Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ufukta ‘mükemmel fırtına’

07 Ekim 2021 Perşembe

Rejimin ufkunda bir “mükemmel fırtına” şekilleniyor. İki olasılık var. Ülke, bu fırtınadan bu rejimi geride bırakarak çıkabilir, bir onarım (restorasyon değil!) ve inşa sürecine girebilir. Rejim, bu fırtınadan, dine dayalı bir kutuplaşmaya sığınarak çıkmaya kalkarsa, ülkeyi paramparça edebilir.

‘HASTA ADAM’

Rejim, laik Cumhuriyeti yıkarak Osmanlı geleneğini, estetiğini canlandırmaya çalışırken, emperyalizmin Osmanlı İmparatorluğu’na atfettiği “hasta adam” tanımlaması, bu kez Foreign Policy’de Steven Cook’un eliyle rejimin lideri için kullanıldı. Cook, AKP’nin Türkiye’yi demokratikleştireceğini düşünmüş tiplerden biri, bugün de Türkiye’de olanları anlaması uzak bir olasılık. Ancak tarihin acı şakasını görmezden gelmek de olanaksız: “Hasta adamın” mirasına sahip çıkmak isteyen liderin bizzat kendisi “hasta adam” olarak anılıyor.

Belli ki emperyalist merkezlerde “AKP dönemi bitti” algısı, “Peki, şimdi ne” sorusu artık gündemdedir. “Yetmez ama evet”çileri yeniden pazarlama çabaları da… Bu da yaklaşan “mükemmel fırtına”yı hazırlayan sürecin bir semptomu olsa gerek, Gramsci’nin işaret ettiği “morbid semptomlar” gibi… 

Rejimin liderinin “hasta” biri olarak algılanması, birbirini izleyen dış politika fiyaskolarına yenilerinin eklenme olasılığını güçlendiriyor. Rejim hem ABD hem de Rusya iskemlelerine aynı anda oturmak istiyor ama birinin lideri “otokrat” diyor. Öbürü, S-400’leri satarak NATO ile arasına bir kama soktuktan sonra, bir eli gaz vanasında, öbür eliyle Suriye’den çıkarmak için baskıyı artırmaya devam ediyor. “Hasta adam” iki iskemlenin ortasındaki boşluğa düşmek üzere…

İKİ BOZULMA 

Diğer taraftan, rejim açısından ülke içinde iki bozulma dikkat çekiyor. Birincisi, ekonomik kaynak sorunu ve kötü yönetim, bir borç krizi olasılığını besliyor. Ekonomik verilerin artık güvenilirliğini tümden yitirdiği bir ortamda, IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların, uluslararası yatırımcıların, her şey normalmiş gibi davranma görüntüsü, akla Yunanistan krizinden önceki yılları getiriyor ve oldukça düşündürücüdür. 

İkinci bozulma, siyasi dengelere ilişkindir. Kamuoyu yoklamalarının sonuçlarından, seçmenin, (bu anketleri hazırlayanların ilişki çevrelerini düşünce) büyük sermayenin “hasta adama” olan güvenlerinin tükendiği anlaşılıyor. Yandaş entelijansiyanın kimi üyelerinin geleceklerinden korkmaya başladıklarını gösteren işaretler de artıyor. Bir “cüppeli”, “Çocuklarınızı imam hatip lisesi ve ilahiyata göndereceğinize düz ortaokul ve liselere gönderin; daha az hasarla çıkar” diyor, buraları tarikatların savaş alanına dönüşmüş.

Başından bu yana lidere sadık bir yazar, “Tam yetkisiz ve tamamen sembolik Cumhurbaşkanlığı” istiyor. Seçmenin, büyük sermayenin ve yandaş entelijansiyanın desteğini kaybetmeye başlayan rejimin, sürdürülebilirliğini de kaybetmesi kaçınılmazdır.  

BİR TOPARLANMA

Muhalefet tarafında belirgin bir toparlanma var. Rejime yönelik eleştiriler keskinleşiyor, hedefleri belirginleşiyor. Salı günü, altı muhalefet partisinden genel başkan yardımcıları TBMM’de bir araya gelerek AKP sonrası için önerdikleri rejimin özelliklerini konuştular. Bu olumlu bir gelişme ama muhalefetin bir laik demokratik cumhuriyet çizgiyi tanımlamakta hâlâ zorlandığı da bir gerçektir. CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi gerçekten muhalefet partileridir; HDP liderliğinin ve Demirtaş’ın açıklamalarından sonra, o toplantının, HDP’yi de kapsayacak biçimde düzenlenememiş olması ve bugünlere gelişten sorumlu AKP artıklarına göre şekillenmesi ise düşündürücüdür.

HDP, laik demokratik bir cumhuriyetten yanadır (Bkz: “Demokrasiye, Adalete, Barışa Çağrı Deklarasyonu.”), rejimin karşısındadır. Yeni bir laik demokratik rejim kurmayı, Kürt sorununun çözümünde ilerleme kaydetmeyi vaat edenlerin “nasıl olsa bize oy verecek” anlayışının aşmaları gerekir. Bu da ancak kapsayıcı, diyalog ve köprü kurucu olmakla, “yeni bir şey” inşa etmeye başladıklarını şimdiden göstermekle ilgilidir. 

Evet, rejim bir mükemmel fırtınaya doğru gidiyor. Öyleyse muhalefet açısından koşullar elverişlidir. Ancak zafer garanti değildir! Rejim karşıtı cepheyi örmek, güçlendirmek ve bu gücü göstermek gerekir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları