İrfan Hüseyin Yıldız

Enflasyonun sebebi emekçiler mi?

15 Ekim 2023 Pazar

İktidar tarafından, çalışmayan ve açlık sınırının altında maaş alan milyonlarca emekliye sadaka mahiyetinde, bir defaya mahsus olmak üzere 5 bin lira ikramiye verileceği müjde olarak açıklandı. Gerçekten de bu iktidar, her konuda başarılı algı ve propaganda yöntemleri sergiliyor ve hiçbir derde deva olmayan sadaka mahiyetindeki bir tutarı bile müjde diye açıklayabiliyor.

Sayın Şimşek ise maaş ve ücret artışlarının enflasyonu artırdığını söylüyor. Enflasyonu neyin artırdığına bakalım. İşgücüne yapılan ödemelerin cari gayrisafi katma değer içindeki payı 2018 yılında yüzde 33 iken, bu oran 2022 yılında yüzde 26.3’e düştü. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise 2018 yılında yüzde 49.5 iken 2022 yılında yüzde 53.7’ye yükseldi. Görülüyor ki bu ülkede ücretlilerin milli gelirden aldığı pay, yıllar itibarıyla sürekli azalırken bile enflasyon yükseliyor. Enflasyonu artıran unsurlardan biri “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” politikası olmasın? Ya da bilinçli olarak tercih edilen enflasyonist ve kalitesiz büyüme politikasına, bütün kesimlerin artan borçlarına ve dağıtılan ucuz kredilere ne dersiniz? Harcamalardaki keyfiliğin, kamu-özel işbirliği projelerindeki kara deliklerin, 12 trilyonu aşan M3 para arzının, servet transferi sağlayan politikaların, fiilen rekabetsiz hale gelen kamu ihalelerinin veya benzerlerinin enflasyonun artışında hiç payı yok mu? Bütün bunları görmezden gelerek kapitalizmin değirmeninde sürekli öğütülen emekçileri yüksek enflasyondan sorumlu tutmak büyük haksızlık olmuyor mu?

KRİZİN FATURASI DAR GELİRLİ VE ÇALIŞANLARA ÇIKARILIYOR

Ücretlilerin milli gelirden aldığı pay sadece seçim dönemlerinde artırılıyor, sonra da kaşıkla yapılan bu artışlar enflasyon yoluyla kepçeyle geri alınıyor. Bütçe verileri, 2024’ün başında seçim öncesi bu senaryonun tekrar oynanacağını gösteriyor. Nitekim Türkiye ekonomisini değerlendiren IMF, 2023 yılsonu enflasyon oranını yüzde 69.1 olarak tahmin ederken 2024 yılsonu enflasyon oranını ise yüzde 46 olarak öngördüğünü açıkladı.

Biliyoruz ki enflasyonist dönemlerde kârlarını enflasyonun üstünde artıran şirketler bu işten kazançlı çıkıyor. Varlık sahipleri bu işten kazançlı çıkıyor. Türk Lirası borcu olan devlet bu işten kazançlı çıkıyor, enflasyonist ciro ve kârlar üzerinden vergi toplayan devlet bu işten kazançlı çıkıyor. Ancak enflasyonun adaletsiz bir vergi yükü gibi etkilediği dar gelirli ve ücretli kesimler, bu krizin yükünü taşımaya ve yoksulluk sınırının altında yaşamaya devam ediyor.

BÜTÇENİN İKİ YAKASI BİR ARAYA GELMİYOR

Açıklanan bütçe gerçekleşmelerine göre, ocak-ağustos bütçe harcamaları 3 trilyon 382 milyar liraya ulaşmış görünüyor. 2023 yılının tamamında öngörülen toplam harcama rakamı ise 6 trilyon 563 milyar liradır. Demek ki kalan dört ay içinde, ilk 8 ayda yapılan harcama tutarı kadar bir harcamanın daha yapılacağı anlaşılıyor. 

Öngörülen harcamaların yüzde 38’i cari transfer harcamalarına ayrılmış durumda. Bunlar; kamu teşebbüslerine, sosyal güvenlik kurumlarına, döner sermayeli işletmelere, fonlara ve diğer teşekküllere yapılan “görev zararları”, genel yönetim kapsamında yer alan kurum ve idarelere yapılan “Hazine yardımları” ve çeşitli kesimlere yapılan karşılıksız yardım ve desteklerden oluşuyor. 

Merkezi yönetim bütçesi ocak-ağustos döneminde 383.4 milyar lira açık verirken, ilk dokuz aylık nakit bazlı bütçenin ise 441.6 milyar lira açık verdiğini görüyoruz. 2022 bütçe açığı 142.7 milyar lira olarak gerçekleşmişken 2023 için öngörülen bütçe açığı 11.4 kat artarak 1 trilyon 633 milyar liraya yükseldi. 2024 yılı için öngörülen bütçe açığı ise 2 trilyon 652 milyar lirayı buluyor. 

Bütün bu harcama ve bütçe açığı artışlarının başlıca nedeni olarak 2023 yılında 762 milyar lirayı bulacağı varsayılan deprem harcamaları gösteriliyor. Oysa bunun için temmuz ayında 1 trilyon 119.5 milyarlık bir ek bütçe ve vergi artışları Meclis’ten geçirildi. Ayrıca matrah artırımı veya vergi affı denen yapılandırmalardan ilk sekiz ayda toplam 126.8 milyar lira gelir elde edildi. Yüzde 4 civarında büyümeye bağlı olarak vergi gelirleri de iyi görünüyor. 

Peki neden bütçe açığı büyümeye devam ediyor? Çünkü vergilendirmedeki adaletsizlikler dışında diğer önemli sorun bütçenin harcama ayağında oluşuyor. Türkiye’de kamu harcamalarının denetim kapasitesi iyice zayıflatılmış bulunuyor; bu alandaki kurumsal yapıların dejenere edildiği, hukukun, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin ve bütçe ilkelerinin ihlal edildiği bir dönemden geçiyoruz maalesef...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Vergide adalet kalmadı 10 Kasım 2024
Faiz sarmalına girdik 29 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları