Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Neoliberal ayetullahların kafası karıştı...
Bu ayetullahların itikadının temelinde “rasyonel beklentiler” dogması yatar. Bu dogmaya göre insan ekonomik çıkarlarını bilir, onlarla uyumlu rasyonel tercihler yapar.
Bill Clinton başkanlık seçimlerine giderken ünlü olmuş bir söz vardı “It’s economy stupid” (“ekonomidir, ekonomi aptal”... dış politika ya da başka bir şey değil gibi... ). O dogmaya göre seçimleri, ekonomi iyiyse iktidardaki kazanır, kötüyse muhalefetteki... Seçim kampanyasında olumlu ekonomik beklentiler yaratmak çok önemlidir.
Bu ayetullahlar, 2008 finansal krizinin ertesinde “gerçek hayatın”, o zaman FED başkanı Greenspan’ın değimiyle “kafalarındaki ideolojiye (dogmalaraEY) uymadığını fark ettiler.” Bu “uyanış” kısa sürdü, dogma yeniden egemen oldu.
‘Ekonomi değil, aptal!’
Şimdi ABD’de yaşanmakta olanlar karşısında ayetullahların kafası yine karışmış: “Seçmen neden ekonomideki iyileşmeyi görmüyor, rasyonel davranmıyor?” tartışması, New York Times, Financial Times, CNN gibi yayınlarda canlandı.
Gerçekten de ABD’de ekonomik göstergeler iyiye doğru işaret ediyor ama seçmenin gözünde Başkan Biden’ın konumu iyileşmiyor. Bu sırada, Türkiye’de çok derin bir ekonomik kriz var, yoksulluk hızla arıyor, orta sınıf hızla “aşağı düşüyor”, neoliberal Ayetullahların çözüm önerilerinin kötüyü daha kötü yapacağını halk görüyor ama 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP’nin seçmenden aldığı destek yüzde 30+’larda oturmuş, yerinden kıpırdamıyor.
Bir Financial Times yorumuna göre ABD’de “yeni kural” artık, “Ekonomi değil, aptal!” (John Burn-Murdoch, 22/03). ABD’de ve Türkiye’de ekonomik toparlanma veya açlık, yoksulluk seçmenin belli bir kesiminin düşüncesini etkilemiyor. O zaman soralım: “Ekonomi değilse ne?”
‘Ekonomi değilse ne?’
Olgular anlamlarını ancak bir “anlamlar sistemi” (daha teorik bir ifadeyle bir “hakikat rejimi”) içinde kazanırlar. Amerika’da, Türkiye’de, belli bir ekonomik olgu, toplumun farklı kesimlerince farklı anlamlandırılıyorsa bu kesimlerin farklı “anlam sistemleri” (hakikat rejimleri) içinde düşündükleri sonucunu çıkarmak gerekir: Birbiriyle uyuşmayan iki “kültür” farklı talepler, beklentiler zemininde toplumu ikiye bölmüştür diyebiliriz. Buna karşılık, henüz kutuplaşmamış, siyaseti çok parçalı Avrupa ülkelerinde, seçmenin ekonominin durumuna ilişkin algısıyla hükümete karşı tutumu arasında hâlâ belirgin bir pozitif korelasyon görülüyor (FT, agy).
Karşımızda ilginç bir simetri var: ABD’de ekonomi olumlu sinyaller verirken Biden’ı suçlamaya devam eden, Türkiye’de derin ekonomik krize karşın, bu ekonomiyi bu hale getiren yönetimi desteklemeye devam eden seçmen kesimleri birbirine çok benziyor: ABD’de ve Türkiye’de bu tür seçmenin büyük bir kısmı dini “hakikat rejimi” içinde düşünüyor, yaşıyor.
ABD’de bu tür seçmen, yabancı (Müslümanlar, Yahudiler, “Lationo”lar gibi) düşmanlığı, kadın hakları, LGBTQ hakları, doğum kontrolü, silah merakı, şiddet eğilimi gibi konularda tercihlerini kökten dinci Hıristiyanlık temelinde şekillenmiş bir “hakikat rejimi” içinde yapıyor. Türkiye’de de söz konusu ettiğim seçmen de tercihlerini, kökten dinci bir Sünni Müslümanlık temelinde şekillenmiş bir “hakikat rejimi” içinde yapıyor. Türkiye özelinde bu hakikat rejimi, ek olarak beden estetiği (kılık, kıyafet, sakal saç), zaman ve mekân kullanımı/denetimi üzerinden bir “biyopolitik” de dayatıyor.
Türkiye’de muhalefet değil ama rejim, bizim yaklaşık 20 yıldır vurguladığımız bu gerçeğin farkında. O güvenle ülke kaynaklarını talan etmeye devam ediyor. Neoliberalizmin ayetullahları, ekonomide çok daha büyük yıkımlar pahasına, finans-kapitalin talepleri doğrultusunda, faizleri daha fazla yükseltmekten kamu harcamalarını kısmaktan, kaynakları talan etmeye gelecek uluslararası spekülatör sermayeye güven vermekten, rahatlıkla ve halk sınıflarının içine düşeceği zorlukları düşünmeye gerek duymadan söz edebiliyorlar. Bunlar “dinci hakikat rejiminin” egemenliğine güvenerek olası bir tepki riskinden de kaygılanmıyorlar.
Hem rejime hem de neoliberal awyetullahlara karşı, “ya bize dinsiz derlerse”, “ya bize illiberal/devletçi/ popülist filan derlerse” korkusuyla, dinci “hakikat rejimine”, liberalizme karşı kültürel mücadeleden kaçtıkça bu durumun içinden çıkılamaz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- MHP'de 3 milletvekilinin istifası istendi!
- 2'si ağır, 3 polis yaralandı!
- Uğur Dündar'ın 'babalık' davasında karar çıktı
- Kadınlara cehennem hazırlayanlar
- İtirafçı Nevzat Bahtiyar'dan sürpriz hamle geldi
- Cem Garipoğlu soruşturmasında karar!
- Nasuh Mahruki'nin tutuklanma gerekçesi belli oldu!
- MSB açıklamasında 'Erdoğan' ayrıntısı
- Storm Shadow füzesi Rusya'ya ateşlendi!
- Mauro Icardi'den Wanda Nara açıklaması!