Olaylar Ve Görüşler

Kitle imha baronları - Prof. Dr. Can Ceylan

05 Mart 2025 Çarşamba

DÜNYA tarihine bakıldığında en karanlık sayfaların, yüzyıllardır süregelen büyük salgınlar, doğal yıkımlar ve savaşlar nedeniyle, milyonlarca insanın yaşamını yitirdiği kitlesel ölümlerle dolu olduğu görülür. Yaşanan son koronavirüs salgınında, 6 milyonun üzerinde insanın yaşamını yitirdiği bildiriliyor.

Büyük acılara, sarsıcı ekonomik yıkımlara yol açan biyolojik salgınlar, bilim insanlarının geliştirdiği aşılarla önlenebilir hale geldi. Doğal afetler için de, belli ölçülerde önlem alabilmek olası. Ancak, milyonlarca insanın kıyımına yol açan savaş baronlarına karşı; caydırıcı bir yaptırım ne yazık ki geliştirilebilmiş değil.

Barış ortamı; güç zehirlenmesinden gözü dönmüş, insanlıktan çıkmış sömürgen baronların pimini çektiği ölüm saçan savaşlarla; derin yaralar almaktan, yakasını bir türlü kurtaramadı. Hedef bu kez Ukrayna, Gazze ve Lübnan halkları. Üstelik, sözde barışın güvencesi olan BM’nin ve dünyanın gözü önünde, insan yaşamının hiçe sayıldığı acımasız bir saldırganlıkla. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, ABD’nin yeni “patronu”; Kanada’yı kendi eyaleti yapma, Panama kanalı ve Grönland’ı ele geçirme, Gazze’yi tahliye ederek bölgeyi Arap rivierasına dönüştürme gibi uçuk emperyalist tehditlerle görevine başladı.

ÇAĞDIŞI TUTUM

Aklı başında herkesin hemfikir olacağı üzere; hiçbir neden, bir halkın toplu kıyıma uğratılmasını veya yaşadığı coğrafyadan başka bir yere göç dayatmasını haklı gösteremez. Siyasi, dini ya da stratejik gerekçelerle; bir ülke silahlı güçlerinin başka bir ülke halkını yok etmeye kalkışması, insani ve evrensel değerlerle asla bağdaşmaz.

Söz konusu orantısız saldırıların; karşı ülkenin bağımsızlığı, kendi öz kaynaklarının sömürülmesine karşı koyması gibi nedenlerle yapılması da; çağ dışı, ilkel bir akıl tutulmasıdır. Saldırı ve işgal gerekçesinin, hiçbir savaş ilanında açıkça dile getirilmemesi ya da “kitle imha silahlarını ele geçirme”, “ülkeye demokrasi getirme” gibi uydurma gerekçelerle çarpıtılması pişkinlikten; bir ülkenin işgal edilerek sivil halkın kurşunlarla, bombalarla, güdümlü füzelerle yok edilmesi ise vahşetten başka bir sözcükle açıklanamaz. Kaldı ki, bugüne kadar işgale uğrayan ülkelerde ne herhangi bir kitle imha silahı gösterilebildi, ne bu ülkelere barış ve demokrasi geldi, ne de halkın huzura ve refaha kavuştuğu görüldü.

‘VATAN SAVUNMASI İÇİN DEĞİLSE…’

Saldırıyı yapan işgalci ülkelerin geçmişte; kadim Kızılderili halkını yok ederek, atom bombası kullanarak, mezhep kışkırtıcılığı yaparak, bir halkı kıtlığa mahkûm ederek, halkın bir kesiminin eline palalar verip karşı tarafı kırdırarak, kirli bir kıyım siciline sahip olmaları, tarihin utanç sayfalarına kazınmış durumda.

Kitlesel kıyımlar konusunda hassas olduğunu iddia eden ülkelerin; en büyük silah ihracatına sahip olmaları ve nükleer silah geliştirme konusunda birbirleri ile yarışmaları da tam anlamıyla bir ikiyüzlülük.

Ülkemizin kurucusu M. Kemal Atatürk, “Eğer vatan savunması için şart değilse her savaş bir cinayettir” sözü ile vatan savunması dışındaki gerekçelerin asla savaş nedeni olamayacağını savaş baronlarının suratına çarpmıştır. Dünyamızı tüm silahlardan ve silahlanma hırsından arındıracak uzlaşma ve barış ortamının bir an önce sağlanmasını, savaş felaketlerinin hiç yaşanmamasını dileyerek “umuda kurşun işlemez” diyen Nazım Hikmet’in bu konudaki anlamlı dizelerini bir kez daha hatırlayalım:

“İşler atom reaktörleri işler/ Yapma aylar geçer güneş doğarken/Güneş doğarken ölür bir çocuk/ Bir Japon çocuğu Hiroşima’da/ On iki yaşında ve numaralı/ Ve ne boğmacadan ne menenjitten/ Ölür 1958’de/ Ölür bir Japon çocuğu Hiroşima’da/ 945’te doğduğu için...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları