Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Aç Kapa Tiyatrosu

26 Haziran 2013 Çarşamba

İç politika kolay, dış politika zor zanaat! İçeride coptur, gazdır, mitingdir, milli iradedir idare edip gidiyorsunuz. Ortada ölümler olsa da “Eline taş değdi, ne yapsın kendini savunmasın mı?” deyip durumu kurtarmak bile mümkün. Dışarısı farklı, orada aba da var, beysbol sopası da. Bu nedenle hükümetler eski alışkanlıklarla içeriden değil, dışarıdan ürkerler daha çok.
Bugün medyada hayat memat meselesi gibi sunulan konular da aslında işin sopa kısmından başka bir şey değildir;
“çok ileri gittin, şu durumları bir düzelt” ayarıdır. Konunun takdiminde Avrupa liderleri insan hakları ihlallerini öne sürüyor gibi görünseler de asıl olan, “Türkiye’nin kaybedilmemesi”dir.
Son tartışmanın özü, kısası şöyledir: AB Türkiye’yi üçüncü halka tabir edilen bölgeye yerleştirmek istiyor. İlişkileri, aynı canlılıkla tutarak, yani Türkiye’nin,
“istikrarlı bir alıcı, denetlenebilir bir satıcı, bir turizm bölgesi” konumunu koruyarak sürdürmekten yana. Bölgede ABD ile birlikte NATO kapsamında işe yarar askeri güç olarak övgülere boğmak, fakat zaten epeyce karışık olan, yanlışlığı çoktan anlaşılmış politikalar nedeniyle epeyce şişmiş olan AB’ye almamaktır. Zaten içeride de “çok halkalı düzenlemeler” gündemdedir. Peki bu tiyatro ne?

\n

***

\n

Tiyatro bir zamanlar AKP’nin konfetili, havai fişekli büyük bayramlarla kutladığı “müzakere tiyatrosu”dur. Türkiye’nin AB üyesi olması için müzakerelerin tamamlanması ve işin siyasi olarak konuşulacağı aşamaya gelinmesi gerekiyor. Müzakereler ise tembel bir kaplumbağanın hızıyla ilerlemekte, maddeler açılamamakta, açılan kapanamamaktadır. Bugüne kadar 35 başlığın en önemlilerinden 8’i Kıbrıs, 5’i de Fransa’nın vetosu nedeniyle askıya alınmış, 12 başlık açılmış, yalnızca “Bilim ve Araştırma” faslı geçici olarak kapatılmıştır.
Şimdiki tartışma konusu
“Bölgesel İlişkiler” maddesidir ve uzun görüşmelerden sonra açılır gibi yapılmasına karar verilmiş, kararın onaylanması ise yıl sonuna ertelenmiştir. Zaten açılmış olsa bile kapanamayacaktır. AB kodamanlarının Türkiye’deki durumu AKP’nin baskıcı politikalarını göstererek “sizde demokrasi sorunları var; bu nedenle açamıyoruz, kapatamıyoruz” söyleminin inandırıcı bir tarafı yoktur. Türkiye’de demokrasi olmuş olmamış umurlarında bile değildir. Gezi Parkı olaylarını ciddiye alan, baskıları protesto edenler, Avrupa’da sokaklara çıkan, hükümetler üzerinde belli bir etkisi bulunan, onları sıkıştıran sivil toplum güçleridir.

\n

***

\n

Büyük bir mesele gibi sunulan bu açma kapama tiyatrosunda “eyvah kıyamet mi kopuyor!” denilecek bir durum yoktur. Bir tür danışıklı dövüşten bile söz edilebilir: AB ile ilişkileri soğutmak isteyen, “IMF’yi bile dize getirmiş” pehlivan, “üç hilalli Osmanlı bayrağı” ile seçime doğru ilerlemekte, “küffara karşı aslanlar gibi direnen kahraman” imajıyla bir kere daha seçim kazanmayı hedeflemektedir.
Türkiye’nin ABD ve AB ile ilişkilerindeki tatsızlıklarından muhalefete pay çıkmaz. Tam tersine durumu açıklıkla görebilme fırsatı çıkar ki, görebilirse muhalefet için bundan büyük devlet olmaz. Türk dış politikası hep Batı merkezlidir. Bu durum son on yılda da değişmiş, bundan sonra da köklü bir değişiklik olmazsa değişecek değildir. Köklü değişiklik, muhalefet güçleri uygun politikalar geliştirebilir, özgürlüklerin kapısına açacak, sokağı dikkate alan bir demokratikleşme mücadelesi yürütürlerse gerçekleşebilir.
Ama her şeyden önce değişimin sırrını çözmek gerekiyor. Gezi Parkı olaylarında öldürülen
Ethem Sarısülük için Alpay’ın yaktığı ağıtta gizlidir o gerçek. Şöyle diyordu Alpay: “Tamam tamam ben yenildim, siz yendiniz / ama ben kazandım, siz kaybettiniz.”
Bu bir paradoks değildir, böyledir değişimin diyalektiği.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları