Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Ekonomik-jeopolitik’ krizler döngüsü yeni savaşlara hazır olun diyor

18 Nisan 2024 Perşembe

Dünya ekonomisi, finansal krizden bu yana durgunluk içinde patinaj yapmaya devam ederken üzerine pandeminin, Ukrayna savaşının en son olarak da Hamas’ın 7 Ekim çılgınlığının, Siyonist faşistlerin soykırım girişiminin, İsrail-İran çatışmalarının ağırlığı yüklendi.

UZUN DURGUNLUK - KRONİK YOKSULLAŞMA

IMF Başkanı Georgieva’ya göre “Dünya ekonomisinin önünde 10 yıllık bir yavaş büyüme ve toplumsal hoşnutsuzluklar dönemi var”, “Enflasyon denetim atına alınamadı”, “Finansal krizi önleme araçları tükendi, borç stoku büyüdü”. Bu durum “Birçok ülkede kamu maliyesine büyük riskler getirdi. Gündemdeki, çok sayıda genel seçim, son yıllarda artan anksiyete, bu borçları azaltacak önlemleri almayı zorlaştırıyor”.

Jeopolitik gerginlikler “Dünya ekonomisinin parçalanma riskini artırıyor”. IMF’ye göre 39 gelişmiş ülkede borç stoku 1950’lerde ulusal hasılanın yüzde 110’undan 2022’de yüzde 278’ine yükselmiş. Son yıllarda banka dışı finans kurumlarının elindeki varlıklar 2007/8 krizinin ertesinde yüzde 25’den 2022’de yüzde 47.2’ye yükselmiş. Financial Times’dan John Plender’e göre “Karmaşık finansal enstrümanların fink attığı bu finansal ‘macera oyunu parkında’ ne gibi risklerin biriktiğini kimse bilmiyor”.

Gelişmiş ekonomiler, özellikle ABD ve İngiltere büyüyebilmek için borçlanmaya devam ediyorlar. Kimi araştırmalar, 1980’lerden bu yana dünyada yatırımların finansmanının hane halkı tasarruflarından çok, giderek artan oranda, şirket tasarruflarına dayandığını gösteriyor. Elinde en çok nakit birikenlere bakınca karşımıza “muhteşem yediler” denen Google, Amazon, Apple gibi teknoloji şirketleri çıkıyor. Bunların tasarrufları, 2010’da yaklaşık 50 milyar dolar düzeyinden 2023’te 300 milyar doların üzerine çıkmış (Plender). Diğer bir deyişe şirketler yatırabileceklerinin çok üzerinde biriktirmeye devam ediyorlar. Harcanabilir gelirin en zenginlere giden kısmı artmaya devam ediyor. Bunlar da bu serveti yatırım yapmak, iş yaratmak, artık-değer ürettirmek yerine “depoluyorlar”, yoksul yoksullaşmaya devam ediyor. Toplumsal huzursuzluklar da artmaya...

Kamunun borcu da gelişmiş ekonomilerde, 2000’lerde ulusal hasılanın yüzde 76.8’inden 2022’de yüzde 113’e yükselmiş. Finansal sektör dışındaki şirketlerde de benzer bir durum var: 2008-2021 döneminde borçları ikiye katlanarak 16.6 trilyon dolara ulaşmış. “Geçmiş sermaye birikiminin stokları ... yeni sermaye yaratmak yerine, ekonomik büyümeyi besleyen borçları yeniden finanse ediyor. Küresel varlık piyasalarının birincil işlevi artık zor zamanlarda şirketlerin batmasını önleyecek kaynakları sunmaya dönüştü”. Plender’e göre bu borçlar böyle artmaya devam edemez. Ancak bu borçlar büyümeyi besleyen tüketimi finanse ettiğinden, azaltılması da ekonomik ve siyasi olarak çok riskli.

REKABET VE JEOPOLİTİK

ABD ve AB ekonomileri büyümeyi destekleyen tüketici talebini borçlarla sürdürmeye çalışırken özellikle Çin’den gelen rekabet bu talebi artan oranda kendine çekiyor. Çin ekonomisi öncelikle sanayi yatırımlarına dayanarak yüzde 5+ hızıyla büyümeye devam ediyor, fabrikaların ürettiği arz birçok sektörde iç talebin kapasitesini aşıyor. Üretim fazlası da rekabetçi fiyatlarla ihraç ediliyor. Bu ihracat, ABD ve Avrupa imalat sanayi, özellikle de otomotive sektörü (elektrikli taşıtla) üzerinde gittikçe artan bir basınç yaratıyor. Bu sektörün ekonomik büyümeye ve istihdama katkıları ABD ve AB’de sırasıyla yüzde 3 ve yüzde 5 ile yüzde 7 ve yüzde 6 civarında olduğunu düşününce, Çin sanayisinin (ve ekonomik modelinin) rekabet gücünün neden bir stratejik tehdit olarak algılandığı da anlaşılıyor.

Dünya ekonomisi ABD ve AB’de aşırı birikim, Çin’de aşırı üretim sorunun basıncı altında patinaj yaparken dünya ticaretinin yüzde 12’sinin geçtiği, Süveyş Kanalı ve petrol tüketiminin yüzde 21’inin geçtiği Hürmüz Boğazı coğrafyasında, çatışmalar terörizm, soykırım, etnik temizlik, İsrail ve İran arasında doğrudan savaş olasılığını içeren jeopolitik kriz enerji ve deniz taşıma maliyetleri üzerinden, aşırı birikim ve aşırı üretim sorunlarının kaynağındaki kâr oranları gerileme eğilimini güçlendiriyor.

Tarih bize, kapitalizmin kriz dinamikleriyle beslenen “emperyalist rekabetin” vekâlet savaşları ve bir “Büyük Savaş” olasılığını güçlendirdiğini söylüyor.




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları