Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
'Kara Delik', 'II. Büyük Depresyon'...
Belçika’nın en büyük kredi kurumlarından Dexia Bank batıyor, Yunanistan’ın yardım paketi üzerinde kuşkular artıyor... Kriz yoluna devam ediyor...
\nHalbuki geçen haftanın başında piyasalar, Avro Bölgesinde krizi aşacak “büyük plan”ın yolda olduğuna ilişkin bir umutla, önceki haftanın çöküntüsünden çıkmaya başlamıştı. Perşembe günü Alman Parlamentosu, Avrupa Finansal İstikrar Fonu’na Almanya’nın yapacağı katkıyı genişletmeyi kabul edince, “büyük plan”ın gerçekleşmesinin önündeki en büyük engel de kalkmış oluyordu.
\nAncak, Avrupa piyasaları haftayı yine kırmızıda kapattılar. Anlaşılan, yine dünya ekonomisindeki yavaşlamaya, “büyük plan”ın önündeki siyasi engellere ilişkin kaygılar egemen olmuştu.
\nTünelin ucunda hâlâ \t\tışık yok...
\nBu sırada Soros, Financial Times’daki yorumunda “II. büyük depresyon” tehlikesinden söz ediyordu. Genelde riskleri azımsayarak (aman piyasaların morali bozulmasın) olumlu bir tablo çizmeyi tercih eden, The Economist, bu hafta, dünya ekonomisinin “karadeliğe” düşmek üzere olduğunu yazıyordu.
\nGeçen hafta sonu, yılın üçüncü 3 Aylık Dönemi de (Q3) kapanıyordu. Piyasalar yalnızca haftayı değil, “berbat Q3’ü de ağızlarında kötü bir tatla kapattılar”. Cuma günü yüzde 2.2 ile haftayı 11.000’in altında kapatan Dow Jones’un Q3 dönemindeki toplam kaybı yüzde 12’yi geçiyordu. Aynı dönemde FT 100, Dax ve Cac 40’ta sırasıyla yüzde olarak 13.7, 26 ve 26, oranlarında düşmüşlerdi. Asya piyasaları da farklı değildi, Hong-Kong’da Heng Seng’in üç aylık kaybı yüzde 23, Şangay Bileşik’in kaybı yüzde 16 olmuştu.
\nFinancial Times Lex köşesi’ne göre, piyasaların BRIC ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) performansının dünya ekonomisini kurtaracağına ilişkin inançları sarsılmıştı. Gerçekten de Uluslararası Tedarik Müdürleri indeksinin dört BRIC’den üçünde yüzde 50’nin (resesyon sınırı) altına düşmesi, yükselen piyasalarda faizlerin yükselmeye başlaması, talep daralmasının gündemde olduğunu gösteriyordu. Çin ve diğer yükselen piyasalar dünya ekonomisinin yardımına gelemiyorsa durum gerçekten kaygı vericiyi olmalıydı. Birincisi, büyümeye başlayarak diğer ülkelere gerekli talebi ve kaynağı sunacak, böylece krizden çıkışı başlatacak bir “yeni motor” (1940’ların Amerika’sını anımsayınız) hâlâ ortada yoktu. İkincisi bu koşullarda, dünyanın en büyük iki ekonomik bölgesini oluşturan ABD ve Avrupa’nın performansı, kapitalizmin kaderini belirlemeye devam ediyordu. Bütün dikkatler yine, mali krizi derinleşmeye devam eden Avro Bölgesinin üzerinde yoğunlaşıyordu.
\n‘Büyük cansızlık’ ve siyaset
\nBu iki ekonomik blokun durumu da hiç aydınlık değil. Peki öyleyse ne?
\n“Büyük depresyon” kavramını 1930’ları, ardından gelen felaketleri anımsattığı için kullanmak istemiyoruz. Bu yüzden önce “büyük durgunluk” (recession) kavramına sarıldık. Geçen hafta da Goldman Sachs ekonomistleri “büyük cansızlık /durağanlık” (great stagnation) kavramıyla geldiler.
\nGoldman Sachs ekonomistlerinden Jose Ursua’nın hazırladığı rapora göre, “Gelişmiş ekonomiler açısından, bir uzun dönemli durağanlık olasılığı akla yakın bir risk, meşru bir kaygı konusudur” ve “bu ülkelerin yeniden ekonomik toparlanmayı canlandırarak ‘büyük durağanlık’tan kurtulmayı başarmaları, siyasetin güveni restore etmesine, büyümeyi kalıcı bir biçimde başlatacak reformları uygulamaya koymasına bağlıdır” (Bloomberg, 30/09/11)
\nThe Economist ve Financial Times’da da Soros, krizden çıkmak için siyasi müdahaleye büyük önem veriyor (piyasalar kendi kendine dengeye gelemiyor anlaşılan). The Economist, kasımdaki G20 zirvesine kadar bir “büyük plan”ın hazırlanmasının zorunluluğundan söz ediyor, politikacıların en büyük hatasının kısa dönemli mali istikrar üzerinde odaklanmak (Hani piyasalara güven vermek gerekiyordu!) olduğunu vurguluyor.
\nSoros’a göre, mali piyasalar dünyayı yine bir büyük depresyon’a doğru sürüklüyorlar. Bir an önce üç cesur adım atmak gerekiyor. Soros’a göre Avro Bölgesi bir ortak Hazine’ye sahip olmalı, büyük bankalar AB Merkez Bankası’nın (ECB) denetimi altına alınmalı, ECB zora düşen ülkelerin, ucuza finansman bulmalarına olanak sağlamalı. Kısacası AB siyasi birliğe doğru güçlü adımlar atmaya başlamalı.
\nBu bağlamda, önceki hafta gerçekleşen IMF toplantısından sonra yoğunlaşan tartışmalar, geçen hafta, Alman Parlamentosu’nun, Almanya’nın Avrupa Mali İstikrar Fonu’na yapacağı katkıyı arttırmasına onay vermesi, PIIGS (Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan, İspanya) ülkelerinde olası bir devlet iflasını önleyecek adımların atılması açısından önemli gelişmelerdi.
\nTemmuz ayında Avrupa Finansal İstikrar Fonu (AFİF) hem arttırılmış hem de yetkileri genişletilmişti. Alman Parlamentosu, 250 milyar Avro’dan 440 milyar dolar Avro’ya çıkarılan AFİF içinde Almanya’nın payının 120 milyardan 211 milyar Avro’ya çıkarılmasını onaylamıştı. Fransa, Finlandiya ve Avusturya parlamentoları da... Dahası, IMF toplantısına katılan bir G20 görevlisinin, Londra’da yayımlanan günlük finans gazetesi CİTY A.M.’e verdiği bir demeçte vurguladığı gibi “Alman ve Fransız liderlerin 3 trilyon Avro’luk bir paketin gerekli oluğunda anlaşmaya varmış görünüyorlardı.”
\nLiderler iktidarsız
\nTüm bunların piyasalarda güveni restore etmesi gerekiyordu. Ama etmedi. Birincisi; bugüne kadar yalnızca bir “büyük plan”ın ve “çok para”nın gerekli olduğunda anlaşıldı. Ama plan’ın ne olacağı konusunda ortada bir açıklık yok. Şimdilik en fazla PIIGS ülkelerine, öncelikle de Yunanistan’a, bulaşıcılığı önleyecek büyüklükte kaynak aktarılacak. Yunanistan’ın borçlarının planlı bir biçimde ertelenmesi, hatta bir kısmının silinmesi de (iflas) söz konusu olabilir. Ancak City Group’dan Prof. Buiter ve Ebrahim Rahbari’nin vurguladığı gibi, daha ileri bir siyasi bütünleşme ya da Yunanistan gibi iflas noktasına gelenlerin Avro’dan çıkma olasılığı yok. AB bocalayarak yola devam etmeye çalışacak (Christian Science Monitor, 29/09).
\nBu en mantıklı senaryo, çünkü, Rogoff ve Reinhart’ın vurguladıkları gibi “aslında bir Avrupa Birleşik Devletleri gerekiyor. Bunu 20 yılda yapmayı planlamışlardı ama şimdi 20 haftaları var” (New York Times 29/09). Kısacası olacak iş değil. Diğer taraftan, diyelim ki mucize oldu, bu Avrupa Birleşik Devletleri 20 haftada kuruldu. Peki, ne yapacak bu devlet. Mali disiplin koşuluna bağlanmış mali istikrar fonundan, bankaların borçlarını devralmaktan başka ne var gündemde? Buradan büyümeye gitmek olanaklı değil...
\nDahası, mali disiplin kurallarını kim uygulayacak? Başta The Economist’te olmak üzere yorumcular siyasi liderlerin karar almakta zorlanmasından söz ediyor. Bunu tercüme edersek, liderler güçsüz, toplumda destekleri ve inandırıcılıkları yok. Bu hale nasıl geldiler? Neo-liberalizmin orta sınıfları imha eden, emekçileri daha da yoksullaştıran etkileriyle, mali kriz başladıktan sonra, bankaları kurtarıp zararı halkın sırtına yıkmaya kalkan politikalarla... Kısacası yolun sonuna gelmiş durumdalar. Buranın neresi olduğunu görmek için Yunanistan’a bakmak yeterli...
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Uğur Dündar'ın 'babalık' davasında karar çıktı
- 2'si ağır, 3 polis yaralandı!
- Kadınlara cehennem hazırlayanlar
- İtirafçı Nevzat Bahtiyar'dan sürpriz hamle geldi
- Nasuh Mahruki'nin tutuklanma gerekçesi belli oldu!
- Cem Garipoğlu soruşturmasında karar!
- MSB açıklamasında 'Erdoğan' ayrıntısı
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Mauro Icardi'den Wanda Nara açıklaması!
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi