Hikmet Çetinkaya

Umutla umutsuzluk...

06 Eylül 2016 Salı

Art arda acı haberler, şehit cenazeleri, gözyaşı, ağıtlar...
Ne yakın tarih ne eskisi.
Siyasal iktidarların “militerdemokrasi” formülü, darbeye karşı temel direnç göstermeye dönüştüğünde şöyle demiştik:
“Demokrasi, temel hak ve özgürlükler!”
Bunu söylerken “herkese hak, adalet ve demokrasi” istiyorduk.
Sürek avlarının bitmesini istiyorduk 30 yıldır, kardeşlik temelinde biri diğerini ötekileştirmeden, ayrımcılık yapmadan, “başı açık, başı kapalı” demeden insanca yaşamak istiyorduk.
Sermaye-emek çelişkisini bilerek, düşünerek, sürekli birbirimizi düşman olarak görmeden bu coğrafyaya barış gelmesinden mutlu olacağımızı söylüyorduk.
Az değildi sayımız...
Sonra bir gece köprülerin tanklarla kuşatıldığını gördük, savaş uçaklarının insanın kulaklarını sağır eden ses hızını aşmalarına tanık olduk.
Ardından 30-40 dakika süren silah sesleri...
Tarih Baba, ileride nasıl anlatır bilmem ama kendi ülkesini, yurdunu, Meclis’ini bombalayan kimi askerle; asker-millet efsanesi, sabaha karşı paramparça olmuştu.
TSK’nin topu topu yüzde birini, bilemediğin ikisini oluşturan asker kılıklı teröristleri, savaş uçaklarımızı düşmana karşı değil, Gazi Meclis’e, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Özel Harekât’a karşı kullanmış, oraları bombalamışlardı.

***

Yaşamım boyunca tüm darbeleri görmüş, yaşamış, acılar çekmiş, zindanları tanımış biri olarak nefret ettim, tiksindim...
Hukukun, eşitliğin, demokrasinin, özgürlüklerin yanında yer aldım. Ezenin değil ezilenin yanında oldum.
Askere dokunulmazlık zırhı verip seçilmişlere “dokunulsun” diyenlerin karşısına dikildim.
İstediğim tek şey demokrasi...
Ankara’da savaş uçaklarından atılan bombalarla siviller öldü, polisler...
Hâlâ içim kanıyor...
Tek dileğim acil demokrasi ama ne yazık ki bir türlü yaşam biçimi olmuyor.
Anasasal hukuk düzenimizin diri olması gerekir. KHK’lerle çalışma hakkı ve güvencesinin ortadan kaldırılması, kurunun yanında yaşın da yanması, vicdanımı sızlatıyor.
FETÖ’cüler, devletin en duyarlı kurum ve kuruluşlarında 40 yıldır sinsice değil, açık seçik örgütlenirlerken onlarla iş tutan siyasi partileri, başbakanları, bakanları, cumhurbaşkanlarını, darbeci generalleri biliyorum...
Cahil bir imamı tabu haline getirip bir canavar yarattılar...
Bu tabuyu yaratanlar sütten çıkmış ak kaşık değil...
Aslında sivil-asker, bürokrat, siyasetçi, hepsi sorgulanmalı, yargı önüne çıkarılmalı.
FETÖ’nün siyasi ayağı henüz ortaya çıkmadı ama on binlerce kamu çalışanı görevden alındı...
Aralarında sosyal demokrat, solcu, yurtsever olanların olduğu yazılıyor.
Yapılması gereken, TSK’nin genlerinde bulunan, militarizmin diplerine inen darbeciliği söküp atmaktır...
Sürek avıyla, düşmanlıkla, muhalifleri sindirerek değil...

***

Darbe girişimine katılanlar için yapılsa bile kamu çalışanlarının bir gecede çıkarılan KHK’lerle işlerini ve haklarını yitirmeleri, “gelecek olası bir darbeye karşı önlem alma” olarak düşünülse de kimin suçlu kimin suçsuz olduğunu ayırt etmek 15 güne sığmaz...
ABD ve AB ülkeleri son dönemde şu soruyu soruyor:
“Bir çırpıda bu denli büyük, 60-70 bin insanı kapsayan, darbe girişimiyle ilgili olduğu söylenen operasyonlar, neyin nesi?”
Suçu kesinleşmeden, yargı kararını vermeden siz istediğiniz kadar “olası bir darbeye karşı önlem” deyin, buna kim inanır.
Operasyonların kanıtlar ışığında yapılması gerekir...
Evet, operasyonlar yapılsın ama hiç kimse kanıtsız olarak işinden gücünden olmasın, aç kalmasın, darbeci olarak yaftalanmasın...
ABD ve AB ülkelerine verilecek yanıt, hukuk devleti, insan hakları ölçüleri kapsamında olsun.
Kanıtlı suçlar ortada ve buna kimsenin karşı çıktığı falan yok!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları