Hikmet Çetinkaya

Demokratik mücadele mi, yoksa savaş mı?...

11 Haziran 2016 Cumartesi

Kin, nefret, intikam duyguları kabarırken Türk ve Kürt milliyetçiliği ivme kazanıyor, bu topraklar kanla sulanıyor...
Kürt siyasal hareketinin bir yol ayrımında ya da bir eşikte olduğunu söylemekte yarar var.
Hareket kanla mı beslenecek, TSK’yle savaşıp bir amaca mı ulaşacak?
Herkes biliyor ki, PKK’nin karşısında tankıyla, uçağıyla güçlü bir ordu var ve Türkiye, Suriye gibi dağılmış, parçalanmış bir ülke değil...
Eninde sonunda teslim bayrağını çekecek PKK...
Olan henüz 15-20 yaşlarının arasında olan o Kürt çocuklarına olacak, her şehit cenazesinde fatura masum ve yoksul sivil Kürtlere, HDP’ye kesilecek.
Kürtler, demokratik siyasal mücadele istiyor aslında, Kandil’i mesken tutanlar ise kana kan intikam, duygularıyla hareket ediyor kendi çıkarları için.
HDP iki parçaya bölünmüş. Bir bölümü Kandil’e bakıyor, diğer tarafı Barzani’ye...
Selahattin Demirtaş’ın yanında kaç kişi var bilmem ama tüm sorumluluk onun omuzlarında.
Bir de Kandil, Demirtaş’ın her fırsatta ayağını çeliyor, HDP’nin Türkiye’nin partisi olmasını açık seçik istemiyor.
Bu arada Abdullah Öcalan’ın adı unutuldu bile. Aydın Engin’in buna ilişkin saptaması doğru:
“Abdullah Öcalan’ın sözü, AKP’nin savaşa engel olabilir kaygısıyla bilinçli olarak uyguladığı mutlak izolasyon yüzünden Türk ve Kürt kamuoyuna ulaşamıyor.”
Tüm bunlara karşın neredeyse yıllardır değindiğimiz “yol ayrımı” karşımıza çıkıyor.
Demokratik mücadele mi yoksa savaş mı?
Hangisi!

***

Binlerce yıllık tarihin, kültürün boy verdiği topraklarda ölümlerle yatıp ölümler kalkıyoruz...
Terör örgütü acımasız!
Şehit polislerin cenaze töreninde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na mermi fırlatan bir düşünce yapısı.
Mermiyi bırakan kişi Başbakan Binali Yıldırım’ın yanına yaklaşıp sohbet edecek kadar yakın bir kişi mi?
Gerçekten bir üst akıl var mı benim ülkemde? Yoksa kıt bir akıl mı yönetiyor bu güzelim ülkeyi?
Terörü, teröristi lanetleme biçimi ana muhalefet partisi liderinin ayaklarının önüne kurşun bırakmaksa insanın aklına şu soru geliyor:
“Mafya düzeni devletin bir vurucu timi mi?”
Bir zamanlar 12 Eylül darbesine, 28 Şubat’a, EMASYA protokolüne karşı çıkmış bir siyasal iktidar, şimdilerde baskıcı yöntemlere sarılıyor vargücüyle.
Bu gerçekleri yazmak zorundayız...
Elbet PKK, IŞİD ve benzeri terör örgütlerini lanetleyeceğiz, terörün nereden gelirse gelsin bir insanlık suçu olduğunu söyleyeceğiz.
Askeri vesayete karşı çıktığımız gibi sivil vesayete de karşı çıkacağız...
Bizim derdimiz demokrasimizin geliştirilmesi, temel hak ve özgürlükler...

Altı aylık hamile kadın polisimiz için de kahroluyoruz, 17 yaşında hiçbir suçu olmayan Kürt kızı Rozerin için de...
Din, dil, ırk, mezhep farkı gözetmeden, ayrımcılık yapmadan...

***

Teröre, vahşete karşı çıkmak, lanetlemek insanlığın gereğidir...
Sen yıllarca askeri vesayete karşı çık, şimdi gel ona sarıl.
Şehit cenazesinde, devşirmelerin, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na mermi atarak gözdağı versin...
Ülke yangın yeri, şehirler yerle bir edilmiş, insanlar evsiz kalmış, Laleli esnafı kan ağlıyor kime ne?
Terör vahşeti, bu kan nasıl duracak, Türk ve Kürt şahinleri kime, neye hizmet edecek!
Hani birlikten, bütünlükten söz ediyorduk, bu kadim topraklarda kanın yerini gökkuşağına bırakacaktık...
Şahin Kürtler demokratik siyasal mücadeleden vazgeçip savaş istiyorlarsa ortalık kan gölüne döner...
Kaybeden herkes olur, iyi düşünün!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları