Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Her Şey Ölüp Gidiyor...'

12 Nisan 2013 Cuma

Stratejide ve taktikte usta olduklarını kabul etmeli. Sert bir adımla ileri giderken, tepkiyi ustaca ölçüyorlar. Sonra bir geri adım geliyor. Yöntem, tevil yöntemidir: Öyle dememiştik, hiç olur mu, hangi çılgın böyle bir şey yapabilir? Mümkünse, ki Türkiyenin içine girdiği sosyal psikolojik atmosferde mümkündür, aynı yönde ve kararlılıkla yürünecektir. Şu TC meselesinden söz ediyorum. Yeni bir cumhuriyet kurulacaksa ve bu cumhuriyetin zemini kimi liberallerin sandığı gibi onlara bir hayat tarzı bağışlayacak modernite değil de İslam olacaksa, aynı hız ve kararlılıkla devam edeceklerdir.

\n

Zaten artık durmak ölüm demektir.

\n

***

\n

Her alanda ve ustalıkla atılan adımlarla, simgelerle yetinmeyeceklerdir. Eğer Cumhuriyet başka bir cumhuriyetle değiştiriliyorsa, yapılacak en önemli iş kapitalist restorasyonu da ona uygun başarmak, sermayeyi yüreğinden kendine bağlamak olur. Sermaye el değiştiremiyor. İnşaat işleri ile olsa olsa yeni zenginler yaratılabiliyor. Anadolu’da esnaf ve esnaftan hallice yeni zengin, sistemin yaygınlaşmasının, yeni hayat tarzının ancak koruyucu ve kollayıcısı olabiliyor. Bu durum belki kadrolaşmalarda işe yarayabilir, partinin kaynaklarını zenginleştirebilir, hizmeti yaygınlaştırabilir, ama varlığına itiraz edilmemesi gereken kapitalist moderniteyle köklü bir barışı, derin bir uyumu sağlamaz. Sorunu, o kapitalist modernitenin, büyük sermayenin yüzünü güldürecek köklü adımlar çözer. O adımın adı da sendikayı öldürmekolur. Öldürüyorlar zaten. Türkiyede sendikacılık 1960 öncesine döndü, dönmek üzere.

\n

***

\n

Bir yandan biat kültürünü sendikacılıklarının amentüsü yapan federasyonlar yetkileriniartırırken Türk-İş ve DİSK bir başka paralel âlemde yaşıyor gibidir. Türk-İşte muhalefet sendikacılık anlayışı konusundaki itirazlarını çoktan törpüledi, hedefini Türk-İşte yönetime geçmekle sınırladı. Genel olarak sendikal hareketin kapsamlı bir değerlendirmesini ve güçlerin birleştirilmesi amacını bir yana bıraktı. Kendini de gücünü de daraltmayı seçti. DİSK ise ne olduğu tam anlaşılmayan bir olağanüstü genel kurulla yeni yönetimini seçerken konunun yalnızca yeni bir yönetim seçmek olduğu izlenimini vermeyi sanki ısrarla istedi.

\n

***

\n

Oysa ağır bir saldırı altında olan sendikacılığın tartışılması gerekiyordu. Türkiyede sigortalı işçilerin yüzde 10u, yani yalnızca 1 milyon işçi sendikalıdır. AKP hükümetinin yeni işkolu barajı sistemi yetkili sendika sayısını kademeli olarak geçilecek yüzde 3 barajıyla 52den 23e indiriyor. 6 işkolunda yüzde 3 barajını aşabilecek sendika sayısı sıfırdır. Kendisine uzun bir iktidar ömrü biçen ve bunun için her şeyi yapabileceğini gösteren AKPnin sistemine göre sendikalar kısa bir süre sonra sendika olmaktan çıkacak, zararsız derneklere dönüşecekler. Bu tarihte sendikacılık 1960 öncesine benzeyecek, sermaye sınıfı içinse hayatlarının oryantalist la dolçe vitası ve büyük ittifakın zirvesi olacaktır.

\n

***

\n

Peki böyle bir durumda sendikalar, konfederasyonlar, muhalefet birlikleri neyi tartışır? Yönetimde kaç kişiyle temsil edileceklerini, başkanın kim olacağını, sekreterin hangi sendikadan seçileceğini mi? Yoksa başa gelen büyük felaketin nedenlerini ve mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiğini mi? Sorunun ne olduğunu nerede olduğunu, sınıf sendikacılığının nereye gittiğini, ondan geriye ne kaldığını araştırmak gerekmez mi şimdi? Türkiye köklü bir değişim geçiriyor ve bu değişimin motor gücü kendini demokratikleşme olarak tanıtan büyük zorbalıktır. İtirazlar aymazlığın pençesinde eriyip gidiyor. Bu her alanda olduğu gibi sendikacılık alanında da böyledir. Şair ne diyordu: Güneşli bir nisan akşamında / her şey ölüp gidiyor / ve atıyla oynuyor komşunun çocuğu da

\n

Oyuncak atıyla oynayan komşunun çocuğu gibiyiz hepimiz.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları