Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Emperyalizmin yeni paradigması

18 Mayıs 2020 Pazartesi

Büyük güçler arası hegemonya rekabeti (emperyalizmin paradigması) Covid-19 kriziyle birlikte tedarik zincirleri sistemi üzerinde yoğunlaşmaya başladı.

Emperyalizmin/jeopolitiğin değişen paradigmaları

Modern emperyalizm, bir devletin dış politikasını değil, finans-kapitalin ve onun çıkarlarını temsil eden devletlerin uluslararası alandaki ekonomik, teknolojik, siyasi hatta askeri rekabet sistemini tanımlar. Bu sistemin işleyiş paradigmasını (rekabetin biçimi, araçları ve hedefleri) egemen sermayenin o dönemdeki genişleme gereksinimleri şekillendirir. Kapitalist işletmelerin aldığı kararlar, devletlerin politikaları bu paradigma içinde çalışır.

Modern emperyalizmin ilk paradigmasını, “yaygın sermaye birikim rejiminin” hammadde, tarım havzaları, sermaye ihraç alanlar üzerindeki tekelci denetim (sömürgecilik), bu alanları koruma, genişletme (yeniden paylaşma) gereksinimi oluşturuyordu. Bir “yapısal kriz”, iki dünya savaşı ardından iki bloklu dünyada, emperyalizmin yeni paradigması, sömürgeleştirme değil, rekabet eden blokların kendi ekonomik, siyasi sistemlerini yaygınlaştırarak “küreselleştirme” çabaları üzerinde şekillendi.

Bu dönemin Fordist (yoğun) sermaye birikim rejiminin yapısal krizi ile birlikte emperyalizmin, 1980’lerden başlayarak şekillenen yeni paradigması şöyle tanımlanabilir: Uluslararasılaşmış finans-kapitalin değerlenmesi için yeni alanlar (dağılmaya başlayan Doğu Bloku’nun alanları da dahil) açmak, bunları neo-liberal modele uygun biçimde yeniden yapılandırmak, diğer bir deyişle “küreselleşme”.

Bugün dikkatleri üzerinde toplayan tedarik zincirleri, uluslararası finans-kapitalin genişleme sürecinin, sınai sermayesi (artık-değer üretilen) ayağını oluşturuyordu; yeni bir hegemonya adayı olarak Çin’in ekonomik yükseliş sürecinin de bir bileşenini.

Yeni paradigma

Tedarik zincirlerinin ağırlıklı olarak Asya’da ve Çin’de yoğunlaşması, ABD’de 2000’li yılların başından bu yana “çokuluslu şirketler” (ÇUS) ve ulusal güvenlik konuları üzerinde çalışanların dikkatini çekmeye başlamıştı. 2000’li yılların başında, bu zincirlerin kırılganlığının ulusal güvenlik üzerindeki etkileriyle ilgili kaygılarını (Heartland-Mark Scott) aktarmıştım. Covid-19 salgını, bu tartışmayı yeniden, daha yaygın bir alanda ve Çin’in yeni hegemonya adayı olarak yükselmesi bağlamında alevlendirdi. Emperyalizmin yeni paradigmasının bu alanda şekillenmekte olduğu söylenebilir.

Covid-19 krizi, Wuhan başta olmak üzere birçok ülkeden geçen tedarik zincirlerini kırınca merkez ülkelerde ama özellikle ABD’de birçok stratejik sanayi dalında üretim aksadı. Covid-19’la mücadele süreci, özellikle ABD’nin tıbbi araç, kritik ilaçlar alanında Çin’deki üretim birimlerinden geçen tedarik zincirlerine ileri derecede bağımlı olduğunu, bu durumun bir “ulusal güvenlik sorunu” yaratmaya başladığını gösterdi. ABD’de, “Bu tedarik zincirlerini Çin’in denetiminden çıkaralım” diyen bir koronun sesi yükselmeye başladı.

Son yıllarda, ABD ve Çin arasındaki ekonomik, siyasi nüfuz alanı rekabetin gerginlikleri artıyordu. ABD’de Trump yönetimi, emperyalizmin küreselleşme paradigmasını terk ediyor, dış ticaret ve teknoloji transferi alanlarında korumacı eğilimlerle, büyük güçler arası rekabet-dengeleme ortamı oluşuyordu. Ticaret savaşlarına ek olarak Kearney araştırma şirketinin bir raporu, 2019 yılında tedarik zincilerinin gelişmesinde eğilimin tersine dönmeye başladığını, ÇUŞ’nin “reshoring” (ulusal piyasaya dönme) indeksinde çok çarpıcı bir artış başladığını gösteriyor.

Şimdi ABD’de yorumcular, tedarik zincirlerinin Çin’in döviz gelirlerine, teknoloji transferine, istihdam (sosyal barış) yaratma kapasitesine büyük katkıda bulunduğuna işaret ediyorlar. ABD ve Japonya, şirketlerini, Çin’den çıkmaya, ülkeye geri dönmeye ya da dost ülkelere gitmeye teşvik ediyorlar. Böylece şekillenmeye başlayan “sanayi politikaları” da neo-liberalizmin tabutuna bir çivi daha çakıyor.

Ancak bu arada dünyanın ticari, ekonomik bloklara, hegemonya alanlarına bölünme eğilimi güçleniyor, bu eğilimin getirdiği riskler de artıyor. Emperyalizmin yeni paradigması bu alanda şekilleniyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları