Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kendim Ettim Kendim...

07 Haziran 2013 Cuma

Türkiye’yi yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkarmak için ellerinden geleni yaptılar. Sosyal demokrasi iktidar olmanın uzağındayken, sosyalist sol kendini yeniden siyasetin öğesi yapabilmek için çabalarken ekonomide “sıcak” dış destek, durumu kurtarmak için engin olanaklar sunarken böyle bir yola girmelerinin nedeni ideolojik projelerini tamamlamakta gecikmek istememeleriydi. Telaşları bundandı. İçki yasakları, Diyanet’e günlük hayata dair fetva verme yetkisi tanımaları, Türkiye tarihinin en büyük rant projesi olan kentsel dönüşüm vd... sonunda geldi Taksim Gezi Parkı’na saldırıda cisimleşti. Beklemiyorlardı, isyan tahminlerini aştı.
Şimdi
“suçlunun” peşine düşecekler. Yalan Dünya’nın sevimli dedikoducu teyzesinin dediği gibi “Eee, ne yapacak, mecbuuur”. Büyük bir olasılıkla kendilerine fırsat tanıyacak kimi taşkınlıklardan yola çıkacak, hedefi kısa bir süre içinde “sol” olarak ilan etmekte gecikmeyeceklerdir. Kabul edilebilir gördükleri, daha doğrusu öyle sandıkları çevrecilerle geçici bir uzlaşmayla durumu kurtarabilme hevesindeler. Yanlış hesaptır.

\n

***

\n

Çevreciliğin özünde, dünyayı kirleten, onun canına okuyan kapitalizmle mücadele vardır. Sol çevrecidir ve doğal olarak çevreci antikapitalisttir. Zaten onların derdi de çevreci tezleri kabul etmek, rant ekonomisinden kentsel dönüşüm adı verilen talandan vazgeçmek falan değildir. Onlar çevrecilerin ufkunun Taksim Gezi Parkı ile sınırlı olduğunu sanıyorlar. Bu konuda Batı’nın, çevreciliği kapitalizme adapte etme, onu bir sanayi dalı olarak hazmetme konusundaki deneyimlerinden de yoksundurlar. Böyle bir birikimleri yoktur. Bu nedenle çevrecilerle uzlaşma denemeleri bile acemi taktikçilikten öteye geçemeyecektir. Yine de toparlanacaklarından, “işlerine” kaldıkları yerden devam edeceklerinden kuşku duymamak gerekir. Bir iki sıkıntıları var yalnızca.

\n

***

\n

Bunlardan birincisi, en önemlisi diyelim dış faktördür. Dış faktörün -Batı ya da emperyal güçler diye de okuyabilirsiniz- kendilerine çizdiği çerçeveyi epeyce aştılar, artık geri dönmeleri gerekiyor. Aşırılıklarını törpülemeleri, olmayacak dualara amin dememeleri, istikrarı bozacak projeleri törpülemeleri isteniyor onlardan. Aynı zamanda planlardan ayrılmamaları, Suriye, İran ve İsrail konusunda hangi nedenle olursa olsun çizilen rotadan sapmamaları kimi zaman sert bir şekilde hatırlatılıyor.
İkincisi, önemli bir iç siyasi güçtür. O da bu bunalımı kendince, kendine yöneltilen ve aşırıya kaçtığına inandıkları uygulamaları durdurmak için değerlendirmek amacında. Hükümet çevrelerinin
“Gezi Parkı’na gece saldırısını kim başlattı” sorusuna kendilerini temize çıkaracak kuşkulu yanıtlar vermeye başlamasının bir nedeni de budur. Bu, gücü küçümsenmeyecek çevrenin açıkça söylediği şudur: “Bak zor durumdasın, birlikte olmamız gerekirken başın derde girdi.” Bu çevre kendi özgürlük alanının genişletilmesi olarak anladığı “demokratikleşmeden” vazgeçilmemesini tavsiye ederken, Ergenekon, KCK gibi davalarda olası tavsamaları tehlikeli bulduğunu da en yetkili ağızlardan ilan ediyor.
Peki, bu durumda AKP hükümeti ne yapacak. Çevrecilerle geçici uzlaşmanın ve saldırıları “
sol”a yöneltmenin yollarını arayacak. Bir günah keçisi gerek ona. 12 Eylül’den devraldığı miras deposunda bu kadim silah var. Batı’nın, emperyal güçlerin istekleri karşısında ise çaresiz boyun eğecek. Cemaat ya da adı her neyse onlarla uzlaşma çabaları şimdilik beklemededir. Kadrolarına karşı girişilen operasyonlar durmadıkça, bu kesimin ipleri koparmadan ama saldırmaktan da çekinmeden her olanağı kullanacağı anlaşılıyor. Buna, üstü kapalı her türden muhalefete, Taksim Gezi direnişine gülücükler yollamak, durumu kendine yontmak dahildir. Yontsunlar; bu direniş daha önce de söylendiği gibi bir eşiğin aşılmasıdır. AKP’nin, Cemaatin, emperyal güçlerin kendilerine göre hesapları olabilir,
Halkın hesabı daha başka olacaktır.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları