Hikmet Çetinkaya

Kan gülleri...

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Hayata sımsıkı sarılmak, kimi zaman gökyüzünün kimi zaman denizin mavi derinliğinde, sevginin, sevdanın düşünü kurmak...
Aydınlık yarınlara ulaşmak!
Düşünmek uzun uzun, insanlığın Miletli Thales’ten bu yana yaşadığı 2500 yıllık süreci benliğinde yineleyip “taşımacılık”tan “akılcılık”a doğru bir eğitim, kültür sürecinin geçişini kavrayabilmek.
Bunları daha geniş bir alana taşıyıp tartışabilirsek, insanlığın gelişme sürecini anlayabilir, aydınlanma felsefesinin temel ilkelerini öğrenebiliriz.
Gökdelenler, barajlar, otoyollar, fabrikalar kimi İslam ülkelerinde de var...
Onların hiçbiri çağımızda tek başına bir anlam taşımıyor.
Bir toplumda bilim, sanat, kültür düzeyi gerideyse, yaşama düzenine de kesinlikle ipotek koyuyor.
Gökdelenler dikerek rafineriler, otoyollar yapmak, o ülkeye demokrasi, özgürlük, uygarlık getirmiyor...
Ülkemizin yetiştirdiği büyük değerlerden Prof. Dr. Macit Gökberk’in “Aydınlanma Felsefesi, Atatürk ve Devrimler” kitabında yazdığı gibi “İslam düşüncesi Aristo’nun ‘Organon’undaki mantık içinde dönüp durdukça” kısırdöngü kırılmayacak, gericilik alıp başını gidecektir.
Bugün İslam coğrafyasında yaşanan kanlı iç savaşların nedeni bu değil midir?

***

Kısırdöngü Arap dünyasında hızla dönüyor...
Irak’ta Saddam gitti, Libya’da Kaddafi...
Suriye’de Esad direniyor...
“Üçüncü Dünya”da yürürlüğe giren sosyalizmlerin ikilemi işte bu Aristo mantığının derinliğinde odaklanıyor...
Aristo mantığını aşamamış bir insanın kafası, İlhan Selçuk’un, Macit Gökberk’in ve nice aydınlanmacının tarihe not düşen yazılarında ortaya çıkıyor.
Görülen şu:
Aristo mantığını aşamamış bir insan düşüncesi, sosyalizmi “suri mantık” kapsamında algılıyor.
Ortadoğu’daki mezhep çatışmaları, akan kan, IŞİD, ülkemizde PKK...
Afganistan’ın içinde bulunduğu o acıklı durum...
Böyle bir kafa, düşünce, mantık ne Karl Marx’ı ne Mao Zedung’u ne de “1923 Aydınlanma Süreci”ni anlayabilir.
Uygarlığın aydınlanma dönemini özümsememiş bir insanın sosyalizmi çağdaş anlamıyla benimsemesi kolay bir iş değildir...
1789 Fransız Devrimi, 1917 Rus Devrimi... Çin ve Küba Devrimi...
Mustafa Kemal’in Kurtuluş’tan sonra gerçekleştirdiği Kuruluş’u ve Aydınlanma süreci...
Unutmayın, Aristo mantığı karşısında başka, yeni mantıkla doğru bilgiler türetmek yöntemini getiren Francis Bacon’un Navum Organum’undan ancak 240-265 yıl sonra aynı yöntem Türkiye’ye adım atabildi...
Sonra ne oldu?
12 Eylül’ün çok bilmiş darbeci paşası Kenan Evren mantık ve felsefe derslerini liselerden dışladı...
Devrim kelimesini yasaklayıp “inkılap” diyerek İslam düşüncesinin kısırdöngüsünün sürekliliğini sağladı...

***

Ne sosyalizm ne de liberalizm içi boş kavramlardır...
Kısırdöngü bunların bile içini boş sandı, demokrasi ve özgürlükleri bağnazlığın çatalında olanların ağızlarında sakız gibi çiğnetti...
Bize gelince...
Son 40 yıla, 12 yıllık AKP iktidarına, 7 Haziran seçimlerinden sonra bugüne dek gelen sürece bakın sadece!
Öncesi ve sonrası!
Çocuksu, hayalci düşünceler. Çözüm süreci, demokrasi, özgürlük...
HDP kapatılsın mı? HDP’li vekillerin dokunulmazlıkları kaldırılsın mı?
Ne çabuk unuttuk Roboski katliamını!
Ah Ahmed Arif ah!
Gelmedi bahar dağlarımıza, ne kardeşlik kaldı ne barış!
Ay-yıldızlı bayrağımıza sarılı tabutlar, faili meçhuller, yakılan ormanlar, boşaltılan köyler...
Annelerin, babaların, kardeşlerin kucaklaşma zamanıdır...
Yeter artık yeter!
Açmasın kan gülleri yaşadığımız coğrafyada!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları