Hikmet Çetinkaya

Adalet mülkün temelidir...

27 Haziran 2017 Salı

Dışarıda yaprak kıpırdamıyor...
Kan ezilmiş bir tutku ve yeraltı sularıydı paslı damgasını vuran tatsız rüzgârlara ve pencere camlarında kelebekleri ayrıştırandı...
Yaz tam bastırmıştı...
Uykum kaçmış...
Kareli deftere yazdığım notlar, günlerin, ayların hızla geçip gitmesi...
İki gencin, akademisyen Nuriye Gülmen’le öğretmen Semih Özakça’nın hapishane hücrelerinde süren açlık grevi.
İki genç “İşimizi istiyoruz” diye haykırıyorlardı hücrelerinde.
Ölüm oruçlarını ve açlık grevlerini iyi bilirim.
1989’da Aydın’da ölümle sonuçlanan, benim daha önce kitaplaştırdığım “Kanlı Sürgün” ve daha sonrakiler, içimde derin izler bırakmıştır.
Ölüm oruçlarının ilkine 30, ikincisine 20 yıl önce tanık oldum...
Ölüm oruçları insan bedeninde hasarlar oluşturuyor.
Önce bilinci yitiyor tutuklu ya da hükümlünün...
Sonra değişik hastalıklar yakasını bırakmıyor.
Gencecik insanlarımızı, çocuklarımızı, işkenceden geçiren, yargısız infazlarda bedenlerini delik deşik eden anlayışa karşı sessiz kalanları düşündüm dün sabah.
Bir kuzey rüzgârı hafif esinti getirdi odanın içine.
Yıldızlar uykuya daldı...
Aklım Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’daydı...
Nuriye, cezaevinden gönderdiği mektupta şöyle diyordu:
Bu yıl kutlayacağımız en büyük bayram olmayacak. En güzelini, halkların adalete doyduğu yarınlarda kutlayacağız.

***

Umuda doğru yürümek, hayatı türkülü, çiçekli dallarda çoğaltmak.
Yarınların hayallerini kuran çocuklarımıza sevgiyi anlatabilmek, dayanışma ruhunun yüreklerde fitilini ateşleyebilmek.
Sevmek doya doya...
Özgür olmak...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiği yerlerdeki doğal güzellikleri anımsatıyor yürüyüşü izleyen gazetecilere.
Bu ülkede insanların mutsuz olmasının gerekçesi nedir?
Kılıçdaroğlu:
Siyaset
Siyaseti insani değerler üzerine kuramıyoruz...
Çünkü siyasetin içinde kin var, nefret var, hırs var...
Böyle olunca çocuklarımız, gençlerimiz yaşamdan kopuyor.
Cezaevinde açlık grevini sürdüren Gülmen ve Özakça’ya “Lütfen açlık grevini bırakın artık” diye sesleniyor.
Ben de aynı çağrıyı yapıyorum...
Bırakın artık.
Bir zaman tünelinden geçiyorum.
Yıllar önceye gidip açlık grevlerini düşündüm...
Pek çok genç insan hastalandı...
90’lı yıllar...
Umutların bir rüzgâr gibi dağıldığı gecelerde, karanlığın aydınlığa ulaşmasını bekliyorlardı.
İşkenceden geçmişti hepsi.
Yaşları 17-18’di...
Gözlerimi yumdum birden.
Gecenin kanat çırptığı, umudun yok olduğu hücreleri düşündüm.
Aslında bizim öykümüz umudu ve umutsuzluğu anlatır, sevincin, hüznün resmini çizer.
Açması zor bir tomurcuk gülün, ellerinin aynasıyla dolaşan sevginin zor günlerini anlatır...

***

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü” beklenenden daha büyük bir ilgi gördü. Yürüyüşe eşi Selvi Kılıçdaroğlu da katıldı.
CHP’li İlhan Cihaner, “Toplumda, özellikle tabanda biriken bir enerji vardı” deyip ekledi:
Bir kere sol, sosyalist yapıların neredeyse tamamı Adalet Yürüyüşü’ne tereddütsüz, hemen desteklerini açıkladılar. Bu çok önemli.
Haziran sıcağında toprağın kokusunu çekiyorduk içimize...
Sonra gözlerimizi yumuyorduk sessizce.
Bir zaman dilimine sığıyordu her şey. Yitip giden hayatlardı aslında.
Bir varmış bir yokmuş...
Çocuksu düşler, acımasızlık...
Ve ben gözlerimi yakan bu havadan ağladım
Sen de benim gibi ayrılıktan.
Haydi kalk, külde parlayan harfleri kopar sabah sabah. Bir şeyler yaz gelecek günler için.
Adalet mülkün temelidir...”
Bir şarkı söyle....
Özgürlüğün çığlığı ol...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları