Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Seçim sonrası ekonomi
Elbette hangi ittifakın seçimi
kazanacağına göre seçim sonrası
ekonomiye ilişkin değerlendirmeler
de değişmektedir. Cumhurbaşkanlığını
bir ittifak, Meclis’i diğer ittifak kazanırsa
her halde ekonomi için en kaotik durum
bu olur diye düşünüyorum. Mevcut
iktidarın değişmemesi halinde ise
ekonomi politikalarında çok fazla bir
değişikliğin olmayacağını söyleyebilirim.
Çünkü onca yoksulluğa ve enflasyona
rağmen, sürekli büyüyen dış borca,
eriyen döviz rezervlerine, giderek
büyüyen ticaret açığına ve bütçe
açığına rağmen, çalışmayan piyasalara,
ülkeyi terk eden yabancı sermayeye
rağmen ülkenin krizde olmadığını
söyleyebiliyorlar. Maliye politikaları
karman çorman ve etkisiz, iki yılda
bir çıkardıkları vergi aflarıyla devletin
kurumsallığını yok ettiklerini, getirdikleri
ek vergilerle, vergilendirmenin birçok
temel ilkesini yerle yeksan ettiklerini
görmüyorlar. Makul olanı görmediğin,
sorgulama yeteneğini kaybettiğin ve
farkında olmadığın zaman bir şeyi
değiştiremezsin...
Millet İttifakı’nın hem
cumhurbaşkanlığını hem de Meclis’i
alması halinde, ekonominin bozulan
dengelerini yeniden kurmak için yeni
bir umut olabilir. İttifakın açıkladığı
“Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nde
bunun yol haritasını görebiliyorsunuz.
Ekonomiyi bilimsel kurallara göre
akılcı, sosyal kaygıları dikkate alarak
hukuk ve ahlak içinde, kendi iç
dinamiklerine uygun ve öngörülebilir
olarak yöneteceklerini taahhüt ediyorlar.
Enflasyonu indirmeyi, üretimin kalitesini
artırmayı, inovasyonu ve üretim
faktörlerindeki verimliliği artırmayı
öncelikli hedef olarak alıyorlar, bütün
bunları önemli bir başlangıç olarak
görüyorum.
EKONOMİNİN ÇARKLARI DÖNMÜYOR...
Bugün ekonomi öncelikle
enflasyonun vurduğu darbeyle,
ardından akılcı ve bilimsel olmayan
müdahalelerle çalışamaz hale
getirilmiştir. Ekonomiden sorumlu
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın
Faik Öztrak’ın da ifade ettiği üzere,
“Merkez Bankası ve Hazine yetkilileri
para piyasasını emir ve komuta
zinciri içinde talimatlarla yönetmeye
çalışıyorlar. Sabah kalkıyorlar sağa sola
telefon etmeye başlıyorlar.” Bankaları
sıkıştıran bu emirler; kurun ve faizin
seviyesine, kullanılacak kredilerin
miktarına, zorunlu karşılıklara ya da
alınacak zorunlu devlet tahvillerinin
tutarına ilişkin olabiliyor. Neredeyse
hiçbir piyasa kendi arz ve talep dengesi
içinde çalışmıyor. Bankaların döviz
alış ve satış kuru arasındaki farkı
büyüttüler. Yüksek faizle mevduat
toplamak zorunda kalan bankaları
düşük faizle kredi kullandırmaya
zorluyorlar. Bankaları uzun vadeli sabit
faizli devlet tahvili almaya zorladılar.
Dövizi frenlemek için kur korumalı
mevduat uygulamasını getirdiler.
Şimdi KKM’de faizi serbest bıraktılar.
Modellediklerinin aksine dış ticaret açığı
aldı başını gitti. Merkez Bankası’nda
swap’lar hariç döviz rezervi eksi 50
milyar dolar civarında. İhracatçıya
metazori getir, ihracat bedelinin yüzde
40’ını Merkez Bankası’na “sat” diyorlar.
Bir sabah kalkıyorlar “Geçmiş yıl
kazancına şu kadar ek vergi koydum”
diyorlar. Enflasyonu artırarak, faizi
düşürerek, tasarruf sahibini aleni olarak
cezalandırıyorlar.
MİLLET İTTİFAKI, YABANCI
SERMAYEYİ TÜRKİYE’YE
ÇEKEBİLİR...
Bu örnekleri her piyasadan
verebilirim. Elbette kuralları,
mekanizmaları ve hukuku çalışmayan
böyle bir ekonomiye yabancı sermaye
de gelmiyor. Oysa tasarrufları yetersiz
olan Türkiye gibi ülkeler için akılcı
olarak yararlanmaları koşulu ile yabancı
sermayenin gelmesi önemlidir. Dünya
çok kutupluluğa giderken üretim
ve tedarik merkezleri değişiyorken,
yararınıza olan sizin Batı’yla kavgaya
girmeniz değil, Batı’yla ticarette
kazançlı çıkmaya ve tedarik üssü
olmaya çalışmanızdır. Oysa OcakŞubat 2023 döneminde ihracatımızın
ithalatımızı karşılama oranı yüzde 59’a
düşmüş, dış ticaret açığımız sadece iki
ayda 26.4 milyar dolara çıkmıştır.
2012 yılında ABD’de 2.9 trilyon
dolar civarında parasal taban varken;
Türkiye’de portföy yatırımı (borsa ve
tahvile) olarak gelen yabancı sermaye
131 milyar dolar civarındaydı. 2023’e
geldiğimizde ABD’de parasal taban
8.6 trilyon dolara çıkmasına karşın
Türkiye’ye portföy yatırımı olarak gelen
yabancı sermaye 27.6 milyar dolara
düştü. Muhtemelen bu paranın büyük
bir kısmı da Türklere ait bulunuyor.
Benzer bir mukayese, AB’nin parasal
genişlemesi ve Türkiye’deki yabancı
sermaye payı için de geçerli. Belli ki bu
iktidarla yeni bir başlangıç için reforma
gitme umudu bulunmuyor ama Millet
İttifak’ı bunu sağlayabilir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Biberonla tiner içirilen bebek öldü
- 'Erdoğan' zirvesi sonrası MHP'den bir paylaşım daha!
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!