Müjdat Gezen

Unutulanlar

07 Nisan 2025 Pazartesi

Kişilerden söz etmeyeceğim. Ben kolay kolay kimseyi unutmam. Ama unuttuğumuz şeyler tedavülden kalktığı için aklıma geldi. Mesela manşon diye bir şey vardı bilir misiniz? Annem kışın kullanırdı. Siyah yapay kürkten iki yanı açık çanta gibi bir şey. Sağdan soldan ellerini içine sokarsın, eldiven gibi ellerini ısıtır. Siyah storlu perde. O da çok şükür yok. Çünkü İkinci Dünya Savaşı zamanı her evde mecburi idi. İsmi de pasif korunma perdesiydi. Sirenler öttüğünde o perdeler çekilirdi. Işık sızdırmazdı. Banyo sobası da artık yok. Odunla ısınır, hem suyu hem banyoyu ısıtırdı. Daha pek çok şey yok artık. Demokrasi, adalet, ucuzluk, insan hakları, işçi sınıfı, tarım, saygı, sevgi... Zaman içinde bunlar da yitti gitti. Demode olan gereçler yerine gelmeyecek, gelmemeli ama diğerlerinin eksikliği bir an önce giderilmezse vay halimize. 

SOKRATES

Kuzenim Mehmet Tunçelli, Sokrates’le ilgili harika bir anekdot anlattı. Sizinle paylaşmak istedim: 

Sokrates küçükken sabahları çok geç kalkarmış. Annesi: “Öğretmenin de geç kalkmandan şikâyetçi” demiş. Öğretmen Sokrates’e: “Oğlum, sana güzel bir öykü anlatacağım: İki kuş varmış. Biri erken kalkıp böcek yiyor ve yavrularını besliyor, diğer kuş geç kalktığı için aç kalıyormuş. Şimdi söyle bakalım sen bu öyküden ne anladın Sokrates?” Sokrates cevap vermiş: “Erken kalkan böcekleri, kuşlar yer.” HER GÖZLÜK AYNI ŞEYİ GÖRMEZ. 

SEZEN

Yetmişli yıllarda İzmir’den İstanbul’a bir kız geldi. Kırkbeşlik dediğimiz bir plak yaptı. Çok tutuldu şarkıları. Kendi yazıp kendi besteliyordu. Arkadaş olduk. Yarım asıra varan bu süre içinde o benden pek bir şey gördü sayılmaz. Ama ben ondan güzel davranışlar yaşadım ve bunu hiçbir zaman unutamam. Bir dizi çekiyordum “Azmi” diye. “Müziklerini yapar mısın?” diye sordum. “Şarkı da yaparım, ayrıca oynarım da, ayrıca Onno ve Atilla Özdemiroğlu da bana çalarlar” dedi. Geldi, stüdyoya girdi, şarkısını okudu. Jenerikte oynadı. Savaş o dizi için bir şarkı sözü yazmıştı. “Savaşçığım, şarkının sözlerini de ben yazmak istiyorum” dedi ve “Yürüyorum Düş Bahçelerinde”yi yazıp söyledi. Sonradan benim kızım Elif konservatuvarı bitirince onu korosuna aldı ve bu şarkıyı her konserinde kızım Elif’e okuttu. Elif onu hiç unutmaz. Ne zaman Hollanda’dan gelse arar, hatrını sorar. O da Elif’i çok sever. Besteleri, yetiştirdikleri, yorumu hiç ıskalanacak gibi değildir. Ben vefa duygusu gelişmiş bir insanım. Sezen Aksu’nun bana olan iyi davranışlarını unutamam. Unutursam kendime saygımı yitiririm. 

MÜJDE-MEHTAP

1962-63 tiyatro sezonu. Oyundan çıkardık. Aysel Gürel, Savaş, ben, Semra... Biraz meze, biraz içki alır, doooğru Aysel’in Çarşamba’daki tek salon, tek odalı evine giderdik. Siyah önlüklü iki küçük kızı vardı. Müjde ile Mehtap. Ertesi gün okul olduğundan onlar arka odaya geçip uyurlardı. Biz sabaha kadar küçük ön salonda günü gün ederdik. Aysel Savaş’ı çok severdi. Gencecik yaşta onun mertliğini analtır dururdu. Savaş gerçekten mert adamdı. Hiç dedikodu, çekiştirme bilmezdi. Aysel de öyle. O nedenle iyi anlaşırlardı. O iki küçük kız sonradan çok ünlü oldular. Müjde Türk sinemasında ve televizyonlarda yıldız gibi parladı. Çok yetenekliydi. Anadan gelme genler onu parlattı. Bir de Aysel’in bütün iyi, güzel yanlarını aldı. Mehtap sahnede bambaşka olurdu. Sesi güzeldi, kantolar söylerdi. (Ondan di’li geçmişle söz etmek istemiyorum.) Eski günlere gittim. Müjde’nin güzel bir yuvası var. Mehtap bu konuda talihsizlikler yaşadı ve aramızdan ayrıldı. Ben ikisini de çok sevdim. 

Atatürk diyor ki: ANCAK KENDİLERİNDEN SONRAKİLERİ DÜŞÜNENLER MİLLETLERİNİ YAŞAMAK VE İLERLEMEK İMKÂNINA ULAŞTIRIRLAR.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İmamoğlu’na mektup 14 Nisan 2025
Unutulanlar 7 Nisan 2025
Fıkralar 31 Mart 2025

Günün Köşe Yazıları