Hikmet Çetinkaya

Kıymayın çocuklara...

23 Nisan 2016 Cumartesi

Uzun bir yolculuğa çıkmış gibisindir kimi sabahlar, aydınlık içinde yol alırken... Gazeteler gelir, birinci sayfalarına bakarsın. Yaşanan acılar sarmalında, ölümleri görürsün, açılan hendeklerde gizlenmiş teröristleri...
Delik deşik edilmiş evler, ölü kentler mezarlığıdır, havada barut kokusu yaşanmışlıkların kendisidir oralarda.
Aylan bebekleri anımsar, kirli savaştan geride kalan kadınları, çocukları, gençleri, yaşlıları düşünürsün.
O saatlerde, Malatya’dan geçici görevle gelmiş polisin, pusu kurmuş teröristin bombalı tuzağıyla şehit düşmüş uzman çavuş, onbaşı, astsubay, teğmenin bayrağa sarılmış tabutları dizilmiştir yan yana.
Yaşanan bir hayattır, patikalardır, bahar yağmuru...
Şairin dediği gibi, uzak sevgilerin derin aydınlığıdır, memleket sevgisidir, anlatılmamış bir öykü.
İlk çağların anıları gibidir her şey...
Kilis, IŞİD’in roket atışları altındadır...
Kilis, kederlidir, orada şimdiye dek sekiz can hayatını yitirmiştir de kimsenin haberi olmamıştır.
Kilis’te vurulan çocuklar, kadınlar, erkekler, IŞİD roketleri...
Terörle bir tek “terörist” kalmayana dek mücadeleye kararlı devlet...
“Ne istediler de vermedik” diyen siyasetçiler... Yurtdışına kaçmış özel yetkili savcılar, bir dönem Emniyet İstihbarat Dairesi’nin başındaki muhterem...

***

Peki, bunların yaptıkları hukuk ve insanlık dışı gözaltılar, tutuklamalar değil miydi bir zamanlar?..
Bir oyun var sanki sahnede.
Terörist kim, casus kim, hırsız kim, IŞİD’e yüz veren, koruyup kollayan kim?
IŞİD roketleri Suriye’den atılıp Kilis’te can alırken, suskun bir siyasal iktidar var karşımızda.
Muhalifleri ezen, cezalandıran, yaftalayan...
Suriye alev alev yanarken ateşi bizi de kuşatıyor, oralardan ölümden kaçanlar Kilis’te öldürülüyor...
Onların canları bize emanetti oysa...
Derin yanılgıların içinde varoluşun gerçek öyküsü ölümler üzerine kurgulanmış.
Sesimiz soluğumuz çıkmıyor, hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz.
Dün koruyup kollayıp “canım ciğerim” dediklerimizi, Suriyeli askerin yüreğini sökerek yiyen köktendinci El Nusra’nın sırtını sıvazladığımız günleri ne çabuk unuttuk biz.
Kilis’te vurulan çocuklar, Reyhanlı, Suruç, Ankara, İstanbul katliamları. Üçer-beşer şehit düşen Mehmet’ler, Hasan’lar, Hüseyin’ler...
O çocuklar, gençler, şehitler bir gün mezarlarından kalkıp yaşama dair hesap soracaklar bizlere!
Kilis’te o çocukları vurup öldüren IŞİD, bugün Türkiye’de sanki karargâh kurmuş...
Devlete gözdağı veriyor...
Bakmayın siz, üç-beş IŞİD’cinin tutuklanmalarına...
Hepsi bir süre sonra serbest kalıp bıraktıkları yerden devam ediyorlar...

***

Aydınlık sabahın ilk saatleri...
Ben, Suriyeli sığınmacı Fatma Cüneyd’in yaşadığı dramı okuyorum.
Bir yıl önce Fatma, savaştan kaçıp ülkemize gelip Kilis’e yerleşti dört çocuğuyla birlikte.
Kocasını savaşta yitirmişti.
Fatma, terzide çalışıyordu...
Suriye’den atılan IŞİD roketleri üç çocuğunu vurdu ve öldürdü.
Fatma diyor ki:
“Savaştan, bombalardan kaçtık. Ölüm peşimizi bırakmadı. Üç çocuğum öldü IŞİD’in attığı roketlerle. Artık tek çocuğum Ahmet Heyro için yaşayacağım...”
Yazımı sonlandırırken çocukları düşündüm.
Yanlızlıklarımızı, çıplak, güzel ve taze aşkı, insanlık değerlerini...
Unutulmuş ormanları...
Ve haykırdım bunları söylerken:
“Kıymayın çocuklara, insanlığa kıymayın!”

***

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, aydınlanmanın ışığında Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının çağdaş Türkiye’ye bir armağanıdır.
Hiçbir güç o ışığı söndüremeyecektir.
Bayramımız kutlu olsun!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları