İrfan Hüseyin Yıldız

Kapsayıcı kurumlarımızı kaybediyoruz

18 Şubat 2024 Pazar

21. yüzyılın başlarında neoliberal kapitalist sistemde ortaya çıkan skandallara, iflaslara, bölgesel ve küresel ekonomik krizlere karşı tedbir alma süreci, 2000’lerde gelişmiş ekonomilerde regülasyonlara gidilerek başlatıldı: Piyasaları düzenleyen kurumlar oluşturuldu, piyasalarda sağlıklı işleyişi öngören standartlar ve kurallar yayımlandı, kamunun piyasalardaki gözetim ve denetimi artırıldı, kamu ihale kanununda, rekabet hukukunda suiistimalleri önleyici düzenlemelere gidildi, kurumsal yönetim ilkelerine uygun mekanizmalar geliştirildi. Benzer bir süreç, batan banka olaylarından sonra Kemal Derviş döneminde, IMF’yle birlikte Türkiye’de de uygulanmaya çalışıldı.  

Çalışanlara ve dar gelirli kesimlere içirilen acı reçeteleri bir yana koyarsak, Türkiye’de piyasalarda oluşturulan bu yapılar ve kurallar, kısa zamanda ekonomiye belirlilik ve istikrar kazandırdı. Ardından gelen AKP iktidarları da başlangıçta bu işleyişi çok bozmadılar ve Türkiye’ye hatırı sayılır yabancı sermaye girişleri yaşandı. Ancak ne zaman ki AKP iktidarları tek adam yönetimine evrilmeye başladı, sözü edilen yapıların ve regülasyonların birçok alanda artık işlemez hale geldiğini ve kapsayıcılıklarını yitirdiklerini gördük.

DERECELENDİRME KURULUŞLARI

Bu bağlamdaki bir durumu, Türkiye’de sermaye piyasasında ve bankacılık sektöründeki derecelendirme kuruluşlarına ilişkin gelişmelerde yaşıyoruz. Kredi derecelendirme kuruluşlarının temel işlevi, borçlanmak isteyenin borçlarını ödeyebilme gücünün ve bu gücü etkileyen risk ağırlıklarının doğru olarak belirlenmesi ve notlaması oluşturmaktadır. Bu alandaki belirlilik ve güven arttığında krediye erişimin olanakları artmakta ve kredi maliyetleri de düşmektedir. Bu işleyişin en önemli aktörleri elbette uluslararası standartlarda ve kalitede hizmet veren bağımsız ve tarafsız kredi derecelendirme kuruluşları olmaktadır. 

Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) web sitesine baktığımızda, sermaye piyasasında yetkilendirilmiş 3 adet uluslararası (Fitch Ratings Ltd., Moody’s Investor Servıce Inc., Standards and Poor’s Credit Market Services Europe Ltd.) derecelendirme kuruluşunun, 5 adet de ulusal derecelendirme kuruluşunun (Saha Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri AŞ, JCR Avrasya Derecelendirme AŞ, İstanbul Uluslararası Derecelendirme Hizmetleri AŞ, Kobirate Uluslararası Kredi Derecelendirme ve Kurumsal Yönetim Hizmetleri AŞ, DRC Derecelendirme Hizmetleri AŞ) bulunduğunu görüyoruz. SPK tarafından kurumsal yönetim uyum derecelendirme lisansı ve kredi derecelendirme lisansı verilmektedir. Ancak BDDK’den kredi derecelendirme lisansı alınmamışsa kullanım alanı isteğe bağlı olmaktadır.

KREDİ DERECELENDİRMESİNDE TEK ŞİRKETİN YETKİLENDİRİLMESİ

BDDK’nin web sitesine baktığımızda ise kredi derecelendirmesinde tüm kategorilerde sadece bir şirket yetkilendirilmiş bulunuyor. Bu da “JCR Avrasya Derecelendirme AŞ”dir. Siyasi otoritenin yönlendirmesiyle oluşturulan bu şirketin yüzde 14.95 hissesi, Japon JCR (Japan Credit Rating Agency) firmasına, yüzde 18.50’si Borsa İstanbul’a, yüzde 20.02’si kamu bankalarına, yüzde 18’i birliklere, kalan ise ağırlıklı olarak katılım bankalarına ve bazı özel bankalara ait bulunuyor. SPK’nin yetki verdiği diğer ulusal derecelendirme kuruluşlarının, BDDK’ye başvurmalarına ve geçen üç yıllık süreye rağmen bunların yetkilendirilme talepleri sonuçlanmamıştır.

500 milyon TL veya üzeri kredi talebinde bulunan şirketlere derecelendirme zorunluluğunun getirildiği tarihte, bu para yaklaşık 75 milyon dolar seviyesinde idi. Bugün 500 milyon TL kredi güncel kurlarla 16.2 milyon dolar seviyesine düşmüş bulunuyor. Bu kapsama giren binlerce şirket var ve bu sayı mevcut enflasyon nedeniyle sürekli artmaktadır. 

Bu şirketler üç yıldır tek bir derecelendirme kuruluşuyla çalışmak zorunda bırakılıyor ve tek taraflı belirlenen birkaç yüz bin liraları aşan hizmet fiyatları ödemektedir. Yetkilendirilen bu derecelendirme kuruluşunun bağımsız olması zordur, üstelik ortaklarının ilişkili olduğu şirketleri de derecelendirmek durumundadır. Bu kadar şirkete tek başına kaliteli hizmet vermesi de mümkün değildir. Bu yapının işlevselliği, güvenilirliği ve kredibilitesi olmasa da birileri yasa gücüyle tekelleşerek para kazanmaya devam ediyor. Gerçekten yapısal reformlardan ne anlıyoruz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Vergide adalet kalmadı 10 Kasım 2024
Faiz sarmalına girdik 29 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları