Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Çapraz akıntılar birleşirken

04 Nisan 2022 Pazartesi

Pazartesi günkü yazımda, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da (KAO) gelişmeye başlayan “çapraz akıntılardan”, bunların birleştiği yerlerde anaforların oluşma olasılığından söz etmiştim. İsrail’de altı yıl sonra aniden tırmanmaya başlayan, bir haftada en az 15 kişinin yaşamına mal olan “terör” ilişkili olaylar, bu “akıntıların” Filistin-İsrail coğrafyasında birleşmeye başladığını gösteriyor.

YOKSULLUKTAN DAHA YOKSULLUĞA

Dünya Bankası araştırmalarına göre KAO, 2011-2018 arasında yoksulluğun en hızla arttığı bölge oldu. Özellikle aşırı yoksulluk (günde 1.9 dolar) oranı iki buçuk kat artarak yüzde 2.7’den yüzde 7.2’ye yükseldi. Pandemi bu yoksullaşmanın üzerine geldi. Dünya Bankası’nın Covid-19’un KAO’da Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkileri (Distributional Impacts of COVID-19 in the Middle East and North Africa Region) başlıklı raporunda, Gazze ve Batı Yakası’nda yaşayanların (Filistinlilerin) hane halkı gelirlerinin 2020 yılında en az yüzde 60 gerilediği hesaplanıyor. Pandemi, gıda güvenliğinin Batı Yakası’nda yaşayan, hayat standardı göreli olarak yüksek olan ailelerde bile çok kırılgan olduğunu ortaya koymuş. Filistin Merkezi İstatistik Bürosu verilerine göre 2020 yılında GSMH yüzde 11.5 oranında gerilemiş. Dünya Bankası araştırması, yoksulluğun Gazze ve Batı Yakası’nda, 2019’da yüzde 32.8’den 2020’de yüzde 34.7’ye yükseldiğini gösteriyor.

Ukrayna savaşının etkileri, bu gıda güvensizliğini ve yoksulluğu daha da artırıyor. Birleşmiş Milletler’in ticaret verilerine göre Ukrayna ve Rusya, birlikte, dünya buğday ihracatının yüzde 27’sini, ayçiçeği yağı ihracatının yüzde 53’ünü gerçekleştiriyorlar. Ayrıca Rusya çok önemli bir suni gübre ve hidrokarbon ihracatçısı. Savaşın aksatıcı etkileri devreye girmeden önce, pandemi tedarik zincirlerini zorluyor, fiyatları yukarı doğru itiyordu. Savaşın etkileri fiyat artışlarını hızlandırdı ve dünya ortalamasının iki katı buğday tüketen KAO ülkelerinde gıda tedarik sorunlarını daha da ağırlaştırdı. 

Bu koşullarda, gıda ve enerji fiyat artışlarının, “gıda güvensizliği” Gazze’de yüzde 68.5’e Batı Yakası’nda yüzde 40’a ulaşan Filistin halkının yaşam koşullarını, özellikle gergin ramazan günlerinde dayanılmaz bir düzeye itmesi beklenebilir. 

SEÇENEĞİ KALMAMIŞ BİR HALK

“Çapraz akıntıların” bir tarafında yaşam koşullarını, yoksulluğu daha da ağırlaştıran ekonomik dinamikler var. Karşı tarafında da geçen hafta sonu Necef’te İsrail, kimi Arap ülkelerinin ve ABD’nin dışişleri bakanlarını bir araya getiren toplantının ait olduğu dinamik var.

İran korkusu, KAO’da 1970’lerden bu yana geçerli ABD garantili güvenlik mimarisine olan güvenin azalması, Arap ülkelerini İsrail ile ekonomik, teknolojik bağlar kurmaya, istihbarat ve güvenlik konularında işbirliği yapmaya, ilişkilerini “normalleştirmeye”, yakın zamana kadar geçerliliğini koruyan “önce Filistin sorununun çözümünde ileri adım atma” koşulunu bir kenara koyarak İsrail’in bölgedeki varlığının meşruiyetini kabullenmeye itti. Necef toplantısında, öncesinde ve sonrasındaki diplomatik trafikte Filistin yönetiminin temsilcilerinin yokluğu dikkat çekiyor, böylece Filistin halkını “yoksulluktan daha da yoksulluğa götürmeye devam” eden koşullara bir de “unutulmuşluk” ekleniyordu. 

İsrail yönetimi artık, Filistin sorununu tartışmak istemiyor. Arap ülkelerinin yöneticileri Filistin sorununun artık ayaklarına dolanmasını istemiyor. Onlar istemiyor diye sorun ortadan kalkmıyor. Filistin halkı, yine patlamaya hazır bir bombaya benziyor: Genç nüfusun oranı yüzde 30 dolayında (bunun yüzde 62’si 20-29 yaşları arasında). Gençlerde işsizlik oranı yüzde 40’lara ulaşıyor. Bunlar için bırakın, bağımsız bir Filistin’i, normal bir insan gibi yaşamayı hayal etmek bile çok zor. Gelecek umudu kalmayan, sürekli aşağılanan bir halk ne yapsın?

Haaretz yazarlarından Gideon Levy, bu soruya perşembe günü köşesinde, yoğunlaşan terör olaylarını yorumlarken şöyle cevap veriyordu: “Gelecek için mücadele etmek isteyen Filistinlilere bir tek yol kaldı, o da terör yoludur. İsrail onlara şunu öğretti: Eğer şiddete başvurmazlarsa herkes onları unutacaktır… Yalnızca terörizm yoluyla hatırlanacak belki de yalnızca bu yolla bir şeyler elde edebilecekler”. Levy çok haklı ve “çapraz akıntıların” birleştiği yerde sert bir anafor oluşuyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları