Hikmet Çetinkaya

Laiklik savunulmalıdır...

08 Ekim 2016 Cumartesi

Ölümler, acılar, şehitlerimiz...
Bir katliam oluyor takipsizlik kararı çıkarılıyor, bir cinayet işleniyor soruşturma izni çıkmıyor.
Yüreğimizde sessiz akan bir ırmak, gözlerimizde hüzün.
Yaşama ilişkin bir şeyler yazmak, gülümsemek biraz olsun. Sevgiyle kucaklamak bu coğrafyada yaşayan herkesi.
Birlik, beraberlik, kardeşlik.
Bunları düşünürken bir fırtınaya tutulmuş küçük bir teknede, denizin dalgalarıyla boğuşuyoruz, karşılıklı suçlamaları sürdürüyoruz.
Ölümlere alışmış bir toplumuz...
Acıları bal eyliyoruz...
Kısır bir döngü içinde yaşamaya çalışırken birbirimizi suçluyoruz:
“Hain, düşman, terörist, ajan...”
Başkalarının canı yanarken onlar yas tutarken “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyoruz, Yarbay Ali Tatar, onuru çiğnendiğinde intihar ederken avaz avaz “darbeciydi geberdi” diyebiliyor, aradan yedi yıl geçtikten sonra “Vay be kandırıldık, onurlu bir askerdi” diye ağıt yakıyoruz.
Bir madende 301 işçi, bir köprüde 15 kişi, bir işyerinde 15 kişi, bir sınırda 34 köylü, cephanelikte 15 insan öldüğünde ruhumuzda neler yaşattığımızı anlamıyoruz.
Gazetelerin arşivlerine bakıyorum, 8-10 yıl öncesine dönüyorum...
Düşlerim beni alıp götürüyor bir bilinmeyene doğru.
Canım sıkkın...
Çaycuma’da köprü çökmüş 15 insan yağmur sularına kapılıp can vermiş.
Bakanlık, belediye başkanı, yetkili kişiler hakkında soruşturma izni vermemiş.
Ne de olsa hukuk devletinde yaşıyoruz!

***

Yıllar öncesine gidiyorum...
Bizim kuşak bilir ama bizden sonra gelenler belki anımsar.
27 Mayıs darbeydi, devrim oldu, temizlik yaptı, darağaçları kurdu Menderes’i, Polatkan’ı, Fatin Rüştü Zorlu’yu astı. Namık Gedik’in intihar ettiği söylendi.
Temizlik yapıldı...
12 Mart ve 12 Eylül’de tam anlamıyla kazıdı, çanımıza ot tıkadı.
28 Şubat, 27 Nisan e-muhtırası...
Birincisi temizlik harekâtıydı, olan şimdi ülkeyi yönetenlere oldu. 27 Nisan e-muhtırası AKP’nin oylarını yüzde 50’ye yükseltti.
Kimin için mi?
İktidar için!
15/16 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olsaydı kökümüzü kazıyacaklardı neyse ki atlattık.
Medyanın tümü dik duruş sergiledi, halkımızla birlikte.
Şimdi muhalif medyayı kazımak istiyorlar “basın ilan” yoluyla.
“Anayasal düzene karşı suçlar” ya da terör suçları nedeniyle ceza davası açılırsa, suçu işleyen gazeteci asgari kadrodan çıkarılmazsa devletin resmi ilanları kesilecek.
Terör nereden gelirse gelsin bir insanlık suçudur...
Bizim derdimiz demokrasi, temel hak ve özgürlük...
İnsanca, hakça bir düzen...
Laiklik, üniter devlet...
Bunları savunan emekçiler, aydınlar, muhalifler, gazeteciler, yazarlar, çizerler, edebiyatçılar, akademisyenler, sanatçılar darbelerden sonra hep yasaklarla, gözaltılarla, tutuklamalarla karşılaşırlar.
Temizlik ve kazıma hiç bitmez benim ülkemde...
O kara listeye girersin bir yerlerden. Nüfus kütüğüne bir çentik atılır, olur biter...

***

Biz laikliğe sahip çıkıyoruz ve savunuyoruz...
Baskı nereden gelirse gelsin şöyle diyeceğiz:
“Laiklik savunulmalıdır...”
Arkadaşımız Ergin Yıldızoğlu’nun Tekin Yayınları’ndan çıkan son kitabı “Laiklik Savunulmalıdır”ı mutlaka okumanızı salık veriyorum.
Yıldızoğlu diyor ki:
“Bir darbe girişiminin ardından ‘temizlik’ sürecinin gelmesi anlaşılabilir. Ancak burada iki olasılık var: ya bu temizlik süreci devleti, gelişmiş bir kapitalist toplumun gereksinimlerine cevap verecek, gelecekte bir darbe tehlikesini ortadan kaldıracak yönde yeniden düzenlemeye yönelir ya da darbenin hedefi olan kesim paranoya düzeyine ulaşan bir korkuyla, gelecekte ortaya çıkabilecek tüm tehlikeleri önleyebilmek için devleti tüm organlarıyla bir kişinin (grubun) elinde toplayacak, ‘her şeyi’ yakından izlemeye olanak verecek yönde yeniden yapılandırmaya yönelir.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları