Feridun Andaç

Değişim mi, başlangıç mı?

14 Kasım 2023 Salı

Her başlangıç zordur, değişim ise öyle hemence olabilecek bir şey değildir. Sabır, deneyim, birikime katabileceğiniz bir şey daha var; menzil, yani hedef. Oraya varma amacınızı ise bir arının sadakatiyle beslemeniz gerekir.

Edward Said’in kült yapıtının girişi şu cümleyle başlar:

Başlangıçlar sorunu, izin verildiğinde kişinin karşısına hem pratik hem de teorik düzeyde aynı güçlükte dikilecek sorunlardan biridir.1

Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetimsel değişikliğini böylesi bir kavramla açıklamak güç. Neden mi?

Hatırlarım: 1970’li yılların başlangıcında Bülent Ecevit’in partinin genel sekreteri olarak “değişim” için öne çıktığı günlerde bir rüzgâr estirmişti. “Ortanın solu” hareketi olarak da nitelendirilen bu girişim bir ölçüde karşılığını bulmuş, “Karaoğlan” imgesiyle kitleler üzerinde gücünü/etkesini göstermişti.

Bir lise öğrencisi olarak Erzurum’da CHP’nin parti merkezi bizim için nefes alınacak bir yerdi. İşçi kökenli sendikacı Canip Öztürk gençlik kolları başkanıydı. Kentimizde mahalle kültürü egemen olduğu için burada kaynaşmamız bize sosyalizm düşüncesinin de kapılarını aralamıştı. Dağlara taşlara “Karaoğlan” sloganlarını yazmak için yollara düşmüştük.

Değişim tabandan başlamalı” diyordu Canip Öztürk.

Türkiye solu için Türkiye İşçi Partisi Meclis’e girerek nasıl bir başlangıç oluşturduysa bence, Bülent Ecevit de sosyal demokrat harekette bir başlangıçtı. Parti içi kültürden gelen birikimi örgütün bütün kademelerine taşıdığını söyleyebilirim.

Ecevit’in “mesele”si İsmet İnönü’nün “kült lider”liğini yerle bir etmek değil, dünyanın gidişatında olup bitenlerin Türkiye gerçeğine yansımalarıydı. 1968 olaylarının doğurduğu sonuçlar, ülkenin ekonomik-toplumsal yapısı siyasi anlamda yeni politikalar üretmenin kaçınılmazlığını getiriyordu; asıl bunu görmek gerekliydi. Yani yalnızca siyasi aktörlerin değil, zihniyetin değişmesi gerektiğini öncelemişti.

Bursa’da bir kitap fuarında 

karşılaşmamızda oturup konuşmuştuk kendisiyle. DSP’nin iktidarda olduğu günlerdeydi. “Şiir mi, siyaset mi” diye sormuştum kendisine. Yanıtı özlüce şuydu: “Elmanın kurdu içinde olur, siyaset öyle bir şeydir. Şiir ise bir arınma yoludur. İkisi de ideolojisiz olmaz!

Şairce bir yanıt gibiydi!

İdeolojisini kuramayan, olana da sahip çıkamayan bir partinin kişi değişimiyle ilerleyebileceğini düşünmek zor. Kitlesel örgütlenmenin “delege” hesabıyla yapılmadığı bir örgütlenmeden söz ediyorum. Sivil toplum örgütleri, sendikalar, kooperatifler, meslek birlikleri... Tabana yayılmayan bir hareketin Türkiye’yi dönüştürmesi güç.

Burada Mark Twain’in sözünü anmalıyım:

Siyasetçiler bebeklerin alt bezi gibidirler, aynı sebepten ötürü sık sık değiştirilmeleri gerekir.

Mesele bence “lider” konumundaki kişidense, partinin örgütlenme biçimidir. 

Görünen o ki CHP’de kayırmacı siyaset egemen. “Adam markajı” denilen “ayak oyunları” gündelik siyasetin mayası. 

Bülent Ecevit’le konuşmamızdan bir şeyi daha hatırlarım: Ona CHP dururken neden yeni bir parti kurduğunu konuştuğumuzda “Arayış” dergisini kurma sürecinden söz etmişti. Çoğu kişinin “vebalı” gibi davranıp ürktüğünden... Yargılanmaları sürecinde ise arkaya dönüp baktığında hiç kimseyi göremediğinden... Tüm bunların onu kırdığını hatırlatmıştı.

Kuşkusuz Ecevit’in siyasetteki yanlışları liderlik güdümünden kaynaklanan bir olguydu. Yekta Güngör Özden, Anayasa Mahkemesi başkanıyken bir sohbetimizde anlatmıştı Ecevit’in hiç kimseye güvenmemesini, yalnız biri olduğunu. Bunun da nedenlerini açıklarken Türkiye’deki siyasetin ne tür hastalıklar içerdiğini örneklemişti kişisel tanıklığındaki “Ecevit Olayı”yla.

Bugün “gelen”le “giden”in karşılaştırmasını yapmak yerine nereden/nasıl başlayabileceğini düşünmeli yeni ekip. Ve kasaba politikacısı zihniyetinden vazgeçmeli öncelikle. Adam kayırmacılıktan, “delege”yi yüceltmekten... Yeni bir örgütlenme modeliyle birlikte partinin ideolojik yapısının ne olduğunu, Türkiye’yi yönetme politikasındaki her bir konuyu/meseleyi açık açık kitlelere anlatabilecek parti kadrolarını sahaya taşımalı. Yaşanan sorunları iyi analiz edebilecek bilim/eğitim/kültür konularında uzman kişilerin bu ideolojik yapının oluşturulmasında katkılarına açık olmalı.

Evet, her değişim zordur; bir süreçtir, başlangıçlar ise öyle hemence menzile varılabilecek bir ateş değil, ateşten gömlektir bence!

İşte tüm bunları göze alabilecek birini “lider” diye taçlandırabilirsiniz. Ve elbette zamanın de ne menem bir usta olduğunu bilerek...


1 Başlangıçlar/Niyet ve Yöntem, Edward Said; Çev. Ferit Burak Aydar, 2009, Metis Yay., 402 s.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anlatısız toplum 19 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları