Hikmet Çetinkaya

Kemalist devrim...

29 Ekim 2017 Pazar

Kemalizm çağdaşlıktır. Kemalizm devrimcilik ve halkçılıktır...
Bugün Cumhuriyet’in kuruluşunun doksan dördüncü yıldönümü...
Milliyetçilik ilkesi Türk-İslam sentezi yalanıyla ırkçılaştırılıp yobazlık ve ümmetçilik doğrultusuna saptırılıp Kemalizmin temel ilkelerinden biri olan demokrasi yozlaştırıldı...
Kemalizm bir aydınlanmanın devrimidir...
Kemalizm; gerici-faşist siyasi iktidarlar, askeri darbelerle “baskıcı bir rejim”e dönüştürülmüş, tarikatlar bu süre içinde gelişmiş, devlet tarafından korunup kollanmışlardır...
Bugün Türkiye’de Kemalizmi “baskıcılık ve yasakçılık” olarak gören bir siyasal iktidar vardır...
Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekleştirdiği “Kemalist Devrim”, İslam toplumu olan Türkiye’de üstyapı değişimi değil, tümüyle altyapı değişimidir...
Türkiye’de “ümmet” toplumundan “ulus” bilincine geçişi Kemalist devrimin ilk ayağı oluşturmuştur.
Edirne’den Ardahan’a dek Köy Enstitüleri’nin açılmasının kaynağı ise Marksist düşüncedir...
Yıllar sonra Türkiye’ye baktığımızda “Milli Görüş Gömleği”ni hâlâ sırtlarından çıkarmayan, Kemalizmi içine sindiremeyen, “ümmetçilik” yaparak laik devlet yapısını tarikatlara teslim eden bir düşüncenin egemen olduğunu görüyoruz...
Kuran kursları, sıkmabaş, imam hatip liseleri...
Artık Kemalizmin halkçılık ve devrimcilik ilkeleri bir kenara itildi...

***

Türkiye’de karşıdevrim, 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle başladı, din sömürüsü siyasetçiler tarafından yapıldı...
Bir toplum, yakın tarihini bilmezse hep yanılgıya düşer...
Türkiye de Cumhuriyet’in doksan dördüncü yıldönümünde bu yanılgıyı yaşıyor...
Elbet “Kemalist Aydınlanma” Marksizme göre “devrim” niteliği taşımasa da Türkiye’nin 1923’ten sonraki koşullarında “devrim” olarak nitelendirilebilir...
Marksizme göre devrim, toplumun ekonomik yapısında gerçekleşir. 1789 Fransız Devrimi’nde olduğu gibi... 1789, Fransa’da feodal ekonomiyi yıkmış, yerine burjuva ekonomisini koymuştur.
1917 Sovyet Devrimi üretim araçlarında özel mülkiyeti bütünüyle kaldırıp toplumsal mülkiyet ilkesini yaşama geçirmiştir.
Yani kapitalizme (sanayide) göre feodalizme (kırsal kesimde) dayanan ekonomiyi kaldırıp sosyalist ekonomiyi getirmiştir.
1789 ve 1917 devrimleri halkın ayaklanmasıyla gerçekleşmiştir.
Kemalizm ise Tanzimat ve Tanzimat sonrasında olduğu gibi halkın başkaldırmasıyla değil, üst yönetimlerin girişimleriyle Türkiye’ye yerleştirilmiştir.
Elbet toplumun ekonomik yapısında köklü bir değişim olmamıştır...
Her devrim bir karşıdevrimle karşılaşır...
Kemalist devrim 1919’da Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla başlayıp 1928’e dek sürdü. Karşıdevrimin adımları CHP içinde başladı. Atatürk bu gerçeği gördüğü için de Halkevleri’ni yaygınlaştırdı, Türk Dil Kurumu’nu ve Türk Tarih Kurumu’nu kurdu.
1945’te Köy Enstitüleri, Halkevleri işlevini yavaş yavaş yitirmeye başladı, Şemsettin Günaltay’ın başbakanlığı döneminde her il ve ilçede yapılan Cumhuriyet baloları kaldırıldı...
1980 askeri darbesiyle Kemalizm, “Atatürkçülük” adı kullanılarak darbeci generallerce yozlaştırıldı...
O yüzden toplumsal zemin 1950 sonrası gerici-faşist iktidarların dincilere kol kanat germesiyle kaymış, ekonomi kırsal kesimde feodal yapıdan kurtarılamamış, Türkiye’de burjuva sınıfı gelişmemiştir...

***

Laik bir toplum ancak demokrasiyi geliştirip özgürlükleri çoğaltabilir...
Laiklik olmadan demokrasi olmaz...
Bunun için laiklik bir “altyapı” reformudur... Laiklik devrimi de ilk kez bir İslam toplumu olan Türkiye’de gerçekleştirilmiştir...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları