 10.90 oldu. Sadece iki aylık artış, kasım sonu endekse göre birikimli olarak yüzde 28’i geçmiş oldu. 

Üretici fiyatları tarafına baktığımızda, ocak ayı itibarıyla gıda ürünleri fiyat artışı yıllık yüzde 75.94 olarak açıklandı. Tarım sektörü üretici fiyatlarının aralık ayında yüzde 12.51 ve ocak ayında yüzde 14.83 oranında arttığı görülüyor. Sadece iki aylık artış birikimli olarak yüzde 28’in üzerinde artmış görünüyor. 

Tarım-ÜFE’de yıllık artış ocak ayı itibarıyla yüzde 52, aylık olarak bir önceki aya göre yüzde 14.83 oranında artmış oldu. Son iki aylık artış olarak baktığımızda sübvansiyonlara rağmen buğday, arpa, çavdar, yulaf grubunda üretici fiyat artışları birikimli olarak yüzde 27’nin üzerine çıkmış durumda.

Buğday ve tahıl grubu ürünlerinde 2021 yılındaki kuraklık nedeniyle ciddi rekolte azalmaları yaşandı. Bu durum fiyat artışlarını tetikledi. Ancak çiftçinin bundan yararlanması da pek mümkün olmadı. Çiftçinin hasat yaptığı dönemde buğday fiyatı ton başına 2 bin 250 TL olarak açıklanmıştı ve ürün bu fiyattan toplandı. Ancak, kısa sürede piyasada fiyatlar 5 bin liraların üzerine çıktı. Aynı şekilde ton başına arpa fiyatı 1.750 TL olarak açıklanmışken piyasada 4 bin TL’nin üzerine çıktığı gözlendi. Benzer fiyat artışları tüm bakliyat ürünlerinde de yaşandı. Türkiye, tüm bu ürünlerde ithalatını artırır hale geldi. Sadece hububat ürünleri ithalatımız 2021 yılında yüzde 30 artış gösterdi.

İTHAL GİRDİLER VE KUR ARTIŞLARI SEKTÖRÜ ZORLAMAKTADIR

Gübrede son bir yıl içinde fiyat artışları dört katını, zirai ilaçlarda ve mazotta iki katını aştı. Tarımda kullanılan su, sulama sistemleri ve sulama için gereken elektrik fiyatlarında aynı biçimde iki katı aşan fiyat artışları görüldü. Önemli ithal girdi olan soya fasulyesi, Güney ve Kuzey Amerika’daki iklim değişikliği nedeniyle sadece son bir ayda dolar bazında fiyatı yüzde 20 artmış durumda. Hayvancılık tarafındaki gelişmeler daha çok kur artışlarından etkilendi. Hayvan yemi üretiminde kullanılan girdilerin yarıya yakını ithal edilmektedir. Kurlardaki artışa bağlı olarak hem kanatlı hayvan yeminde hem de süt ve et besiciliğinde kullanılan yemlerde benzer oranlarda artışlar yapıldı. Bu artışlara rağmen süt ve et besicileri halen maliyetlerini kurtaracak bir ürün satış fiyatı seviyesinde olmadıklarını dile getiriyorlar. 

Ulusal Kırmızı Et Üreticileri, 2021 yılının hiçbir ayında besi maliyetinin piyasa et alım fiyatının altında kalmadığını raporlamışlar. Yılın tamamında zarara katlanmışlar. Bunun sebebini ise “maliyetlerin yüksekliği ve piyasada dana etine talebin azalması” olarak gösteriyorlar. Maliyet artışının temel sebebi yem fiyatlarındaki artıştır. Yem üretiminde maliyetlerin yarıdan fazlası ithal bazlı girdilerden oluşmaktadır. Bu nedenle, son aylardaki kur artışları maliyet yükselmesinin esas nedeni halindedir. Yıl içinde Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından yapılan sübvansiyonlu arpa ve mısır satışları, yem üretiminde fiyatların daha fazla artmasını engellemiştir. Ancak bu politikanın sürdürülebilirliği konusunda üreticilerin endişeleri bulunmaktadır. 

2021 yılında sığır besiciliği zarar etmiş, kesimler nedeniyle et arzı arttığı için et fiyatlarının yükselmesini engelleyen bir sonuç doğurmuştur. Ancak yeni yılla birlikte bu eksik kapasitelerin yerine konmaması halinde yılın kalan kısmında, maliyet artışlarının yanında, arza bağlı nedenlerle de et fiyatları yükselebilecektir. Zaten hayvanları yerine koyma maliyetleri şimdiden yükselmiş durumda. Geniş kesimlerin önemli besin kaynağı olan beyaz ette de yerine koyma maliyetlerinin altında satışların yapıldığı görülüyor.

Öte yandan, en fazla tarımsal girdi tedarik ettiğimiz bölge olan Ukrayna ve Rusya’ da yaşanmakta olan gerilimin yaratacağı olumsuz sonuçlar, tarım sektörü ve turizm için ayrı bir risk faktörü olarak ortaya çıkmıştır. 

Sübvansiyonlara ve yüzde 7’lik KDV indirimine rağmen tarımda sözünü ettiğimiz üretim maliyetlerinin fiyatlara tam olarak yansıtılması halinde, 2022 yılında yine yüksek fiyat artışlarının görüleceği, sektörün zorlanacağı, vatandaşların beslenme ve gıda güvenliğinin tehdit altına gireceği anlaşılıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Vergide adalet kalmadı 10 Kasım 2024
Faiz sarmalına girdik 29 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları