‘CHP’de değişim’ ama nasıl?

19 Haziran 2023 Pazartesi

CHP liderliği yoğun biçimde değişimden söz etmeye başladı. Ancak, bir gün “Yapılan her şey doğruydu” deniyor, ertesi gün tüm danışmanlar kovuluyor? Bu şaşkınlık korkutucu. Bu “değişim” söyleminin, her şeyin aynı kalması için kurgulanmış bir fanteziden öte bir anlamı olacaksa önce değişecek “şeyi” tanımlamak gerekiyor. 

CHP NEDİR?

Bugünkü CHP laik, halkçı, reformcu, devletçi değildir. Cumhuriyetçiliğin ve milliyetçiliğin ne anlama geldiği artık belirsizdir. Öyleyse CHP’yi, CHP olarak tanımlamaya/tanımaya izin veren “özün” bugün hangi bileşenlerden oluştuğu belirsizdir. Besbelli ki bugün “CHP” adının temsil ettiği “varlık”, “6 ok”un üzerinde şekillenmiş “şey”den farklıdır. Peki öyleyse nedir? 

Gelin başka bir açıdan yaklaşalım, Ecevit’le başlayan “dönüşümü” milat alarak “CHP sosyal demokrat bir parti midir” sorusuyla devam etmeye çalışalım. Sosyal demokrasi, liberal demokrasiye, alternatif olarak halkın çoğunluğunun (esas olarak emekçiler) çıkarlarını temsil eden bir demokrasiyi savunmak için kurulmuş bir hareket/partidir. Bu partiler, parlamenter sistemde, oyçokluğuyla iktidara gelerek toplumu liberal demokrasinin ve kapitalizmin ufkunun ötesine doğru, reformlar yoluyla dönüştürmeyi amaçlıyorlardı. Bu partilerin sendikalarla, ilerici örgütlerle, ilerici entelijensiyayla ve sanatçılarla güçlü hatta organik bağları vardı, toplumu kendi programları doğrultusunda değiştirmek için devleti kullanmaya kararlıydılar, bu bağlamda kamu işletmeleri ve planlama, hakları ve özgürlükleri genişletmek, amaçladıkları dönüşümün belli başlı araçlarıydı. 

Siyasi pratik, bu partilerin devlet anlayışlarının, deklare ettikleri amaçlarıyla uyumlu olmadığını ortaya koydu. II. Dünya Savaşı’ndan sonra güçlenen “komünist tehlike” bu partileri toplumu dönüştürme hedefinden kopardı, halk sınıflarının yaşamlarını dayanılabilir (isyanı önleyebilecek) düzeyde tutarak kapitalizme karşı muhalefeti düzenleme amacını benimsemeye yönlendirdi. Özellikle de 1989’dan sonra sosyal demokrat partiler, neoliberalizmi dayatan finans-kapitalin “yedek lastiğine” dönüştüler. Artık halk sınıfları açısından işlevleri, kapitalizmin yapısal krizi içinde, daha “yaşanabilir bir kapitalizm” umudunu canlı tutmaktan öteye geçmiyordu. 

Bu paradigma içinde bakınca CHP’nin kapitalizmin ufkunun ötesine bakmadığı, sendikalarla, işçi hareketiyle organik bağlarının olmadığı, kurmaya da çalışmadığı görülür. CHP’nin kapitalist toplumu emekçiler açısından daha yaşanabilir kılmak için, devlet, plan ve özgürlükler bağlamında hangi araçları kullanmak istediği de belli değildir. CHP toplumu hangi yönde nasıl dönüştürmek istiyor sorusunun da cevabı bugün için yoktur.

Dahası CHP’yi, toplumu en az 17 yıldır adım adım dönüştürmekte olan siyasal İslam hareketi ve partisinden ayıran sınırlar, dolaysıyla direniş iddiasının içeriği, her seçimde her kritik siyasi dönemeçte biraz daha belirsizleşmiş, geçirgenleşmiştir.

CHP modern hak ve özgürlüklerin olmazsa olmaz temeli laiklik konusunda, kapitalist demokrasinin işleyişi açısından vazgeçilemez “güçler ayrılığı”, atanmışların anayasaya sadakati, seçilmişlerin dokunulmazlığı, kadınların ve çocukların güvenliği alanlarında, tarikatların yayılarak güçlenerek devlete yerleşmesi karşısında, AKP öncesinin mevzilerini bile koruyamamıştır. 

Bugün, bir fantezi olmaktan öte, anlamlı bir değişimden söz edilecekse CHP liderliği, “Yenilenmiş ve dinamik örgütlerimizle önümüzdeki seçimleri almaya kararlıyız” gibi “çürümüş sakızları” tükürmeli, halkın karşısına hem geleneksel CHP’nin “özünü” oluşturan hem sosyal demokrasiyi tanımlayan ilkelerle birlikte kurgulanmış inandırıcı bir yol haritası koymalıdır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları